Taraftardan yönetime, futbolculardan teknik heyete kadar herkesin bu gerçeğin farkına varması şart. Bu takım bu formayla nice şampiyonluklar yaşadı ve nice küme düşmeler gördü. Ama bütün bunların hepsi tarihin sayfalarında acı ve tatlı anılar olarak kaldı. Kimilerini unuttuk, kimilerini ise bugün olanca canlılığı ile anlatmaya, konuşmaya devam ediyoruz.
Zaman geçti bugünlere geldik. Dünkü Bucaspor 1928 takımı karşısında alınan 1-0’lık galibiyet sonrası beklenmeyen o tatsız olay ise maça tanıklık edenlerin hafızasında belki de kolay silinmeyecek bir kötü anı olarak kalacak. Bu takımın tarihinde benzer bir olay daha önce görüldü mü bilmiyorum.
Dünkü maç sonrası yaşananlar için bazı kimseler planlı bir protesto deseler de ben tepkinin spontane geliştiği kanaatindeyim, zira maç öncesini de sonrasını da dikkatlice gözlemlediğimi düşünüyorum.
Daha maçın ilk yarısının ortalarından itibaren oynanan oyundan memnun kalmayan bir grup, hiç haklı olmayarak bazı futbolculara yönelik küfre varan sözlerle tezahüratta bulundular. Aslında bu, çok da koro halinde olan bir durum değil, bireysel olarak birtakım kişilerin yaptığı hareketlerdi.
Ne olursa olsun tribünden bir kişinin bile sahada ter döken, koşan, emek veren oyunculara böyle bir tavır alması hoş karşılanacak bir şey değil. Küfür sadece futbolda değil yaşamın hiçbir alanında olmamalı. Fakat ne yazık ki sadece Elazığ’da değil Türkiye’nin her stadyumunda görülen çok çirkin bir protesto biçimi. Keşke tümden kaldırabilsek bunu.
Peki camia olarak neden bu noktaya geldik? Toplumun içindeyiz, taraftarların Elazığspor’un bu yılki performansından çok da memnun olmadıklarını görüyoruz. Özellikle Menemen FK mağlubiyetinden sonra inişli çıkışlı gidişat, uzunca bir süredir istikrarlı bir başarıya alışan Elazığspor taraftarını tedirgin ediyor. Dünkü Bucaspor 1928 maçı da ortada bir maçtı ve iki takım da kazanabilirdi. Düşünüyorum da eğer bu maç kaybedilseydi, neler olacaktı?
Bu noktaya gelmemizde herkesin ne yazık ki bir payı var. Taraftarların bir kesimi ben soğukta karda kışta takımı desteklemeye geliyorum, iyi oyun görmek benim hakkım deyip kendini haklı çıkarıyor ama taraftarlığın zor günlerde daha bir anlamı olması gerektiği gerçeğini unutuyor.
Futbolcular biz elimizden geleni yapıyoruz, bazen formumuz düşebilir, iyi oynamayabiliriz, biz de insanız deyip haklı serzenişte bulunuyor. Ancak onlar da kendilerini bir özeleştiri süzgecinden geçirmeliler.
Teknik heyet biz daha ne yapalım geçen yıl bu takıma şampiyonluk yaşattık bu yıl da kötü sayılmayacak bir konumdayız, neden bize anlayış gösterilmiyor diyerek kendince haklı nedenler öne sürüyor. Ancak kenar yönetiminin geçen yılki heyecan ve motivasyondan uzak olduğu gerçeğini kabullenmiyorlar. En azından maç sonu açıklamalardan bunu böyle anlıyoruz. Belki de kendilerini ifade edemiyorlar, bilmiyorum.
Yönetim biz takımı amatör liglere düşmekten kurtarıp yeniden eski güzel günlerine götürmek için çabalıyoruz deyip takdir bekliyor. Haksız değiller, ama özellikle transfer planlamasının doğru yapılmadığını kabullenmeliler.
Elazığspor’da bana göre eksik olan asıl şey şu. Kriz demeyeceğim ama zor durumlarda lider bir profil öne çıkıp süreci doğru yönetemiyor. Biliyoruz ki futbol oyunu öncesi ve sonrası ile sosyolojik, psikolojik ve ekonomik sonuçları olan bir sosyal etkinlik. Yani maç, maçın bitiş düdüğüyle bitmiyor. İnsanlar maç sonu açıklamaları, hafta içi olup bitenleri, futbolcu ve teknik heyeti konuşmaya tartışmaya devam ediyor. Bütün bu gerçek ortada dururken ve hiç yoktan kısa süreli bir maç sonu gerginliğine sebep olmak hoş olmadı ve ne yazık ki kazanılan galibiyetin mutluluğunu bile yaşayamadık.
Taraftarın davetine rağmen maç sonu tribünlere gidilmemesi futbolcular ve teknik heyete yazılacak bir eksi puandır, zira taraftarın tamamının sanki küfürlü protesto yapmış gibi düşünülmesi hatadır. Burada Kerim Frei, kaleci Mücahit ve birkaç oyuncumuzu dışarıda tutuyorum, onlar olgunlukla taraftara koştular.
Yönetimden bazı kişilerin ortamı sakinleştirmek adına sonradan gidip tribünlerle konuşmaya çalışmaları sorunu çözmedi. Hemen ilk anda futbolcular getirilip taraftarla buluşturulsa tatsızlık büyümeyecekti. Futbolcuların çok sonraları çıkış tünelinden geri dönüp isteksizce taraftara doğru gitmesi ve taraftarın verdiği tepki hiç şık olmadı. Hele takımın kaptanlığını yapan oyuncumuzun öfkeyle taraftara doğru tepki koşusu ve diyaloğa girmesi affedilir şeyler değil. Tamam insanız hepimiz, hatalar yaparız ama öfke kontrolü diye bir şey var.
Benim eleştireceğim bir başka konu da takımın hocası Bülent Yenihayat’ın maç sonu açıklamaları. Değerli hocam, bu takıma çok şey kattınız, şampiyonluk yaşattınız tamam da lütfen açıklamaları yaparken sözcükleri özenle seçiniz. İnsanlar sizin açıklamalarınıza değer verip dinliyor, haklı olduğunuz durumları bile doğru ifade edemezseniz tepki oklarınızı üzerinize çekersiniz. Maç sonu açıklamalarınızda eleştirilecek şeyler var ama hata aramıyoruz, kimseyi suçlu ilan etmiyoruz.
Biliyorum ki herkes iyi niyetli, aramızda bu takımın başarısını istemeyenler kötü niyetli kişiler de varsa Yüce Yaradan onlara bu fırsatı vermesin diliyorum. Ben Elazığspor ailesinde iyi yüreklilerin kötü yüreklilerden katbekat fazla olduğundan eminim. Bu anlamda Beykan Şimşek’in maç sonu açıklamaları da bu iyi niyetin bir göstergesi olmuştur ve doğrusu yapılmıştır.
Yarından itibaren yeni sayfa açalım. Kapatalım bu tatsız konuyu, gidilecek daha çok deplasman, kazanılacak daha çok maç ve yaşanılacak bir şampiyonluk var. Sakin kalıp ona odaklanalım. Daha önce de söyledim, Elazığspor bu ligde forması ve armasıyla bile çok önlerde bir kulüp. Bunun bilincinde olarak hareket edelim. Basit tartışmalarla ve kısır çekişmelerle, ego gösterileriyle formanın ve armanın değerini düşürmeyelim. Bordo Beyazlı forma, Çayda Çıralı arma şampiyonluklardan daha değerli bizler için.
Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.
Güzel yazı elinize sağlık. Bütün olayları özetlemişsiniz. Ayrıca yorumlarda belirttiği doğru bilgiden dolayı "Dogrucu" adlı kullanıcıya teşekkür ederim.
Sayın Ahmet bey yazınızı okudum bülent hocanın bir açıklamasına katılmıyorum mecburen sağ bek mevkiinde oynattıgımız bir oyuncuya yapılan haksızlıktan bahsediyor ve hiç kimse şu soruyu sormuyor hocam elinde bir sağ bek varken neden orta sahadan devşirme bir bek arıyorsunuz ve bu açıklamayla elinizdeki bek oyuncunuzun moral ve motivasyonunu nasıl bir hale gelecegini düşünmüyormu bunları sormak lazım o oyuncunun da kim olduğunu herkez biliyor lütfen gençlerin önünü kesmiyelim hak edene hakkını verelim iyi çalışmalar