İnsanoğlu kaybetmeyi sevmiyor. Kazanmayı, başarmayı seviyor. Kazanmak demenin mutlu olmak olduğunu zannediyor. Hâlbuki başarılı olmak aynı anda mutlu olmak değil. Başarılı olunca mutlu olunacak diye de bir kural yok.
Kazanırken, başarılı olunca mutlu olunacak diye bir kesinlik yoksa, peki kazanınca kaybetmiş de olabilir miyiz? Olaya hiç bu pencereden baktık mı? Ya da “Kazanırken Neyi Kaybettim?” sorusunu kendimize hiç sorduk mu? Kazanma hedefine odaklanmış, kendimizi paralarken bir dakika durayım, ben ne yapıyorum, görünürde kazanıyorum anacak bunun yanında neyi ya da neleri kaybettim diye düşündük mü?
Evet maddi durumumuz kötü iken gecemizi gündüzümüze katıp durmadan çalışarak mal, mülk kazanmış olabiliriz. Ama bir de durup geriye bakmak gerekmez mi? O zaman neleri kaybettiğimizi göreceğiz. Ailemizi, onlarla olan bağlarımızı, çocuklarımızın en güzel yıllarında yanında olamayıp, onların mutlu anlarında mutluluklarını ve üzüntülü anlarında üzüntülerini paylaşmayı kaybetmiş olabilir miyiz? Ya sağlığımızı, ne kadar sağlıklı olursak olalım belli bir yaşa gelince vücudumuz ister istemez bir yerlerden hastalık belirtilerini vermeye başlayacaktır. Kazanırken sağlığımızı da kaybetmiş olabilir miyiz?
Bir makama, mevkiye gelmek için çabalarken elde ettiğimiz kazanma hazzı vücudumuzu tatlı bir şekilde sararken neyi kaybettiğimizi düşündük mü? İnsani ilişkileri kaybetmiş olabilir miyiz? Hayatımıza renk katan, başımız sıkıştığında yanımızda olan, dert ortağımız güzel insanları, dostlarımızı kaybetmiş olabilir miyiz?
Herkes kendine bunu sormak zorunda kazanırken neyi kaybettim? Sevdiklerimize; zaman benim için çok kıymetli, hiç vaktim yok, sana beş dakikadan fazla zaman ayıramam diye kaç kere söyledik? Onlarla konuşurken ya da onları dinlerken kaç defa saatimize baktık? Eğer bu soruya birçok kez diyorsak biz neyi kazanmışız? Sevdiklerimizle hiç saate bakmadan uzun saatler geçirmek büyük bir lüks, büyük bir mutluluktur. Biz böyle bir lüksü kaybetmişsek ya da hayatımızda bunu bir lüks haline getirememişsek kendimize bunu sormak zorundayız. Kazanırken neyi kaybettim? Kaybettiğimiz ne biliyor musunuz kendimiz, ruhumuz daha doğrusu insanlığımızı kaybediyoruz. İşte böyle bir anda eksik olsun istemem diyebiliyor muyuz? (Prof. Dr. Kemal Sayar)
Korkmak, tükenmek, bitmek…
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek.
İstemem! Eksik olsun!
İstemem! Eksik olsun!
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var? (Cyrano De Bergerac-Fransız Oyun Yazarı)
Kazanırken ruhumuzu ve insanlığımızı kaybettiğimizi anladığımızda Cyrano de Bergerac’ın dediği gibi; “İstemem! Eksik olsun!” diyebiliyor muyuz? Hayatımızda hayır istemem eksik olsun diyebileceğimiz şeyler olmalı. Eğer bunu yapamıyorsak maalesef modern çağın gönüllü köleleri olmuşuz demektir.
Modern çağın köleleri değil de hayattan ne istediğini bilen, kazanırken ruhunu kaybettiğini anladığında; “İstemem! Eksik olsun!” diyen özgür bireylerden olmanız dileğiyle sağlıcakla kalın.