29 Ekim 1923 tarihi Cumhuriyetin İlanı üzerinden, 101 tam yıl geçmiş
bulunuyor. Ecdattan dinlemişimdir, Cumhuriyetin İlanıyla birlikte,
Harput’ta büyük bir coşku vardır. O coşku bütün Türkiye’dir, Anadolu
insanının yüreğidir… Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Gazi Meclisi 158
milletvekilinin oylarıyla Mustafa Kemal Paşa’yı Cumhuriyetin ilk
Cumhurbaşkanı seçecektir.
1.Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 tarihinde ilk
toplantısını yapacaktı… İlk Meclisi bizler, “Gazi Meclisi…” olarak da
yâd ederiz. İlk Meclis son oturumunu 15 Nisan 1923 tarihinde
gerçekleştirecekti! İlk Meclisin açılış tarihi, 23 Nisan 1920 tarihini
bizler, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı…” olarak kutlarız.
T.B.M.M’sinin tarihi serüveni içerisinde en müstesna tarihi şüphesiz
ki, “29 Ekim 1923 Tarihinde Cumhuriyetin İlan edilişidir!” Bu
müstesna günde, Elâzığ Şehrini temsil eden vekillerimiz, “Cevat
Çobanlı Paşa, Hüseyin Gökçelik, Mehmet Naci Karaali, Muhittin Çöteli,
Mustafa Sönmez ve Süleyman Karakaya’dır…” Her birini rahmetle
anıyoruz.
Tarihi iyi okumalıyız. Kaynaklarına nüfuz etmeliyiz. Elbette ki,
“insanoğlu hatadan beri değildir!” Özellikle tarihi referanslarda
kendimizi zorlayacağız. Milli Mücadele bu milletin hayati serüvenidir!
O serüveni en bariz şekliyle Atatürk özetlemiştir, “Ya İstiklal, Ya
Ölüm!” Ruhumuzdan yükselen o seda nedir, “Ya Hürriyet, Ya Şehadet!”
19 Mayıs 1919’dan, 27 Aralık 1919’a… Samsun’dan Ankara’ya ‘tarihi
serüven’ O tarihi serüven, Milletin kendi istiklaline yürüyüşü…
Kurtuluş Savaşının temellerinin atıldığı, TBMM’nin kuruluş çalışmaları
ki, 23 Nisan 1920’de TBMM’si açılacaktır… 13 Ekim 1923 tarihinde,
Ankara Başkent olacaktır. Mondros’tan (30 Ekim 1918) Mudanya
Mütarekesine (11 Ekim 1922) Bu tarihler, bir milletin; ‘Milli Mücadele
Tarihidir’ Mudanya Mütarekesinden bir yıl sonra İstanbul, 6 Ekim 1923
tarihinde düşman işgalinden kurtulacaktır! 1.Dünya Savaşı sonrasında,
İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmp. Hükûmeti arasında, Sevr Antlaşması
(10 Ağustos 1920) imzalanacaktır! Milli Mücadelenin (Kurtuluş Savaşı)
devam ettiği yıllardır.
Tarihin en karanlık yıllarıdır… 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e
girecektir… Urfa, Antep, Maraş, Adana, Antalya işgal edilecektir!
“19 Mayıs 1919 Samsun’dan 27 Aralık 1919 Ankara’ya…”
Bu tarihi serüvende çok hızlı bir toparlanma dönemidir; 22 Haziran
1919’da Amasya Genelgesi…
23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi… 04 Eylül 1919’da Sivas Kongresi…
Milletin iradesi, “Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür…” 27
Aralık 1919 tarihi ve sonrası… Milli Mücadelenin merkezi, Ankara
olacaktır…
TBMM’si, ‘Milli Mücadeleyi kararlılıkla Yöneten… Cumhuriyeti bu
millete kazandıran Meclis…
Dahası, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, “Ekonomik istiklal
mücadelesini veren Meclis…”
Ankara’nın Başkent oluşu… O, ‘oluşa’ bu milletin manevi rıhtımı da diyebiliriz…
Müştak Baba, 1759-1832 yıllarında yaşamış bir sufi şair. Bu zat,
Ankara’ya uğrar… Hacı Bayram Veli’nin türbesini ziyaret ettiği sırada,
Gönlünü dolduran ilhamla, ‘asırlara seslenir’ O seslenişte, Ankara’nın
Başkent olacağı müjdesi vardır. İstanbul’un fetih müjdesini, Sultan
Murad’a Hacı Bayram Veli verecekler. İstanbul’un fethini ne sizler ve
ne de ben dahi görmeyeceğim… Bu kutlu fethi, “şehzadeniz Mehmed ile
bizim Akşemseddin’e nasip olacaktır!”
Hacı Bayram Veli’nin mürşidi Şeyh Hamidi Aksarayi (Somuncu Baba)dır.
Somuncu Baba’yı, Bursa Ulu Cami’nin açılışındaki, ‘ruhani iklimden’
biliyoruz. Ulu Cami’de, ilk hutbeyi okuyacaklar. Bu hutbe de, Fatiha
Suresini; ‘yedi manada tefsir edecekler’ Bu tefsirde herkes nasibine
düşeni alacaklar.
“Samsun’dan Ankara’ya…” o tarihi serüveni düşünmenizi isterim…
O serüvende, “bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yapan bu milletin”
Şehadet yolculuğudur, efendim…
Nisa Suresinin 69. Ayetinde ne buyruluyor; “Kim Allah’a ve Resul’e
itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu;
Peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve sâlih kişilerle beraberdir.
Bunlar en güzel arkadaştır” Anadolu’nun manevi iklimi bizleri sürekli
tefekkür ettirir… Aklımızdan, fikrimizden, zikrimizden o ruhani iklimi
çıkarmayalım… Bizlere, ilk meclisle ilgili ve sonrasındaki
gelişmelerle ilgili en önemli kaynak, Birinci Mecliste görev alan
büyük ilim ve irfan ehli Çemişgezekli Dede Nüzhet… Dede Nüzhet ’in
torunu rahmetli Erhan Saraçoğlu ile birlikteliklerimiz oldu. Manas
Gönül Evi’nde tarihe şerh düşeceğimiz sohbetlerimiz oldu. Kanal 23
Televizyonu’nda, “Fikir Bahçesi…” programlarında bir araya geldik. O
yıllardaki, “Meclisin üstlendiği tarihi görevleri” Dede Nüzhet‘in
Atatürk ile olan yakınlığını rahmetli Erhan Saraçoğlu’ndan dinledik.
Erhan Saraçoğlu, bir Eğitimci, mükemmel bir idareci, disiplinli bir
çalışma anlayışı, müthiş bir hafızası… Milli duygulara çok önem
verirlerdi. Özellikle Çemişgezek’te, Lise Müdürlüğü yaptığı yıllarda,
“29 Ekim Cumhuriyet Bayramına…” ve diğer Milli Bayramlarımıza, “büyük
bir coşku ile hazırlanır” Çemişgezek Lisesi’nin mehteran takımı, Bando
Trompet Takımı dillere destan olmuştu. Tiyatro ve Müsamere Kulübü
büyük bir titizlikle Ulusal Bayramlara hazırlanırdı.
Bizler, Erhan Saraçoğlu ile genellikle, “Dede Nüzhet’i, İmam Efendiyi,
93 Harbini, Milli Mücadele Yıllarının, İlk Meclisin Açılışını,
Cumhuriyetin İlanına doğru tarihi serüveni konuştuk…
İlk Meclis, Hacı Bayram Veli Camiinde Cuma namazı kılındıktan sonra,
Dualarla açılacaktır!
İlk Meclis, 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacaktır… İlk Meclis,
Olağanüstü Meclistir!
İlk Meclisin çalışma esasları arasında; “TBMM’nin üstüne bir kuvvet
yoktur, “TBMM yasama ve yürütme yetkilerine sahiptir” Padişah ve
halife bulunduğu baskıdan kurtulduktan sonra meclis tarafından
belirlenecektir. TBMM, ‘Kurucu Meclis’ özelliğindedir. Olağanüstü
yetkilere sahip bir ihtilal meclisidir”
İlk Meclisin Gerçekleştirdiği Faaliyetler Arasında; “Hıyanet-i
Vataniye Kanunu, İstiklal Mahkemeleri kuruldu, İsyanlar bastırıldı,
Batı Anadolu’da düzenli ordu kuruldu, Doğu, Güney ve Batı
cephelerindeki zaferlerle Anadolu işgalden kurtuldu, 1921 Anayasası ve
İstiklal Marşı kabul edildi, Saltanat kaldırıldı, Mudanya Ateşkes
Antlaşması imzalandı, Lozan görüşmelerine başladı…” Tarih şuuru
bizleri o anları yaşar gibi vakarlı bir duruş kazandırır.
Rahmetli Ahmet Kabaklı Hoca, üç önemli dönemden söz ederler. Bu üç
dönemi bizlere zaferlerle taçlandıran da, “Alperen ruhudur…” derlerdi.
1071- Malazgirt Zaferi, 1453- İstanbul’un Fethi ve İstiklal
Mücadelesi... Cumhuriyete bizler, ‘o ruhla geldik…’ Büyük bir sevdayla
geldik. O sevda da, ‘vakıf insan zihniyeti…’ vardır. Fedakârlığın en
ulvi rıhtımı, ‘şahadete giden yoldur’
29 Ekim 1923 tarihinin üzerinden 101 yıl geçmiş… Bin yıl İslâm’ın
bayraktarlığını yapan bir milletin efsaneleşen tarihinde, “Bir asrı,
genç bir Cumhuriyet…” olarak yorumlarız!
Bizler, Dedelerimizden İstiklâl Savaşı Yıllarını bizatihi sözlü
olarak, büyük bir tefekkürle dinledik. Şu yazıyı kaleme alırken,
‘tarihi yaşar gibiyim’ Şeyh Edebali’nin, Osman Gazi’ye yaptığı
nasihatin kilit kelimesi kuşkusuz, “İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın!”
sözleridir. Cumhuriyet gerçekte, “kendi içerisinden erdemli insan
yetiştirme…” şuurunu/ veya felsefesini bizlere vermektedir.
Erdemli İnsan, “riyakârlıktan uzak, kendisiyle tutarlı, özü sözü bir,
insanlara yol gösteren; örnek davranışlar sergileyen kişidir…” Lütfen,
geliniz yüzümüzü bir asır öncesine çevirelim! Bir asır öncesinin
bizlere rol-model olacak insan portresine çevirelim…
CUMHURİYET
Ulu çınarın altında toplandık
Seni yürekten andık, Cumhuriyet
Yeni destanlar yazmaya inandık;
Rabbimin büyük nimeti, Cumhuriyet
Ulu çınarın altında dertleştik
Çelik kıvamına geldi, sertleştik
Vatan dedik, kutsal dedik; gürleştik
Gönüllerin şarkısı Cumhuriyet