Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

24 ARALIK ŞEHİT İLHANLARA VEFA GÜNÜ!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İnancımız, “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz!” buyuruyor.

“Şehadeti Yaşayacağız!”  O acı günleri milletimizle paylaşacağız

Evlatlarımız Kıbrıs’ta verilen mücadeleyi bilsinler…

Rum mezalimini duyarak, anlayarak dinlesinler, okusunlar!

Bugünlere kolay gelinmedi…

1963 yılının o soğuk kış günlerinde; vahşetin ölüm kokan bir kâbusa döndüğü,

Merhametsizliğin kaskatı kesildiği, güneşin yüzünün bile karardığı bir güne,

 57 yıl aradan sonra uyanır gibiyim. 

Şehitlerin kaldırıldığı gün (24 Aralık) bundan 57 yıl önce, Elazığ topyekûn ayakta!

Bu diyar diyoruz, edep dairesinde pervane gibi dönen,

 Mevlana meşrepli şehrin üzerinde matem rüzgârları esiyor!

Dr. Nihat İlhan'ın acıları bir avaza çığlığa dönüşmüştü!

O çığlıkta, merhametin abideleştiği bir yüz ifadesinden dökülen seste,

“vatan sağ olsun” sedasında bütün yürekler yıkanacaktır 

 

O DEHŞET ANI, MISRALAR YÜREĞİMİZİN ÇIĞLIĞINDA

“Yazı kışa döndü/ aşı taş kesildi bu diyarın

Nazı siteme döndü/ Havası kurşun kesildi bu diyarın

 Hevesi düşe döndü/ Zora nefesi kesildi bu diyarın

Yüzü yasa döndü/ Yeryüzü tufan kesildi bu diyarın…” (B.K.)

Bir ağıt yükselir semaya, ellerim kelepçeli…

Mizanda dilekçeli, vicdanım lahavle çekiyor…

Titriyor dudaklarım, titriyor ayaklarım.

O gün canı yürekten aradım, sabır yüklü serinliği!

Bulutların üzerime kar taneleri savurmasını! 

 

O günler, o karanlık günlerde Kıbrıs'ım diyordum,

Şehit babası Gazi Nihat İlhan Paşa’m diyordum;

“Bir asrın hicreti, hasret odunu yaktı

Ufuklar yıldız yıldız kesret yükünü attı

Kıbrıs'ım kin göleti, insaf tanımaz halde;

Sabır kirişinde yay, nusret okunu taktı” (B.K.)

 

Türk’ün elbette bütün mazlumların hakkını soracağı şefkat tokatı gelecekti…

1963 yılının üzerinden dayanılması zor şartlar altında geçen on bir tam yıl sonra,

1974 yılının 20 Temmuz sabahı geldiğinde, ‘Ayşe tatile çıkacaktı’

Dalgalar, Anadolu’dan esen dalgalar gönülleri okşayacaktı.

Ne diyorduk o günlerin heyecanı içerisinde;

“Gün doğmuş Kıbrıs’ıma, gözler hilali görür

Dalga üstünde dağlar gibi gemiler yürür

Zamana aksediyor tarihin tecellisi

 Barbaroslarla Türk’ün afakı büyür!” 

 

Elazığ Şehri, Şehitlerine Vefa Borcunu Ödeyecekti…

24 Aralık 2008 Çarşamba günü Elâzığ tarihinin en anlamlı gününe uyanacaktı!.

O gün, bu şehrin en aziz hatırası, en veciz ibarelerle nakışlı abidesi,

“Kıbrıs Şehitleri ve Şehit İlhanlar Anıtı”

Bir gül bahçesi misalinde açılacak! 

Kıbrıs’tan, Anadolu'nun muhabbet bağından aynı sevda,

Aynı yürekle kopup gelen, başta KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı,

Bir abide insan Rauf Denktaş başta olmak üzere,

 Prof. Dr. Ata Atun, Prof. Dr. Ufuk Taner, Dr. Harid Fedai, Metin Aybars,

Doç. Dr. Ulvi Keser, Ahmet Göksan, Dr. Memduh Erdal’a,

 Onların şahsında Elazığ Şehri, ‘Yavru Vatanla’  kucaklaşıyordu!

Elazığ Şehri, “şehitleriyle yürüyordu!” Ne diyorduk o günlerde;

“Vatanımdan esen rüzgâr gibisin

Yemen türküsüne çağrı gibisin

Kıbrıs'ım Anadolu'nun bağrı gibisin

 Hüznümü yıkayan pınarlar akar”

 

“ Akdeniz’de yol gösteren fenersin

 Deryalarda kılıç sallayan nefersin

 Barbaroslarla belki son sefersin

 Hasretim koklayan çiçekler akar” 

 

Evet, hüznümü yıkayan pınarlarda;

Cennet kokusunu getiren gül endamlı çiçekler elbet,

‘ölümsüzlük şerbetini içen’ şehitlerimizdir!

Bu coğrafyaya şefaat edecek alp yiğitlerimdir.

Elazığ Şehri öyle bir vecd ile ayağa kalkacağız ki,

Şehit İlhanları, Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi Mürüvvet İlhan,

 Ve evlatları, üç karanfil çiçeği Murat, Kutsi ve Hakan’ı,

 Bu şehir isimleriyle bir daha tefekkür edecektir! 

 

Kıbrıs’ı, en ala makamlara taşıyarak hürriyetin bir bakıma bedelini ödeyen şehitlerimiz;

Yedek Piyade Asteğmenim İdris Doğan’ı,

Makine kazan Astsubay Çavuş Adnan Mavidemir’i,

Tank Kıdemli Başçavuş Mehmet Yavuz’u, Komando Çavuş Cuma Karadoğan’ı,

 Bu günde, şairin dediği gibi;

 “Üşütmez ısıtır kar bu bahçede

Bir dağ bir ovaya yâr bu bahçede

Gül yüzlü simalar var bu bahçede

Bahçe aziz olsun, gül aziz olsun.”

Adlarını sürekli yâd ederek ihtiramla selamlayacağız. 

Duyunuz, kulaklarınızı bütünüyle vererek dinleyiniz;

“Toprağın örtüsü türbeler kadar yeşil

 Ona su veren dedemin kanları eğil

Seninle bayrak seninle hayat bulsun diye

 Şu siperler rütbesiz, âlemsiz değil” (B.K.)

Evet, Anadolu'nun şu civan parene şehrine;

Tarihin kendi nefsinde birleyen, derleyen,

Gönüllere hükmeden aziz diyarına bir yürek insan geliyor!

Kıbrıs’ın tarihi mahşeri alın yazısına dönen kahraman bir yüz/ bir sima,

Bugün rahmetle minnetle, şükranla andığımız tarihi şahsiyet,

“KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş!” Elazığ’a geliyorlardı!

Denktaş’la birlikte kimler hafızalara taşınmayacak ki,

 Kıbrıs’ın serüveni bir daha gözler önünden su gibi akıp gidecektir!

1974 Temmuz’unda merhum Nihat İlhan Paşa’ya gelen mektup belki de,

Yakın tarihimizde hafızalarda en canlı tutulacak ifadelerle doluydu;

Nihat İlhan Paşa’ya, gelen mektubun içinde bir de fotoğraf bulunuyordu

Mektup, 'Sevgili Kardeşim Nihat' diye başlıyordu.

Mektubu gönderen ise Kıbrıs çıkartmasında bulunan ünlü komutanlardan Bedreddin Demirel'di.

 Sn. Demirel mektubunda özetle,

 “Şehitlerin kanlarının yerde kalmadığını,

Kıbrıs Türkü'nün esaretten kurtulduğunu bildiriyordu...”

Zulüm elbet, gün gelecek kendi ateşiyle, kendi sarayını yakacaktı! 

24 Aralık 2008 Tarihi,

Elazığ hatıralarıyla birlikte kalbi ve hasbi bir buluşmayı yaşayacaktı!

Hasret kokulu gözler ufuklara açılıyor, gönüller deryalaşıyor…

Her söz, o deryadan dökülen nur damlaları, inci taneleri oluyor!

Kabaklı Hoca’nın, ‘Yunus Yürekli’ şehadet kokan şiirinden;

“Karanlık çevrem dışıdır

İrfan ilen eğleşiriz

 Şairler sofran başıdır/ Sohbet ilen bilişiriz

Sevda padişah işidir/ Usul iken sevişiriz”

 Usul iken sevişiriz…”

24 Aralık 1963 Tarihi, Tarihin Utanç Sayfası; Soykırımdır!

O kara leke her 24 Aralık da, yüzlerine şamar olarak inecektir.

Kıbrıs Şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Mekânları Cennet-î Âlâ Olsun (âmin)

 

Yazarın Diğer Yazıları