Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

24 Temmuz Lozan ve Basın

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Birçok yazılarımızı tekrar ve tekrar yazıyoruz.
Temmuz sıcağında bile içimizde nasıl rüzgârlar estiğinin farkındayız.
Isra Suresi 84.ncü ayet üzerinde düşünelim;
“De ki: “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.”
Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunun çok iyi bilmektedir.”
Her insanın yeteneği farklıdır, psikolojik ve fizyolojik yapısı farklıdır.
Huyu/ tabiatı, olaylara karşı tepkileri farklıdır.
Önemli olan nedir, ‘sağlıklı düşünmektir’
24 Temmuz 1908 tarihi; “11. Meşrutiyetin ilanı!”
Bu tarih, “Basında sansürün kaldırıldığı…” tarihtir.
 25 Temmuz 1950 tarihinde, Demokrat Parti Dönemi…
Gazeteciler Cemiyeti, sansürün kaldırılışını,  ‘Basın Bayramı’ ilan edecektir.
25 Temmuz 1931 Tarihinde; Cumhuriyet Döneminin İlk Basın Yasası;
“Matbuat Kanunu” kabul edilecektir. 24 Temmuz 1960 Tarihinde, “Basın
Ahlak Yasası!” imzalanacaktır.
Kalem, fikri hür vicdanların sesidir.
Zıtlar içinde, ‘ahenk ifadesi’
İnsanla anılır, hürriyet bahçesi
“Devlet Olmaya… Millet Olmaya…”
Şu topluma, ‘erdemli insanı hazırlayan irfan ocakları…’ olarak
basınımızı düşünelim.
Ülkemde, ‘sağduyunun hâkim olmasını…’ arzu ederim.
24 Temmuz 1923 Tarihi,
Bu tarihte, Türkiye’nin sınırlarının çizildiği, “Lozan Antlaşması!”
imzalanacaktır.
Misak-ı Milli haritası içerisinde yer alan; “Musul ve Kerkük…”
Lozan Antlaşması ile  ‘sınırlarımız dışında…’ kalacaktır!
Lozan’da, “Sevr paçavrası yırtılacaktır!”
Bu milletin, “Bağımsızlığı ve Hür İradesi!” bütün oyunları bozacaktır!
Lozan Barış Antlaşması ile ilgili kaleme aldığımız şiirlerde şöyle diyoruz;
LOZAN’DA…
“Lozan’da, Sevr’in duvarları yıkılır
Asrın, asırların kıvılcımı yakılır
Korkma! Âlem-i İslâm üzerine;
Azmin, hür iradenin mührü atılır!
O mühür; gazi ve şehitlerin mührü!
O mühür; Bilge Kaan’dan Atatürk’e;
Binlerce yılın, DEVLET—İ EBED MÜHRÜ”
Özellikle de, gelişigüzel konuşanlara da sözümüz şudur;
Laf ile peynir gemisi yürümez…”
Oku, “Yahu” şehit teni çürümez
“Zaferi hezimet!” diye yorma sakın!
Anlat ecdadın; ‘gözyaşı kurumaz’
Arkadaş, ‘yalan üzre tarih yazılmaz’
Kendi tarihimize, kültürümüze, değerlerimize bilumum değerlerimize
karşı, “dürüst ve de samimi olacağız!”
Lozan’da, “Misak-ı Milli sınırlarına belki ulaşamadık ama milli
mücadelenin verdiği hak ve hukuklarımızı insanlık önünde, milletler
ailesi önünde kazanmasını bildik!
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, “bu milletin kendi hak ve
hukukunu korumadaki maharetinin çok önemli bir tarihi delilidir.
Bu millet haklarını bilir. Onların nasıl korunacağını da, ‘tarih
yaparak ifade eder…’
En son, “Dağlık Karabağ Zaferi…” bunun tarihi bir işaretidir.
24 Temmuz 1959 Tarihinde, Irak’ın Kerkük Şehrinde; 1000 kadar
Türkmen’in katledildiği açıklanır!
25 Temmuz 1959 Tarihinde, Türkiye, Kerkük Türkmenleri için Irak’tan
teminat isteyecektir.
Bir şiirimizde, Kerküklü kardeşlerimiz için şöyle sesleniriz;
“Fırat akar, kandiller yakar
Kerkük, Harput’a derdin döker
Sesim içlidir, Hoyrattır;
Kerkük sevdası, kurşun döker!”
Bu milletin her halükarda, ‘kırmızıçizgileri…’ vardır.
O çizgiler hiçbir zaman yok sayılamaz.
Bir bütün olarak, ‘gönül coğrafyamız…’ milletin vicdanında
sınırlarıyla birlikte şekillenmiştir.
26 Temmuz 1951 Tarihinde; Türkiye’deki ilk petrol Raman Dağı yöresinde
bulunacaktır.
Şunu öncelikle ifade edelim; 11. Abdülhamid’in “Petrol Haritası
üzerinde çalışılmalıdır!”
Bu çalışma, bu ülkenin ‘milli refleksi olmalıdır’
O harita üzerinde “petrol rezervi tespit edilen 65 nokta!”
Kendi sınırlarımız içerisinde “yeraltı kaynaklarımızı harekete geçirmeliyiz!”
Türkiye, yer altı kaynaklarıyla birlikte zengin bir ülke…
İsmi geçen o kaynaklar, bu ülke insanının, ‘refah seviyesini de
katlayarak yükseltir.’
İşte, Abdülhamid’in petrol rezervi tespit edilen 65 nokta;
“Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Dağı, Sinan, Batman Çayı, Dicle,
Midyat, Bedran, Bitlis Suyu, Tulan, Siirt, Botan Çayı, Habur, Fındık,
Cizre, Dehuk, Zaho, Habur Çayı, Hakkâri, Ahmediye, Bisan,
Alkuş, Akra, Büyük Zap, Revanduz, Musul, Karakuş, Nemrut, Küçük Zap,
Erbil, Köysancak, Altınköprü, Şargat, Hamrin Dağı, Kerkük, Taşhurmatı,
Tavuk, Karadağ, Süleymaniye, Aksu, Tuzhurmatı,
Kefri (Salahiye),  Deli Abbas, Tikrit, Samarra, Haso Çayı, Narbin,
Diyale Suyu, Ramadi, Felluce, Mendeli, Bakuba, Kazımiye, Bağdat,
Museyyeb, Hılle, Kerbela, Hit, Fırat, Anah, El-Kadim, Ebu Kemal,
Meyadin”
Tarih bizlere geleceğin nasıl aydınlık olacağını da haber veriyor.
Lozan Barış Antlaşmasından, 13 Ekim 1923 tarihinde, “Ankara’nın
Türkiye Devletinin Başkenti Oluşu!”
Ankara’nın Başkent Oluşunu, Müştak Baba (1759- 1832) bir asır
öncesinden haber verecektir.
“Bir ulu makam, Hacı Bayram Veli
Bozkır Anadolu’nun Hak Ereni
Fethi Mübin müjdesi veren Veli
O velinin manevi huzurunda;
Müştak Baba ismiyle Hak Yâreni!
Muştular Ankara’yı, Başkent Oluşu!
Ebcet hesabıyla düşer cihana!”
Anadolu farklıdır… Onun, manevi koruyucu bir zırhı olduğuna inanırım!
Tarih, tecelli ediyor. 21.asır, inşallah bu milletin asrı olacaktır.
Bir ve beraber olma şuurunda; daha vakarlı, daha duyarlı bir bakışa
ihtiyacımız olduğunu söylemek isterim.
Selam ve Muhabbetle

Yazarın Diğer Yazıları