Adnan Üstün

KUR'ANDAN HAYATA  (Kulluk Sadece Allah İçindir)

Adnan Üstün

Kur’anın indirildiği ay, mübarek Ramazan’dayız. 610 yılında Mekke’de,  Hira’da  Rabbimiz mesajıyla seslendi, O kutlu nebi Peygamber Efendimize… “Oku” diye. Okumak, “Yaratan Rabbinin adıyla” olmalı. Kainatı, varlığı, kendisini okumalı insan. “Ben kimim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Bu alemde ne işim var?” gibi sorularına insanoğlu ancak okuyarak cevap bulabilir. Okumak sadece satırlardan, sayfalardan olmaz. Asıl okuma, sadırdan yani gönülden, kalpten olur.

Peygamberimize “Oku!” ayeti indiğinde elinde bir kitap yoktu, karşısında bakıp da okuyacağı bir levha da yoktu. Peki Allah, niçin oku buyurdu? İşte, ilk inen ayetin ikinci cümlesi buna cevap vermektedir. Okumanın anlamının; kainatı, varlığı, insanı bir kitap gibi, ilahi bir mektup gibi görmek ve anlamak, yaratıcının mükemmel bir eseri olarak okumak gerektiğini ifade etmektedir. Zaten kainat ve insan adeta bir kitaptır. Bu kitabı okuma ve anlama noktasında insanoğlu gaflete, yanılgıya düştüğünde yol gösterici olsun diye, varlığın sahibi yüce yaratıcı ayetlerini ve peygamberlerini göndererek insanlığa yol göstermiştir.

Günümüzde en fazla okunan fakat en az anlaşılan kitap Kur’andır. Çünkü Kur’an okumaktan maksat ya sadece geçmişlerin ruhuna ithaf etmek veya sevap kazanmak niyetiyle okumak olmuştur. Elbette Kur’an’da dua anlamına gelen ayetleri kendimiz için veya geçmişlerimiz için okuyabiliriz. Okuduğumuz Kur’anın her harfinden sevap-mükafat kazanacağımıza da inanırız. Fakat asıl söylemek istediğimiz Kur’anın indiriliş amacına uygun hareket etmek gerektiğidir. Bu amacı da Rabbimiz Yasin Suresinin 70 inci ayetinde şöyle açıklamıştır: “Diri olanları uyarsın ve inkârcılar hakkındaki o söz (ceza) gerçekleşsin diye (gönderilmiştir).”  Ayette dikkat çeken husus, Kur’anın gönderiliş amacının “diri, yani hayatta olanları uyarmak” olduğunun ifade edilmesidir.

                Kur’anı sadece geçmişlerine havale ve ithaf etmek niyetiyle okuyan bir kimse, Kur’anın nasihat ve uyarılarına kulak vermeyecek, Allahu Teala’nın kendisine hitap ettiği gerçeğini unutarak hayatına devam edecektir. Kur’anı, belki öpecek başı üstüne koyacak, belki bağrına basacak ancak hayatında Kur’anı sırtının arkasına attığını ve ondan yüz çevirdiğini görmezden gelecektir.

Unutmayalım ki, dünyada ve ahirette mutluluğumuzun ve kurtuluşumuzun tek çaresi Kur’anı anlamak ve yaşamakla olacaktır. Peygamber Efendimizin terbiyesinde yetişen ilk kuşak Müslümanlar, bu hakikate inanarak ve onu yaşayarak “saadet asrı”na tanıklık etmişlerdir.

Hâris el-A'ver anlatıyor: "Mescide uğramıştım, gördüm ki halk, zikri (Kur’anı) terkedip malâyanî konulara dalmış, konuşuyor. Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye çıkıp durumdan haberdâr ettim. Bana:

"Doğru mu söylüyorsun, öyle mi yapıyorlar?" dedi, Ben:

"Evet, dediğim doğrudur." deyince:

"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Yakında fitneler kopacaktır." Bunun üzerine,

"Ey Allah'ın elçisi, bu fitnelerden kurtuluşun çaresi nedir?" diye sordum.

"Allah'ın kitabı, Kur'an'dır." buyurdular. (Daha sonra Hz. Peygamber, Kur'an'ın özelliklerini şöyle açıkladı:)

"Onda, sizden öncekilerin tarihi, sonrakilerinin haberi ve aranızdaki mes'elelerin hükmü vardır. O, hak ile bâtılı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür. Her kim hidâyeti ondan başkasında ararsa, Allah onu saptırır. O, Allah'ın kopmayan sağlam ipi, kuvvetli fikir kitabı ve doğru yoldur. O, akılların sapıtıp şaşırmamasına ve dillerin karışmamasına yegâne sebeptir."

"Kur'an, ilim adamlarının doymadığı, asla tekrarlanmaktan eskimeyen ve hayret veren üstünlükleri bitip tükenmeyen bir kitaptır. Yine O, öyle eşsiz bir eserdir ki, cinler dahi onu dinlediği zaman, 'Biz, doğruluk ve olgunluk yolunu gösteren hârikulâde bir Kur'an dinledik.' (Cin, 72/1) demekten kendilerini alamamışlardır. Ona dayanarak konuşan doğru söylemiş, O'nu tatbik eden sevab kazanmış, O'nunla hükmeden adâlet etmiş ve insanları O'na dâvet eden dosdoğru yola yöneltmiş olur." (Tirmizi, Sevabu"l-Kur"an 14, 2908)

Bu hadisten de anlaşılmaktadır ki; her türlü fitne ve kargaşadan kurtuluş çaresi Allah’ın kitabı ve hitabı Kur’an iledir. Bugün İslam aleminde fitne ve fesat hakim olmuş, kargaşa hüküm sürmüş, Müslümanlar ezilmiş, bilimde ve teknolojide geri kalmış ise sebebi; Kur’anın hayata yani geleceğe yönelik okunmaması, ona inananların Kur’an ahlakından uzak kalması, ondan gerekli ibret ve dersin alınmamasıdır.

Rabbimiz kitabında "Andolsun ki, Kur'ân'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık..." (Kamer, 54/22) buyurmaktadır. Kur’an; nasihat almak, ders ve ibret almak, dünyanın şu boğucu dalgalarından kurtulmak ve bunalan ruhlara bir sığınak olmak için indirilen bir mesajdır.

O mesajın mushafta ilk suresi olan Fatiha Suresinin 5 inci ayetinde, Rabbimiz kulluğun nasıl olması gerektiğini bize öğretmekte ve söyletmektedir: “(Allahım!) Yalnız sana kulluk-ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.”

Kula kulluktan, menfaat, servet, şehvet ve güce kulluktan sıyrılıp, bir ve tek olan Allah’a kullukta sebat etmek, nefis ve şeytana direnmek üzere Rabbimiz bizleri muvaffak kılsın…

 

Yorumlar 2
Senol catal 14 Nisan 2021 15:08

Amin Allahim eline sağlık

Zeki kappan 13 Nisan 2021 19:04

Adnan hocam Allah razi olsun.tsklr

Yazarın Diğer Yazıları