Yazın gelmesiyle birlikte insanlar rehavete kapılmaya başlar ve kendilerine daha fazla konfor alanları oluşturmaya çalışır. Okulların kapanmasını iple çekenler de çoktan tatil planlarını yapmıştır bile. Aslında bu konfor alanı oluşturma işi elbette ki sadece yaz mevsimine ait bir husus değildir. Ancak yaz ayların gelmesi, havaların ısınmasıyla birlikte kabul edersiniz ki insanlar kabuğuna çekilerek kendilerini mümkün mertebe daha az yormak isterler.
Bu rahat yaşamak için oluşturmaya çalıştığımız konfor alanı ile ilgili İranlı sosyolog, düşünür ve yazar olan Ali Şeriat; “Konfor ruhun bataklığıdır.” demiş. Ünlü sosyolog konfor peşinde koşan günümüz insanına bataklık içerisinde olduğunu hatırlatmaktadır.
Günlük yaşamımızı kolaylaştıran şeyler konfor olarak tanımlanmaktadır. Buna bağlı olarak da bireyin kendini iyi hissettiği ve kendi için oluşturduğu psikolojik alana da konfor alanı denilmektedir. Her birey kendine bir konfor alanı oluşturmuştur. Bu alan sürprizler içermeyen, tanıdık sadece kendi kontrolünde olan bir alandır.
Psikologlar konfor alanında olan bireylerin kendi oluşturdukları tehlikesiz ortamda en düşük seviyede kaygı yaşadıklarını, hatta hiç yaşamadıklarını ifade eder. Bu alanın rahatlığına ve tehlikesizliğine alışanlar alanın dışına çıkmazlar. Bireylerin yetenekleri ve yetkinlikleri bu alanın dışına çıkmadıkça tetiklenmediği için gelişme göstermeyebilir. Kişinin sürekli gelişme ve sürekli öğrenebilme kabiliyetinin ilerleyebilmesi için konfor alanından çıkması gereklidir (Kaynak: İnternet-mutluyasam).
Uzmanların bahsettiği konfor alanını kısacası bizi zorlamayan her şey olarak ifade edebiliriz. İnsanoğlu zorluklarla mücadele ede ede büyür, kendini geliştirir ve olgunlaşır. Hayatta her şey insan için risk içeriyor. Günümüzde evden dışarı çıktığımız andan itibaren riskler ile mücadelemiz daha da artıyor. Her an bir trafik canavarı ile karşılaşabiliriz. Kafası hoş elinde silah rast gele sağa sola ateş eden birine denk gelebiliriz. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Evden dışarı çıkmanın böyle riskleri varken ne yapacağız kendimizi eve mi hapsedeceğiz?
Düşünün denize açılırsam fırtına kopar diye çekinip; kendini limanda emniyete alan geminin durumunu. Evet denize açıldığında fırtına kopabilir. Bu risk her zaman vardır. Ama bunu göze alıp açılmadığı müddetçe yeni yerler göremez, yeni kişiler tanıyamaz.
İnsan yaşamaya cesaret etmeli. Yürümediğimiz yolları yürümeye talip olmalıyız. Her zaman yürüdüğümüz yoldan gidersek yeni bir şey göremeyiz. Kendimize yeni bir yol açmalıyız. Bulunduğumuz yerden daha ileriye gitmeyi hedeflemeliyiz. (Kemal Sayar)
Şimdiye kadar kendimize konfor alanı oluşturarak bir kötülük etmiş olabiliriz. Belki yaş itibariyle bu saatten sonra konfor alanımızdan çıkamaya da biliriz. Ama lütfen bu kötülüğü çocuklarımıza da yapmayalım. Bugün hayatta olabiliriz, halimiz vaktimiz yerinde olabilir. Ama yarın ne olacağını bilemeyiz. Varlıktan yokluğa düşebiliriz. Ayrıca ölümsüz de değiliz. O yüzden çocuklarımızın kendi emek ve çabaları ile ayakta durabilmeleri için onlara fırsat ve imkân vermeliyiz. Onları pamuklara sarıp sarmalamaktan, onlara konfor alanları oluşturmaktan vazgeçmeliyiz. Asıl böyle yaparak onlara iyilik yapmış oluruz.
Hayatla vermiş olduğunuz mücadelede kazanan tarafın siz olmanız dileğiyle sağlıcakla kalın.