Hep acele ederdik. Ne zaman büyüyeceğim diye bıkmadan, usanmadan sevdiklerimize sorar dururduk. Büyüdüğümüzü görmek için de büyüklerimizden boyumuzu ölçmelerini isterdik. Çocukluğumuzu doyasıya yaşamak dururken. Neydi bu acelemiz ?
Nihayet sonunda büyüdük. Çocukluğumuzu geçmişte bıraktık. Çocukluğumuzu belki doyasıya yaşadık, belki de hiç yaşayamadık. Ya da daha sonra yaşarız diye yarınlara bıraktık.
Brezilyalı roman ve söz yazarı Paulo Coelho büyümek ile ilgili şöyle diyor; “ Çocukken her şeyin sahibi olmak için büyümek isterdik. Büyüdük; şimdi her şeyden uzak kalmak için hep çocuk kalmak istiyoruz.”.
Büyümüş olsak da kalbimizin bir köşesinin çocuk kalması gerektiğine inanıyorum. Neden mi? Böylece her şeye çocuk gözüyle bakabiliriz. Çünkü çocuklar her şeye merhametli bakarlar. Hayata çocuk gözüyle bakamadığımız için ruhlarımız köreldi. Büyüdükçe mutluluğu da büyük şeylerde aramaya başladık. Küçük şeylerle mutlu olmayı unuttuk. Bir çift ayakkabı ile gelen bayramların mutluluğunu ne çabuk unuttuk? Oysa şimdi bir hırsla sabahtan akşama kadar durmadan koşuşturuyoruz. Ne için? Kimimiz makam için, kimimiz daha çok malımız ve paramız olsun diye. Kanaatkâr olmayı, şükür etmeyi unuttuk.
Hemen hemen herkesin içinde bir yerlerde çocuksu yanı yine de kalmıştır. O yanınızı hiçbir zaman içinizden söküp atmayın. Belki bir gün ona ihtiyacınız olur. Kötü günlerinizde ona sığınırsınız. Desteğe ihtiyacınız olduğunuzda sizin yanınızda olup sizi destekler. Hayal kurmak istediğinizde sizi cesaretlendirir ve size daima cesaret verir.
Çocuk kalabilseydik dünyadaki bu savaşlar olmazdı. Savaş oyunları değil de, saklambaç oynardık. Dünya hep bir çiçek bahçesi gibi olurdu. Devletler bütçelerinin büyük bir kısmını silahlara ayırmazlardı. Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Bosna’da, Myanmar’da, Ukrayna’da ve dünyanın daha birçok köşesindeki çocuklar ölmez ve gözleri yaşlı kalmazdı. Dünyada bu kadar aç ve yoksul insan olmazdı. Çünkü silahlanmaya ayrılacak paraları fakir ülkelere verebilirdik. Elimizdekini başkalarıyla da paylaşırdık.
Çocuk kalabilseydik bayramları bayram gibi doyasıya yaşardık. Günler öncesinde içimizde bayram coşkusunu yaşardık. Bayramda tatil olsun da bir yerlere gidelim diye haftalar öncesinde düşünüp planlar yapmazdık. Bu bayram acaba ne kadar harçlığım olacak diye düşünür ve o parayla alacağımız oyuncakların planını yapardık.
Bu bayram çok şeker toplayabilecek miyim diye düşünür dururduk.
Affan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
(Cahit Sıtkı TARANCI – Çocukluk)
Yüzünüzde hep o saf, masum çocuksu gülümsemeleriniz olsun. Gözlerinizde de çocuk merhametiyle etrafa bakan bir çift göz olsun.