Gecenin karanlığını aydınlatan bir yangın ve o güzelim beyaz örtüye çöken siyah duman, onlarca canı sevdiklerinden aldı. Bolu Kartalkaya’da meydana gelen Türkiye’yi yasa boğan yangın birçok ihmal ve eksiklerin eseridir. Bunun üzerine ne kadar konuşsak azdır. İnşallah bu kötü olay son olur ve otellerde gerekli tedbirler alınır, suçlular da hak ettikleri cezayı alırlar.
Bu acı olay meydana geldiği günden itibaren konu ile ilgili birçok yazı yazıldı. Ben bugün bu yazılara bir yenisini eklemek niyetinde değilim. Olayın bize gösterdiği birçok vicdanı yaralayan kısmını dile getirmek istiyorum.
İçeriden yanmış insanlar çıkarılırken; çevredeki otellerin tatilcileri kayak yapmaya devam ediyor. Bu bizim toplum olarak şapkamızı önümüze koyup iyice düşünmemiz gereken çok önemli bir konudur. Onların suçu yok mu diyorsunuz? Otelin yangın sireninin, merdiveninin ve söndürme cihazının olmaması elbette onların suçu değil. Ya da itfaiyenin geç gelmesi onların suçu değil. Ama biz nasıl bir toplumduk, ne hale gelmişiz demek gerekmiyor mu?
Biz nasıl bir toplumduk ya da toplumuz? Komşusunun taziyesi olunca günlerce televizyonunu açmayan, nişanı, düğünü varsa onu ya ileri bir tarihe erteleyen ya da sessiz sedasız yapan bir toplumduk. Komşusunun derdiyle dertlenen, taziyesini taziyesi olarak gören bir toplumduk.
24 saat arama yapan AFAD yetkililerinden yanan otelin sahipleri konaklama ücreti talep ediyor. Cenazelerini almak için gelen insanlardan özel cenaze araçları dünyanın parasını istiyor. Sizce de işte bütün bunlar sözün bittiği yer değil midir? Sizce de vicdanlarımızı kaybetmemiş miyiz?
Bir hadiste; “Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yer yüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler.” denilmektedir. Bizler ise kendisinden başkasını düşünmeyen, kendi çıkarı, menfaati için her şeyi yapan olduk. Neymiş efendim; “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” O yılan eninde sonunda gelir bize de dokunur ve bizi ısırır. Günümüz dünya düzeninin bize dayatmaya çalıştığı ben merkezli yaşam şekli insanları bencilleştirmekten başka neye yarar? Bencilleşen insanın da onlarca değil yüzlerce insan yangında hayatını kaybetmiş olsa da keyfine bakmaya, kayağını yapmaya devam eder.
Birileri bunları yaparken Yiğit ve Alp adındaki isimleri gibi yiğit olan iki aslan parçası ise insanlık ölmedi diyor. Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Yiğit Gençbay ve arkadaşı Makine Mühendisi Alp Mercan, yangının ilk anında dışarıya çıkmışlar. Ancak daha sonra mahsur kalan insanları kurtarmak için içeriye girmiş ve hayatlarını kaybetmişler. Rabbim rahmet eylesin mekânları cennet olsun. Bu iki genç kardeşimiz gibilerini gördükçe toplumumuz ve insanlığımız adına umutsuzluktan kurtuluyoruz.
Yangında hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin, hayatını kaybedenlerin ailelerine ise Allah sabır versin.
Allah’ın hepimizi vicdanlı ve merhametli insanlarla karşılaştırması dileğiyle sağlıcakla kalın.