Bazen Doğu ve Batı karşılaştırmaları yapıyoruz diye bazı arkadaşlar tepki gösteriyor. Nihayetinde bu tepkileri anlıyorsunuz; çünkü öylesine bir “kutsal tarih” algısı oluşturulmuş ki bu algının dışına çıkabilmek gerçekten çok güç. Tabi bunu suçlama açısından söylemiyorum, bizdeki tarih yazıcılığının toplumu getirdiği nokta elbette bu olacak ve kafalar da karışacaktır.
Bizde iki ekolden gelen tarih yazıcılığı var; birisi İslam tarihi, diğeri de Türk tarih yazıcılığı. Fakat her ikisi de tarihi gerçekleri bağlamından koparan, tamamen algı üreten bir tarih yazıcılığı olduğu için gerçeğe dayalı, tarihin içerisinde ki tüm bileşenleri, sebep/sonuç ilişkilerini yansıtamıyorsunuz. Yani kurgunun dışına çıkmak oldukça güç. Özellikle tahribatın, gerçekleri örtmenin haddi hesabı yok. Bunu normal araştırmacı/yazarlar yapsa hadi ideolojik dersiniz; ama bu ülkede unvanları Profesör olan akademisyenler bunu yapıyor, mesleğine, kariyerine, tarihe ve topluma saygısı dahi yok.
Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; ne Batı tarihi masum ve kutsal, ne de Doğu tarihi masum ve kutsal.
Mesela Batı, özellikle soykırım (Kızılderililer vb.) ve kölelik (Afrikalı Siyahiler/zenciler vb) üzerinden eleştirilir ve yazan, çizen, konuşan her kes bu konuları dillendirerek Batı'yı mahkum etmek ister. Evet, haksız da değiller, özellikle bu ikisi Batı'nın utanç tarihinin gerçekleridir. Başka şeyler de var, sömürgecilik gibi, ama konu uzamasın diye şimdilik girmiyorum.
Peki, Doğu tarihi çok mu masum sanıyorsunuz?
Peygamberlerinin evlatlarını Kerbela'da katleden bir tarihe sahip medeniyeti masum ve kutsal görmek normal bir bakış açısı olmasa gerek. İsterseniz bir örnek daha vereyim, 9. yy'da İslam inanç sistemi içerisinde olan Karmatiler diye bir topluluk var. Detaya girmeden, dönem tarihçilerine baktığımız da yaklaşık 500 bin Karmatinin öldürüldüğü adeta soykırıma uğratıldığı yazılıdır. Bu rakamı küçümsemeyin, o dönem de İstanbul'un nüfusu yaklaşık 10-15 bin civarıdır, varın Amerika'daki Kızılderili katliamı ile karşılaştırın bakalım. Soykırımlara varan katliamlar Müslümanların tarihinde daha yakın tarihe kadar onlarca örnek vardır, ama buraya yazmak dahi istemiyorum.
Kölelik meselesine gelince; kölelik Müslüman coğrafyada Amerika'daki kölelikten çok daha ağır seyretmiştir. Afrika ve farklı coğrafyalardan Müslüman coğrafyaya taşınan köle sayısı emin olun Amerika'ya taşınandan kat be kat fazladır. Sadece Kırım Tatarlarının Osmanlı'ya sattığı Ukraynalıların sayısının 2,5 milyon kadar olduğu sanılıyor. Bu rakam, Afrika'dan Amerika'ya gönderilen kölelerin 1/6'sı kadar. Üst Avrupa'dan Çin sınırına kadar Slavlar, Çerkez ve kafkas halklarını, Orta Asya Türklerini köle ederek getirenlerin başında Türk Yahudi toplumu olan Karaimler bulunur. Hani şu Hitler'in katlettiği ve sonrasında İsrail'i kuran Türk Yahudi toplumu Karaimler. Düşünün ki o kadar köle getirilmiştir ki Mısır'da Memluk (Kölemenler) devletini kuranlar bu kölelerdir.
Konuyu uzatmadan daha 1924'de kadar İstanbul'da köle pazarları vardı ve İngilizler yasakladı. Fatih'teki Kadınlar pazarı semtinin de adı buradan gelmektedir. Yine o dönemlerde İran'da İngilizlerin zorlaması ile kölelik kaldırıldığında halk şeriat elden gidiyor diye ayaklanmıştı.
Hülasa; ne Doğu ne de Batı, hiç birimiz masum olmadığımız gibi tarihlerimiz de kutsal birer tarih değildir. Geçmiş üzerinden bir birimiz ile hesaplaşmak yerine kendimize ve çocuklarımıza daha yaşanabilir, insan onuruna yakışan, hak ve adaletin, refahın egemen olduğu kültürler ve medeniyetler oluşturabilmeliyiz.