Birinci Dünya savaşının bitimiyle barışı getireceği umuduyla kurulmuş olan Milletler Cemiyeti beklenen neticeleri veremeyince II. Dünya Savaşı patlak vermiş ve çok yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. İki dönem arasında kurdukları uluslararası düzenin bozulmasını istemeyen Fransa ve İngiltere, kendilerine demokratik olma özelliğini uygun görmüşler ve diğer revizyonist devletleri ise barışı bozma girişimlerinde bulunmakla suçlamışlardır. Sonunda ise büyük savaş patlak vermiş, herkese çok büyük acılar yaşatmıştır. Hatta o günkü dünyanın tamamına yakınında savaş ve açlık korkusu hâkim olmuştur. Bu şartlar altında büyük devletler barışı korumak için Birleşmiş Milletleri kurmuşlar, ancak kendilerine tanıdıkları veto yetkisiyle beraber diğer devletlerden tepki görmüşlerdir. Bu şartlar altında kabul ettirilip kurulan Birleşmiş Milletler, sonrasında iki kutuplu dünyanın hegemonyan güçleri tarafından kendi emelleri doğrultusunda kullanılmış, adeta diğer devletlere bir söz hakkı tanınmamıştır.
BM’in ana organlarından biri olan “ Güvenlik Konseyi” beşi daimî olmak üzere on beş üyeden oluşur. Bir konuda dokuz oy yeterli olmakla birlikte daimî üyelerden biri veto ederse karar çıkmamaktadır. İşte Türkiye’nin her BM toplantısında itiraz ettiği husus da tamda budur.
Sözde dünya barışını korumak ve devletlerarası iş birliğini geliştirme amacı olan BM’nin beş daimî üyenin menfaatlerinin korumasına hizmet etmekten başka bir şey yapmamaktadır. Güvenlik Konseyi BM’nin en etkili organıdır. Ancak bu organ dünyada olup biten savaşlara kulağını tıkamakta ve gözünü kapatmaktadır (Bilal Altıner, Birleşmiş Milletler: Amacı, Gelişimi, Etkinliği, Uluslararası Güvenliğe Katkısı ve Geleceği).
BM dünya barışına katkıda bulunmak için bir şeyler yapma derdinde olsaydı 1992-1995 yıllarında Bosna’da soykırım olmazdı. Eğer BM dünya barışına katkıda bulunsaydı Filistin’de, Doğu Türkistan’da, bugün Gazze’de ve Lübnan’da soykırım olmazdı. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın on binlerce masum insan öldürülemezdi. BM kendi emellerine ve İsrail’in menfaatlerine hizmet etmiş olmaktan başka ne yapıyor?
Mevcut haliyle bütün sistemin tıkanmasına sebep olan yapısı, dünyadaki demokratik teamüllere uygun şekilde dönüştürülüp daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Şu haliyle memnun olmayanların çok olduğu ve bu memnuniyetsizliklerini de geçerli gerekçelere dayandırmaları artık bu kurumda reform tartışmalarını da çokça gündeme getirmektedir.
Dünya üzerinde hegemonyalarını kurmuş ülkelerin BM’de etkin pozisyonda bulunmaları ve çıkarlarının çatıştığı yerde çalışmaları sekteye uğratıyorlar. Bu yapı değişmezse BM hiçbir işe yaramaz. Dünya sadece bu beş daimî üyeden ibaret değildir.
Savaşların son bulmasını sağlayan ve sadece beş daimi üyenin menfaatleri için çalışmayan bir BM’nin olması temennisiyle sağlıcakla kalın.