Mutluluk kavramı kişiden kişiye değişen göreceli bir kavramdır. Kimileri küçük şeylerden bile mutlu olmayı bilir. Kimileri ise istediği şeyi elde etse dahi yine mutlu olmayı bilmez. Bence günümüz insanının en önemli problemlerinden biri mutlu olmayı bilmemektedir. Psikologlara gidip sorsak gelen hastalarının büyük çoğunluğu mutlu olamadığı için onların kapısını aşındırıyordur. Mutluluğun göreceli olmasının en önemli sebepleri ise kişilerin maddi durumlarının değişkenlik göstermesi, hayata bakışı ve inancıdır. İnsanın mutlu olmasının başlangıcı kendisidir. Kendisiyle barışık olan insanlara bir bakın onlar mutluluğu arama gayreti içerisinde değildir. Onlar küçük şeylerle mutlu olmayı bilen, güleç yüzlü insanlardır.
Sokağa çıktığınızda insanların yüzüne bir bakın ne göreceksiniz. Göreceğimiz şey asık suratlı ve mutsuz insanlardan başka bir şey olmayacaktır. Şimdi siz bunu okuduğunuzda mutsuzluğun nedeninin en önemli gerekçesinin ekonomik sorunlar olduğunu söyleyeceksiniz. Sorunun tamamen ekonomik olmadığını size iki örnek vererek açıklamaya çalışayım. Belki de o zaman bana hak vereceksiniz.
Eskiden insanların bir göz odası olan evleri vardı. Sekiz dokuz nüfus bu bir göz odalı evde bir tas çorbayla karınlarını doyururdu. Ama inanın mutluluk sorunları yoktu. Geçen bir dost sohbetinde öğrendim bir yerde yapılan yeni bir ev üç yüz metrekareymiş ve 5+1 odalıymış. Şimdi düşünüyorum insanların eskisi gibi sekiz dokuz tane çocuğu da yok. Dedeler, nineler de artık evlatları ile aynı evde yaşamıyor. Misafir derseniz bayramdan bayrama eğer “bayram tatiline” gidilmemişse gelecek. Yatılı misafir mi dediniz o nedir? Yatılı misafirin ruhuna rahmet okuyalı yıllar oldu. Peki bu kadar büyük evde insanlar ne yapacak. Ben size söyleyeyim evde birbirlerinin yüzünü dahi görmeyecekler. Herkes kendi odasında kendine ait bir dünya kurarak yaşayacak. Eskiden evlerimiz küçük, gönlümüz büyüktü. Şimdilerde evlerimiz büyük ama gönüllerimiz küçüldükçe küçüldü. Bunları içinizi karartmak için söylemiyorum. Dost acı söylermiş. Ben de öyle yapıyorum. Maalesef maddi durumu iyi olanın da kötü olanın da durumu bu. Çünkü şükür bizden gitti. Nasıl artık mutlu olalım.
Mutlu olmamız için ne paraya, ne mala ne de mülke gerek var. Sağlığımız yerinde mi? Alın size en büyük mutluluk. Çocuklarımızın canları sağ mı, iyiler mi? Alın size bir büyük mutluluk daha.
Türkiye’nin en zenginlerinden biri olan rahmetli Sakıp Sabancı’nın katıldığı bir televizyon programında oğlu Metin Sabancı hakkında söyledikleri zihnimde hala mıh gibi çakılıdır. Ne demişti Sakıp Ağa; “Mal, mülk para bir yana. Fabrikalar yaptım, arabalar ürettim ama Ona bir ayakkabı giydiremedim ya, yüreğimde ateştir.” İfadelerini kullanmıştı. İşte o yüzden söylüyorum ya bugün mutlu değilsek sebebi para değil. Küçük şeylerle mutlu olma özelliğimizi kaybettik. Doyumsuz olduk, şükürsüz olduk.
Halbuki Fatih Erkoç’un “Avuç içi kadar mutluluk yeter” şarkısının sözlerinde dediği gibi;
Küçük bir çocuğun sevinci gibi
Avuç içi kadar mutluluk yeter.
Sağlıcakla hep mutlu kalın.