Pazar günleri, Elazığlılar için yeniden haftanın en mutlu günü olmaya başladı. En azından toplumun belirli bir kesimi için bu böyle. Hafta ortasında bilet arayışına ve maç tartışmalarına giren eski kıdemli taraftarlar, pazar sabahının erken saatlerinde bilet gişelerine koşan genç kuşak Elazığsporlular, kentte yeniden bir Elazığspor sevgisinin yoğunlaşmaya başladığını gösteriyor.
Bunda takımın haftalardır devam eden istikrarlı çıkışının, başarılı saha içi sonuçlarının ve Elazığ Atatürk Stadı’nın modern bir tesis olarak taraftarlara açılmasının da büyük rolü var.
Geçtiğimiz pazar günü oynanan Karşıyaka maçına da binlerce Elazığspor taraftarı bu duygularla gitti. Sezonun seyirci rekorunun kırıldığı maç, Elazığspor adına tatsız başlasa da sonu güzel biten bir maç oldu.
Rakip Karşıyaka ligde bizden daha çok gol yemesine ve daha çok mağlup olmasına rağmen puan sıralamasında bir basamak üstteydi. Bunun nedeni İzmir takımının çok fazla berabere kalmayan bir takım olduğu gerçeğidir. Yani 3 puanlık futbol sisteminde beraberlikler aslında zirveye oynayan takımlar için çok da avantaj sağlamıyor.
Maçın geneline baktığımızda Elazığspor hem iç saha hem de büyük taraftar kitlesi önünde oynamasına rağmen rakip üzerinde beklediğimiz baskıyı ve etkili oyunu ortaya koyamadı. Tabii ki haftalardır aynı oyuncularla sahaya çıkan takımda belirli bir yorgunluk oluşması normal.
Hem psikolojik hem de fiziksel anlamda bir yorgunluk var. Ama buna rağmen ilk 15 dakika içerisinde 2-0 geriye düşen takımın maçı çevirmesi, maçın sonunda sahadan galibiyetle ayrılması takdir edilecek bir başarı.
Zirveyi yakından etkileyecek bu maçta iki takımın da birbirini tartarak maça başlaması doğal bir durum. Ancak Elazığspor takımında ilk dakikalarda görülen tutukluk, pas hataları ve defansif zaafiyetler sonucunda rakibin arka arkaya bulduğu iki gol, Elazığ Atatürk Stadyumu’nun bir anda sessizliğe bürünmesine yol açtı. Elazığspor’u hiçbir maçta daha maçın başındayken bu kadar tutuk ve defansif hata yaparken görmedim.
Neyse ki takımın enerjik ve gole yakın oyuncusu Çağrı Yağız YASAK, ceza sahası dışından attığı şutla takımın ilk golünü kazandırdı ve farkın daha da açılmasına engel oldu. Bu aynı zamanda takımın silkinişine de vesile oldu. İlk devre bitince herkes Elazığspor’un ikinci yarıda maçı çevireceğinden oldukça umutluydu.
Maçın ikinci yarısında Elazığspor ilk yarıdaki gibi topla çok oynayan bir takım olarak görüldü ama rakip üzerinde beklenen baskıyı yine kuramadı. Maçtaki tıkanmayı gören teknik direktör Bülent YENİHAYAT, 57. dakikada Burhan ARMAN’ı, 71. dakikada da Mesut SARAY’ı oyuna alarak adeta kilidi çözdü.
Burhan ARMAN kanat oyununa işlerlik kazandırıp Beykan ŞİMŞEK’in daha serbest oynamasını sağladı, takım kaptanı Mesut SARAY da orta sahayı toparlayarak Elazığspor’u Karşıyaka önünde daha baskın bir takım haline getirdi.
Hem Beykan ŞİMŞEK’in hem Mesut SARAY’ın arka arkaya attığı muhteşem goller, gitti gidiyor denilen maçı Karşıyaka’nın elinden alarak Elazığspor’a verdi.
Takımın haftalardır aynı oyuncu grubu ile oynaması rotasyon tercihlerinin sınırlı olması yüzünden Elazığspor maçları kazanırken zorlanabiliyor. Acaba transfer tahtası açılsa takıma birkaç oyuncu takviyesi yapılsa daha iyi olur muydu, sorusunu birçok Elazığspor sevdalısı sormaya başladı.
Bu maçta dikkat çeken şey şuydu aslında. Elazığspor zorlansa da her maçı kazanabilecek bir umudu ve bireysel yetenekli oyuncuları bünyesinde barındırıyor. Ama şunu da unutmayalım ki maçta her üç golümüzü de oyuncularımızın bireysel yetenekleriyle kazandık.
Dilerim oyuncularımız ligin son maçına kadar bu form düzeyini korur ve takıma gönül verenleri sevindirmeye devam ederler.
Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.