*Hazırlıklı olun, gelecek olan herşey yakındır... Kıyamet de, hesap da yakındır fakat gaflet içinde yüzüp duruyoruz. "İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmektedirler." (Enbiyâ Suresi, 1. Ayet)
*Kainattaki düzen ve sistem, bir tek yaratıcının varlığına işaret ediyor: "Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir." (Enbiyâ Suresi, 22. Ayet)
*Evlerinizi dağlık-sert zeminlere inşa edin, ovaları ve dere yataklarını imara açmayın… Dağların, sarsıntıyı ve depremin zararlarını giderdiğine-azalttığına Kur’an ayetleri işaret ediyor; “Yeryüzüne onları sarsmasın diye sağlam dağlar yerleştirdik...” (Enbiyâ Suresi, 31. Ayet)
Günümüzde jeoloji biliminin ortaya koyduğu bu gerçeği, Kur’an 1400 yıl önceden haber vermiştir. Bu ise; Kur’anın, herşeyi bilen Allah’ın sözü olduğunun delillerinden biridir.
*Bazen nimet, bazen musibet. Her ikisi ile de imtihan ediliriz. İnsan sınavı kazanınca şer görünen şeyler de sonucu itibariyle hayr olur. Rabbimiz kazananlardan eylesin: "Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz." (Enbiyâ Suresi, 35. Ayet)
*Acele etmeyin, peşin verilen fakat az olana razı olmayın. Sonra verilecek ama bitmeyecek olanı arzulayın. İnsan acelecidir. Peşin verilen fakat geçici olan dünya hayatını, sonra verilecek ve sonsuz olan ahiret hayatına tercih eder. Bazen hemen ister ama, istediği şey felaketi olur:
“İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır (bunu Allah biliyor. Onun için, uyarıldıkları azabın çabuk gelmeyişini alay konusu ederek inkar ediyor.) Size âyetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.” (Enbiyâ Suresi, 37. Ayet)
*Kıyamet ansızın, gelecektir, Allah’a kulluğunuzu ertelemeyin.
"Şüphesiz o (kıyamet), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak." (Enbiyâ, 40. Ayet)
*Aldanmayın, bu dünya hayatını hiç bitmeyecek zannetmeyin. Dünyaya sadece bir imtihan meydanı ve ahiretin tarlası gözüyle bakıp, imtihanımızı kazanmaya gayret edelim. "Evet, onları da, atalarını da barındırdık. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi..." (Enbiyâ suresi, 44. Ayet)
* İnanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek salih ameller-davranışlar yapın. Allah rızası için yapılan işlerin ve söylenen sözlerin karşılığı Allah tarafından verilir. Allah'a ve ahiret gününe inanmayan bir kimsenin yaptığı iyi ve güzel davranışlar ile insanlar için-gösteriş için yapılan işlerin, ahiret gününde bir karşılığı yoktur...
"Şu hâlde, kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız." (Enbiya Suresi, 94. Ayet)
-Allah, mutlak adil olduğu için; inanmayan bir kimsenin yaptığı ve ahirette karşılığı olmayan fakat bu dünyada güzel ve iyi olan davranışların karşılığını peşin olarak dünya hayatında verir...
* Allah'a karşı gelmekten sakının. Kıyamet var, hesap var…
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir!” (Hac Suresi, 1-2. Ayet)
*"Kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir."(Hac Suresi, 7. Ayet)
*Kıyısından ucundan değil, işimize gelince değil, samimiyetle Allah’a kulluk edelim; "İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık hüsranın ta kendisidir." (Hac Suresi 11. Ayet)
*Dinin sembollerine, işaret ve alametlerine saygısızlık etmeyin. Tarihte ve günümüzde; islam dinini ve dini değerleri temsil eden-çağrıştıran ne varsa o alamet ve sembollere saygılı olun.
Peygamberimiz döneminde minare yoktu, yüksekçe bir yerden ezan okunurdu. Sonraki dönemlerde minareler inşa edildi ve bir yerde minare görülürse oranın islam beldesi olduğu, orada müslümanların bulunduğu bilindi ve anlaşıldı.
Bugün Balkan ülkelerinde ve Avrupa’da seyahat ederken uzaktan bir minare gördüğünüzde orada secde edilecek bir yerin ve orada müslümanların olduğunu anlıyorsunuz. Dolayısıyla minare bugün islamın bir sembolü haline gelmiştir, Peygamber Efendimiz döneminde minare yoktu diye bugün kimse o yapılara saygısızlık edemez, kirletemez ve amacı dışında kullanamaz. Toplumun algısında sonradan şiar-sembol haline gelen şeyler, haram ve günah kökenli ve bunları çağrıştırıcı olmadığı sürece bunlara da gereken saygı gösterilmelidir.
"... Kim Allah'ın şeâirine (dîninin alâmetlerine-sembollerine) saygı gösterirse, şübhesiz bu, kalblerin takvâsındandır-Allah'a olan saygıdandır." (Hac Suresi, 32. Ayetten)
*Allah'a ulaşan, kulun takvası-sorumluluk bilinci, samimiyet ve teslimiyettir, et değildir... Ramazan Bayramı nasıl ki şeker bayramı değilse, Kurban Bayramı da et bayramı değildir...
Kurbanda asıl mesele "hayvan" kesmek değil, kurban etmektir. "Kurban" etmek de; "et" yemek değil; itaat etmek, ikram etmek, paylaşmak ve gönül almaktır...
Bu sebepledir ki Kur'anda şöyle buyurulmuştur: "Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a olan kulluk bilinciniz, O'na karşı gelmekten sakınma duygunuz) ulaşır. (Hacc Suresi 37. Ayetten)
Bu durum, kurban kesilmesin, eti yenilmesin demek değildir! Kurban, ‘et’e indirgenmesin demektir... Çünkü kurban ibadetinin arka planında büyük bir sadakat ve teslimiyet vardır. Hazreti İbrahim'in sadakati ve oğlu İsmail'in teslimiyeti vardır (onlara selam olsun)...
*Mü’minler yeryüzünde imkan ve iktidar sahibi olduğunda; Allah’a ve insanlara karşı görev ve sorumluluklarını unutmazlar, iyiliğin yayılması, kötülüğün engellenmesi için çalışırlar-çalışmalıdırlar ve işlerin sonucunun Allah'a varacağı bilinciyle hareket etmelidirler.
“Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde imkan (ve iktidar) verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.”(Hac Suresi; 41. Ayet)
*Gözler kör olmaz, gönüller kör olur… Asıl engel; tende-gözde değil, öz'de-kalpte olur!
Kur'anın ölü ve diri tarifi ile, kör ve sağır tarifi farklıdır. Allah'ın mesajından yüz çeviren, adeta yaşayan bir ölüdür. Hakikati görmeyen göz kör, hakkı işitmeyen kulak sağırdır.
"...Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; fakat göğüsler içindeki kalpler kör olur."(Hac Suresi 46. Ayetten)
* Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin (gayret edin, çalışın). Allah bizi müslümanlar olarak isimlendirdi, bu isim, bu unvan ve etiket herşeyin üzerindedir. Başka bir şey aramayın… (Hac Suresi/78)
Hayatta olanları uyarmak için gönderilen Kur’anın; toplumsal hayata yönelik ilke ve düzenlemelerinden bir kısmını, 17. cüzdeki-bölümdeki ayetleri esas alarak, ayetlerden anladıklarımızı ve ayetlerin işaret ettiği hakikatleri ifade etmeye çalıştık.
Allah-u Teala hepimize Kur’anı anlamayı, yaşamayı ve hesap gününde de Kur’an ahlakına sahip Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile beraber olmayı nasib etsin. Vahyin bereketinden istifade etmek dileğiyle Allah’a emanet olunuz…