Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

21. Asır Türk Asrı

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Türk Dünyası Liderler Zirvesi İstanbul’da bir araya geldi…

Konseyin adı, “Türk devletler Teşkilatı” olarak, gerçek kimliği ile buluştu!

Nursultan Nazarbayev tarafından inşa edilen, “TÜRK DÜNYASI 2040 VİZYONU” belgesi bu tarihi toplantıda kabul edildi.

Artık, “2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası!”

Tarihi bir serüven başlatıldı. Turan Yolculuğu kutlu olsun…

 

Birçok yazılarımızda ve kıyaslamalarımızda, 13. asır ile 21. asır arasında belli benzerlikler kurmaya çalıştık. ‘Tarihte büyük olaylar, büyük doğumlar; büyük sıkıntıların ve sarsıntıların akabinde gelmiştir.’  

13. asırda batıdan dalga dalga gelmeye başlayan Haçlı Seferleri ile Doğudan gelen Moğol istilası, coğrafyanın yaşadığı  ‘tarihin en büyük yıkımından’ başka bir şey değildi! 

Şeyh Edibali’nin rüyası, bir hikmet şuasıdır!

Asırlara havale edilen, tarihi yükselişin gönüllere iz düşümüdür.

Ecdat, ‘tarihten ders al!’ der.

O dersle, o sımsıcak tefekkürle bir daha günümüze dönüyorum ve ABD’li stratejist, Stratfor'un Başkanı George Friedman, “Türkiye'nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladığını ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hâkimiyet sağlayacağı” sözlerine bir daha dönmek istiyorum.

Birileri sırtımızı mı sıvazlıyor! Yoksa bir gerçeğe mi parmak basıyor?

Üzerinde, irili ve ufaklı 60’a yakın devlet kurulan Osmanlı Coğrafyası elbette bizlerin ‘gönül coğrafyası’ olarak telaffuz edilir.

Anadolu, ‘üç tevhit dininin’ ve de ‘üç kıtanın birbirine en fazla yaklaştığı’ bir cazibe konumu üzerindedir.

Tefekkür dünyamız, ‘Koca Asya!’ bizim dilimizde, ‘Ata Yurdumuz’ veya ‘Uluğ Türkistan’ tarihi bir uyanışı yaşamaktadır.

Kafkaslar, Anadolu’nun en güçlü kanadıdır.

Bilir misiniz Uluğ Türkistan’ı; Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Selçuklular!’ diyarını!  Türk ve Medeniyet, birbirine et ile tırnak misali olmuş iki kutlu kavram! 

O iki kutlu kavramı tekrar buluşturan bir asırdayız! Ne kinde, ne öfkedeyiz…

Biz hala sadakatimizin gerilmiş yayındayız… Dolunay vaktindeyiz…

Ünlü stratejist George Friedman, ‘2040 Yılı’ diyor.

Bu yılda, ‘Türkiye'nin bölgesinde tek süper güç olacağını’ işaret ediyorlar.

Bir hayretin ifadesi değil bu!  Hayretinize gayret katacak ruhi bir yücelişin yegâne adı bu!

Bu coğrafya da, ne AB’si veya onun kendi içindeki garabetler ittifakı ve nede okyanus ötesinin ABD’si başarıl olamadılar!

Çanakkale’den nasıl çekip gittilerse, yakın bir gelecekte; ‘siyasi ve ekonomik güçlerini’ asıl sahiplerine bırakarak gideceklerdir! 

Ünlü stratejist George Friedman, ‘coğrafyanın asıl doğal liderine’ vurgu yapıyorlar.

Birgün bir dost insanla sohbet ederken, ‘Osmanlı belki Anadolu’yu ihmal etti’ Ama Batı Trakya’da, ‘Yeşil Tuna’ boylarında o kadar çok tarihi eserler verdiler ki, ‘ben bu kimliğin sahibiyim!’ sözleri toprağın özünden fışkırıyor!

Batılı mütefekkirler ortak ittifak içerisindedirler; “Türkler tarih boyunca gittiği yerlere barışı, hoşgörüyü, adaleti, eşitliği, doğruluğu, güven ve emniyeti beraberinde götürmüşlerdir!”

Türklerin çekildiği o geniş coğrafyanın adı bir bakıma, ‘kan ve gözyaşı coğrafyası’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Anadolu ve onu çevreleyen ‘Orta Kuşak…’ veya ‘Orta Doğu…’ bütünüyle emperyal güçlerin çatışma alanına dönmüştür.

Batı dünyası şunu gayet iyi anlamaya başladı, “Türkiyesiz ve Türksüz…” Orta Doğu ekseni olmaz! Nasıl olurunu birlikte yaşıyoruz!

Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında kurulabilen sadece, ’kan, gözyaşı, nefret, kin ve intikam köprüsüdür!’ Filistin, Kuzey Irak, Suriye, Kafkaslar, Balkanlar, Keşmir, Doğu Türkistan, Karabağ vesaire coğrafyanın sürekli ‘sıcak kalan’ alanları OLDU!

Biraz insafla düşünelim, ‘Osmanlı’ diyoruz!

Ahlak ve insafın kol kola gezdiği bir kadim coğrafya; adalet ve merhametin en güzel meyvelerini devşirdiği coğrafya; şefkat pınarlarının çağladığı huzur okyanusu…

Barışın, güvenin, emniyetin insan ve insan haklarını yüceleştirdiği bir zirveden maalesef tepetakla aşağılara doğru iniyorsunuz!

Maalesef, Türk’ün bu coğrafyada ki, ‘adil yeri’ doldurulamadı!

Sistemler birbiri ardınca iflas ettiler.

Bu tabii yıkımın arkasından,21.asır konuşulmaya başlandı!

Ve özellikle de, ABD’de birçok stratejik enstitü önümüzdeki 25 yılın, 50 yılın genel kritiğini yapmaya başladılar.

Elbette bu stratejik değerlendirmeler devam edecektir.

Hak yerine teslim edilirken, bu coğrafyada bizleri sürekli tedirgin edebilecek ‘komplo teorilerde’ eksik olmayacaktır.

Türkiye’nin gayet dinamik bir alt yapıyla kendisini tarihi ‘kızıl elma’ diyebileceğimiz bir yükselişe hazırlaması gereklidir. Dili ve gönlüyle fetih ruhunu yaşayan ve yaşatan bir ufka sahip millet olduğumuzu da unutmayalım.

 

Tarih yorumcuları, güne bakmaz; Günün ötesine yüzünü çevirir!

Öncelikle, tarihin derinliklerine doğru, yarım asır, üç asır, altı asır, on dört asır!

Şöyle bir yolculuk yapar… O yolculuk, insana öyle dersler verir ki,

Gün gelir, o dersler  ‘Yeni Bir Dünya…’ sunar!

İnsanlık, Medeniyet Tarihinde; “Beş büyük Âlemle” tanış olmuştur!

Bunlar; Türkler, Araplar, Germenler, Slavlar, Anglo Saksonlar…

Tarihte, Bir, ‘Türk Âleminden’ söz edebilirsiniz!

Ama bir Ermeni, bir Rum veya bir Fransız âleminden söz edemezsiniz!

İnsanlık tarihinde, ‘Hükümranlık rolünü oynayacak…’  bir millet varsa, O’nun tatlı hülyaları varsa,

O’da,  Tarihin yüzünü dönmeye başladığı, Türk Milletidir!

Bütün dostlarıma şunu ifade etmek isterim; İslam’ın en sıkıntılı olduğu bir dönemeçte!

Cihan Hâkimiyetine doğu yol alışındaki, O ilk adımlar…

Yazımızda bir daha tekrar ediyorum; 13. Asrın fotoğrafına şöyle bir bakınız!

Ne kadar zorlu ve karmaşık bir dönemeçtir!

Bir yanda, (1096–1276) Ardı arkası kesilmeyen,  kan içici Haçlı Seferleri…

Beri tarafta, Orta Asya Coğrafyasını yerle bir eden, Moğol İstilası…

Günümüz Türkiye’sinde, belli bir kıskaç vardır değil mi?

O kıskaçta, Örtülü ve Soğuk bir Savaşı yaşayan, bir Ülke fotoğrafı…

Hiçbir zaman bizlere, bu millete; “Dostane olmayan…” politikalar!

Benim Coğrafya’m; ‘Kan ve Gözyaşıyla’ tanımlandı…

Balkanlar, Kafkaslar, Basra Körfezi, Suriye,  Doğu Türkistan ve dahası; Üzerlerinde, ‘kanlı gömlek…’

Ve bütün yüreklerde yaşayan umut, ‘Anadolu…’ 72 millete bir gözle bakan, Yunus diyarı…

Birçok aklı evvel, Ülkenin bölünebileceğinden söz eder!

O söz bile benim nazarımda, İrkildiğim bir, ‘Utanç…’

Bu toprakların, ‘korunmuş…’ olabileceğini, söylesem!

Çanakkale’nin Ruhaniyetini üzerinde taşıdığını söylesem!

Ve 21. Asrın da, Israrla, “Türk Asrı” olacağına vurgu yapsam!

Her asrın, Her dönemin; Firavun’u da, Karun’u da, Nemrut’u da olmuştur…

Karşılarına,  hicapsız, hesapsız, kitapsız, “Alamut Kaleleri de” çıkmıştır!

Bütün bunlara rağmen, Kur’an ne diyor; “De ki; “Hak geldi batıl çöktü. Şüphesiz, Batıl çökücüdür.”(İsra, 17/81)

Dünya, Ay ve Yıldızlar her biri, kendi yörüngelerinde yüzüyorlar!

Her milletinde,  bir nizamı, ‘bir yörüngesi…’ var!

Bu milletin, yörüngesinde; Tarihi bir yürüyüş vardır!

Nizam davasını kucaklayan; O kutlu yürüyüşe, ‘Merhaba…’ diyoruz!

 

Yazarın Diğer Yazıları