Ahmet KIZILKAYA

Elazığspor'un Bundan Sonrası

Ahmet KIZILKAYA

Elazığspor taraftarı, takımları Süper Lig’in altındaki her kategoride mücadele verirken mutluydu. Zira kendi yağıyla kavrulmayı iyi kötü beceriyordu Elazığspor.  Kulüp yönetimleri bazen yanlış ve ipe sapa gelmez işlere de imza atıyorlardı ama bu hatalar, Elazığspor’un geleceğini ipotek altına alacak boyutta olmuyordu.

İş başına gelen bazı yönetimler pasif kalıyor, hatta takımı küme düşürüyor;  sonradan dümene geçen ‘’iş bilen’’  yönetimler takımı tekrar ayağa kaldırıp, düzlüğe çıkarıyorlardı.

O yıllarda ‘’ Türkiye Süper Ligi’’ her Elazığsporlu’nun hayaliydi. 2000’li yılların başında, 2001-2002 sezonunda Türk futbol liglerinde en yüksek kategoriye yükseldi de Elazığspor. Ancak gördük ki zirvede kalmak zirveye çıkmaktan daha zormuş.

 Yapılan transfer hataları, yanlış kararlar ve beceri eksikliği Elazığspor’un orada kalmasına yetmedi. Bu macera kısa sürse de yine de Elazığspor’un geleceği karanlık bir tünele mahkum edilmedi. Çünkü düşen takım, alt kategorilerde yaklaşık 10 yıl mücadele edip 2011-2012 sezonunda tekrar Türkiye Süper Ligi’ne yükseldi.

Ne olduysa ondan sonra oldu. Bir önceki süper lig macerasından ders alınması beklenirken tam tersine yapılan hataların sayısı o kadar arttı ki, Kulüp bu defa çok daha büyük bir darboğaza sürüklendi.

Futbol aklıyla bağdaşmayan işler, transfer yanlışları, gelir-gider dengesini sağlayamamak ve keyfi anlayış, Elazığspor’u bugünkü kaotik sürece kadar sürükledi.

Süper ligden 3. Lige kadar adeta paraşütsüz düşen Elazığspor bir de transfer yasağıyla karşı karşıya kalınca sevenlerini iyice umutsuzluğa sürükledi.

Denetimin olmadığı, çiftlik misali yönetilen her kulübün başına gelen olumsuzluklar, doğal olarak Elazığspor’un da başına geldi.

Şimdi artık olmak ya da olmamak noktasındayız. 10 gün öncesine kadar transfer yasaklarının kaldırılma ihtimalini pek düşünmüyordu çoğu kimse. Hatta sezon sonunda takımın küme düşeceği düşüncesi yüksek sesle dillendiriliyordu.

Birkaç gün önce Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları ve Kulüp Başkanı Serkan Çayır yoğun temaslar sonucu transfer yasağının önündeki ilk engeli kaldırarak bazı dosyaların kapanmasına ve yeni bir borç düzenlemesine yönelik ilk adımı attılar.

Kuşkusuz geç kalınmış olsa bile bu hamle uzun zamandır ümitsizliğin hakim olduğu camiaya bir nefes oldu.

Ancak asıl zorluk şimdi başlıyor. Zaman dar, takımın kadrosu yetersiz ve geçen her gün, aleyhimize işliyor. Bu dezavantajı avantaja çevirebilir Elazığ. Zira burası büyük bir camia ve gruptaki her rakibin aslında çok çok üzerinde bir marka değerine sahip. Üstelik futbolu bilen insan sayısı da çok bu kentte.

Bu anlamda eski futbolcumuz, Teknik Direktör Alaattin Tutaş’ın futbolun başına getirilmesi yerinde bir karar.

Alaattin Tutaş hoca ile Teknik Direktör Cafer Aydın arasındaki uyum ve ortak fikir ne kadar güçlü olursa yapılacak transferlerde başarı şansı da o oranda yükselecektir diye düşünüyorum.

Aksi bir durum yeni sıkıntıları doğurur ki, Elazığspor’un artık böyle bir lüksü yok. Eğer Cafer Aydın ile yola devam edilecekse transferlerin ortak görüşle bir an önce en az hata payı ile yapılması şart. Transfer yapmış olmak için transfer yapmak yerine bana göre bir kaleci, bir stoper, bir sağbek, iki orta saha ve iki de forvet oyuncusu olmak üzere toplamda 7-8 oyuncu ile bu takım beklenenden önce yukarılara tırmanır. Ancak dediğim gibi bu zorlu süreci mental ve fiziksel olarak kaldırabilecek oyuncuları transfer etmek koşuluyla.

Umut veren bir yola girildi. Topu sadece Belediye Başkanı ve Kulüp yönetimine bırakmadan, taraftar dernekleri, medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri de bu işin içinde canlı ve istekli olarak bulunmak zorunda.

Bu birlikteliğin sağlanacağına inanıyorum. Yeni Atatürk Stadı seneye hazır olacak gibi. Bu modern stadımızda gelecek yıl şampiyonluk kovalayacak bir takımı görmek de hepimizin umudu.

Söylemden eyleme geçerek Elazığspor’u bugünkü darboğazdan çıkarıp sezon sonunda güçlü bir yönetimle yeniden yukarılara taşımak zorundayız.

Daha önce de 1 günde 22-23 transfer yaparak cümle alemi şaşırtmıştık ama sonu fiyasko oldu. Yine öyle olmasın.

Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları