*İnanan ve inancını sözde bırakmayıp yaşayanlar kurtulmuştur. Mü'minlerin ( kurtuluşa erenlerin) bazı özellikleri:
- Namazlarında huşu içindedirler,
- Boş söz ve işlerden yüz çevirirler,
- Madden ve manen arınırlar, temizlenirler. Mallarını ve kendilerini tezkiye eder, zekatı verirler.
- Irzlarını korurlar, helal ile yetinir, şehvetlerini haram ile tatmin etmezler.
- Emanete riayet eder, sözlerinde dururlar.
- Namazlarını korurlar (namazı hakkını vererek kılar, devam ederler, terk etmezler.)
(Mü’minun Suresi 1-9. Ayetlerden)
* Doğru ve hakikat, değerini eski olmasından veya öncekilerden gelmesinden değil, hakka dayanmasından alır. Önceki atalarından birşey işitmemek, hakikati reddetmek için gerekçe değildir.
" (Nuh'un) Halkından ileri gelen birtakım kâfirler: "Bu," dediler, "sizin gibi bir insandan başka bir şey değil, böyleyken size hakim olmak istiyor.","Allah bize mesaj ulaştırmak isteseydi, (böyle sizin gibi bir insan göndermez), melekleri indirirdi. Nitekim biz atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik. " (Mü'minun Suresi 24. Ayet)
*Refah ve konforun artması insanı şımartır. Peygamberlere ilk karşı çıkan grup lüks içerisinde şımaranlar olmuştur. Dünyalıklara sahip olup da tevazu içerisinde onurlu bir hayat yaşayan, şımarmayan ve hakikate karşı çıkmayan yiğitlerin sayısı hep az olmuştur. (Mü’minun Suresi/33-38)
*Hakkın sesine ve çağrısına kulak vermeyenler, bela çığlığı ile uyanırlar fakat iş işten geçmiş olur. (Mü’minun Suresi/41)
*Helal ve temiz lokma yiyin, boğazınızdan haram lokma geçirmeyin. İnsanın yedikleri ile yaptıkları arasında ilişki vardır. Temiz ve helalinden yiyenler, salih ameller ve güzel davranışlar yaparlar. Haramla beslenen bir vücuttan doğru ve güzel işler çıkmaz. (Mü’minun Suresi/51)
*Deizm insanın ebedi hayatını kurtarmaz. Yaratıcının (Allah’ın) varlığını kabul etmek yetmez, O’nun hayata yönelik ilke ve prensipler koyduğunu, peygamberler ve mesajlar gönderdiğini ve herkesin yaptıklarının karşılığını göreceği bir hesap gününün geleceğini de kabul etmek gerekir. (Mü’minun Suresi/82-89)
* Aynı hayatı yaşayanlar aynı sona mahkum olurlar. Zulme ve günaha sapanlarla beraber bulunmayın. (Mü’minun Suresi/93-94)
*Kötü ve kötülüğe karşı tavrınız size yakışacak tarzda olsun. Köpek sizi ısırdı diye siz de dönüp onu ısırmayın. İyi ve güzeli en güzel şekilde savunun. (Mü’minun Suresi/96)
*Şeytanların ve şeytanlaşmış insanların telkinlerinden, vesveselerinden onlarla beraber olmaktan Allah’a sığının. (Mü’minun Suresi/97-98)
*Hukuku uygularken, adaleti tesis ederken şefkat ve acıma hissiniz tutmasın. Adaletin bizzat kendisi şefkat ve merhamettir. Yersiz bir merhamet duygusu ile adaletin gerçekleşmesine engel olmayın. (Nur Suresi/2)
*Günahı, kötülüğü, iftirayı ve her türlü ahlaksızlığı yaymayın, yayılmasına alet olmayın. “Mü’minler arasında ahlâksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve âhirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi/19)
Her türden ahlaksızlığın yayılmasına göz yummak; fuhşun, eşcinselliğin, aldatma ve ihanetin medyada, internet ortamında (sosyal medyada), tv dizi ve reklamlarında engellenmesi için, gerekli eğitici ve önleyici tedbirleri almamak, bu konuda ihmalkar davranmak işlenen suça-günaha ortak olmaktır.
-Nur Suresi “19. âyette söz konusu edilen “ahlâksızlığın yaygınlaşması” ifadesi, hem fiilen ahlâka aykırı davranışları hem de bunların dedikodusunun, sohbetinin (reklamının) yapılmasını, tabii (normal) bir olaymış gibi kınamadan konuşulmasını kapsamaktadır.
Toplum içerisinde birçok kötülük, buna karşı zamanında ve yeterli tepki gösterilmemesi sebebiyle yayılmakta ve yerleşmektedir. Erdemli-ahlaklı bir toplulukta ancak erdeme-ahlaka uygun davranışlar açıkça ve takdir edilerek konuşulur, sohbet konusu olur; çirkin ve kötü olaylar ise yalnızca gerektiği kadar dile getirilir ve erdem ölçülerine göre değerlendirilir, mahkûm edilir, ıslah çareleri üzerinde durulur.
Toplumda erdemsizliğin (ahlaksızlığın) yaygın hale gelmesi öncelikle yasaklar ve cezalarla değil, toplumun erdem ve erdemsizlik (ahlaksızlık) karşısında takındığı tavırla engellenebilir.” (Diyanet Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 58-61)
-Nur suresinin 19. Ayetinde geçen kelimeler kötülüğün propagandası için kullanılabilecek tüm biçimleri kapsamaktadır. Bunlar; şehvet kamçılayıcı erotik (ahlaksız) hikayeler, spor karşılaşmaları, şarkılar, tablolar, film ve piyesler yazma, yayınlama, söyleme ve gösterme şeklinde olabilir. O halde tüm bu ahlaksızlığı yayma ve propaganda etme araçlarını ortadan kaldırmak İslami (ve insani) bir görevdir.
*Namuslu kimselere-kadınlara zina iftirasında bulunmayın. Bu itham ve iftiralarda bulunanlar dünya ve ahirette lanetlenir, ahirette de büyük azaba uğrarlar. (Nur Suresi/23)
*Evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden-geldiğinizi hissettirmeden girmeyin. (Nur Suresi/27)
* Tesettür-örtünme, erkeğe de kadına da farzdır. Örtünmek; cinsiyet değil şahsiyet üzerinden ilişki kurmaya fırsat verir, dişiliğin değil kişiliğin öne çıkarılmasını esas tutar. Örtünme-tesettür; sadece saçların örtülmesi, başın kapatılması değildir. Saçı örtmekten daha önemli olan, onunla beraber kaba yerlerinizin – kaba etlerinizin örtülmesidir...
-Müslüman hanımlar ve kızlar!
Örtünmekten kastınız vücudunuzun üzerinde Allah'ın hakimiyetini kabul etmek ise bilin ki; vücudun başı da sonu da Allah'ın emanetidir...
-Vücudun alt kısmını "usulünce" örtmek, saçı örtmekten daha önemlidir... Vücudu (kadın olsun-erkek olsun) "giyinik çıplak" dar giyinerek teşhir etmek, saçı açmaktan daha büyük bir günahtır...
-Tesettür tarz olmayıp, bir farz olmakla beraber; "En önemli örtü ise takva ve edep örtüsüdür: Konuşmakta, yürümekte, gülmekte, hayatın her anında ve alanında tesettürlü olmaktır..."
"Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
(Nûr Suresi, 30. Ayet)
"Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar..." (Nûr Suresi, 31. Ayet)
*Bekarları evlendirin, maddi endişelerle evliliği geciktirmeyin. Rezzak olan Allah’tır. Nikahın bereketiyle Allah onlara lütufta bulunur.(Nur Suresi/32)
*Evlere, odalara girmeden önce izin alma konusunu dahi Kur’an düzenlemiştir. Bu konu; Kur’anın hayat için olduğunun, hayata yönelik düzenlemeler getirdiğinin bir diğer ispatıdır. Çocuklarımıza ve yanımızda bulunanlara mahremiyet bilincinin öğretilmesi gerekmektedir.
“Hizmetinizde bulunanlarla içinizden henüz ergenlik çağına gelmemiş olanlar yanınıza gelmek için sizden üç vakitte izin alsınlar. Sabah namazından önce, öğle sıcağından dolayı (istirahata çekilirken) elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra. Bunlar, örtülmesi gereken yerlerinizin açık bulunabileceği üç vakittir. Bunlar dışında ne size ne de onlara bir sakınca vardır. Bunlar sıkça yanınıza girip çıkan, birbirinizle iç içe olduğunuz kimselerdir. Allah size âyetleri işte böyle açıklar, Allah her şeyi bilir, yerli yerinde hüküm koyar.” (Nur Suresi/59)
Hayatta olanları uyarmak için gönderilen Kur’anın; toplumsal hayata yönelik ilke ve düzenlemelerinden bir kısmını, 18. cüzdeki-bölümdeki ayetleri esas alarak, ayetlerden anladıklarımızı ve ayetlerin işaret ettiği hakikatleri ifade etmeye çalıştık.
Allah-u Teala hepimize Kur’anı anlamayı, yaşamayı ve hesap gününde de Kur’an ahlakına sahip Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile beraber olmayı nasib etsin. Vahyin bereketinden istifade etmek dileğiyle Allah’a emanet olunuz…