*Dünyada açlık ve sıkıntı çekilmesinin sebebi rızkın az olması değil; insanların bencilliği, adaletsizliği, paylaşmaması ve dünya kaynaklarının sömürülmesi yüzündendir. “Yeryüzünde yaşayan her canlının rızkı Allah’a aittir.” (Hud Suresi/6).
*Allah’tan yüz çevirmekle, küfür ve inkarla, şirk ve nifakla kendinizi hüsrana uğratmayın. En büyük zararı kendinize vermiş olursunuz. (Hud Suresi/21)
*Güç ve servetten yana olmayın, hak ve hakikatten yana olun. Hz. Nuh Aleyhisselam hakikatin kavgasını mücadelesini verirken, inkârcı muhatapları sınıf kavgası veriyorlardı. Tek dertleri statükolarını devam ettirmek, zulüm ve inkar ile elde ettikleri servet, güç ve kuvvetlerinin ellerinde kalmasını sağlamaktı.
“Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz. Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz.” (Hûd Suresi, 27. Ayet)
*Azgınlık ve haddi aşma yoluyla tufana-felaketinize davetiye çıkarmayın. Azgınlığın ve isyanın olduğu yerde mutlaka (maddi veya manevi) tufan olur, felaket olur. Her zaman ve zeminin isyanı da tufanı da farklıdır. Böyle bir yerde inananlara düşen. İsyan seline kapılmayıp Allah'ın emirlerine itaat ederek yaşamaktır.
Hûd Suresi, 37. Ayet: "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."
*Tezgaha gelmeyin ve her gemiye de binmeyin… Hazreti Nuh Aleyhisselam zamanında nasıl ki onun yaptığı gemiye binenler kurtuldu ise, bugünün manevi tufan ve yıkımlarından kurtulacaklar olanlar; ancak Kur'an tezgahında dokunmuş (ilkeleri belirlenmiş), önderi Hazreti Muhammed Aleyhisselam olan İslamiyet gemisine binenler olacaktır.
Hûd Suresi, 41. Ayet: (Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir."
*Yaptıklarınız ve işlediklerinizle kainatı, varlıkları kızdırmayın hiddete getirmeyin.
Kainat da Allah’a itaat eden bir varlıktır ve insanların isyanından rahatsız olmaktadır.
Hûd Suresi, 44. Ayet: “(Nihayet) «Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!» denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine yerleşti. Ve: «O zalimler topluluğunun canı cehenneme!» denildi.”
*Bereket ve rahmet istiyorsanız Allah’tan bağışlama dileyin ve tevbe edin. Bağışlama dilemek ve tevbe ederek O’na yönelmek; bereketin, rahmetin ve kuvvetin artmasının sebebidir.
Nuh Aleyhisselam dedi ki; “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanmayı dileyin, sonra O’na tevbe edin ki üzerinize bolca yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın; sakın günahkârlar olup Allah’tan yüz çevirmeyin!”(Hûd Suresi, 52. Ayet)
*Kötülerin itirazı kabuğuna-köşesine çekilen iyilere değil, hayatın içinde olan doğruyu haykıran ve yanlışın karşısında duran iyilere olmuştur.
-Hazreti Salih Aleyhisselam'a karşı takınılan tavır ile Mekke'de Peygamberimize karşı yapılan da aynı idi. Dün, emin-güvenilir diye O'nu öven Mekkeliler, gün geldi, Peygamberimizi dövme ve O'na sövme yarışına girmişlerdi.
Hûd Suresi, 62. Ayet: “Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi) atalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine (kulluğa) çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz.”
* Eşcinsellik bir sapıklıktır. Yaratılışa ihanettir. İnsanın fıtratına ve doğasına aykırı bu iğrenç fiili işleyenler (o zamanki Lgbt'liler) dört bin yıl önce de vardı. Sodom ve Gomore halkına peygamber olarak gönderilen Hazreti Lut Aleyhisselam, onları insan fıtratına-doğasına uygun, temiz bir hayata davet etmiş ve onları helake götüren bu davranışlarından vazgeçirmeye çalışmıştı. (Hûd Suresi/74-83)
*Kıldığımız namaz bize bir bilinç ve şuur kazandırmalıdır. Bu bilinç; hakikatin ölçüsünün ilahi mesaja aykırı olan toplumun yargıları, geçmiş ve gelenek olmadığını, inancı ve bu inancın yansımaları olan toplumsal hayatı belirleyecek olanın namazı da emreden Allah olduğunu bilmek ve kabul etmektir.
“Dediler ki: 'Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?’ ” (Hûd Suresi 87. Ayet)
-Bu soru Allah'tan gafil topluluğun Hazreti Şuayb Aleyhisselam ve müminlerin ibadetlerine karşı beslenen nefret hislerinin ifadesiydi. Hedef olarak namazı seçmelerinin nedeni, onun dinin ilk ve görünen ibadet şekli olmasıydı. Bu tepki ve nefret tarih boyunca farklı ölçeklerde devam etmiş, namaz gibi ibadetler belli zaman ve mekanlarda tehdit olarak kabul edilmişlerdir.
-Cahiliye yolunu izleyenlerin bir varsayımı da; inanç ve dinin yalnızca ibadetlere ilişkin olduğu, dünya hayatıyla ilgisinin olmadığı ve bu hayatta herkesin istediğini yapabileceği yolundadır. Oysa İslam, yalnızca ibadet törenleriyle sınırlandırılamaz. Hayatın kültürel sosyal ve ekonomik tüm yönlerini kapsar. Hazreti Şuayb'ın (a.s) kavminin, sahip olduğu malları keyfince tasarruf edebilme talebi, dinin hükümlerinin ticari ve sosyal hayata karıştırılmaması, sadece vicdanlarda kalması dolayısıyla din ve dünya işlerinin ayrılması talebinden ibarettir.
-Yaklaşık olarak 3.500 sene önce Hazreti Şuayb'ın kavmi Medyen halkı bugün batının ve batılılaşmış toplumların ısrar ettikleri bölünmede din ve dünya ayrımında ısrar etmişlerdir. Dolayısıyla bu anlayış; zihni bilir ilerleme ve aydınlanma değil, binlerce yıl öncesinin özlemi ve geriye dönüş talebidir. İslam; din ve dünya şeklindeki bir bölünmenin karşısındadır.
* İnsanların hatırını Allah'ın hatırından daha üstün tutmayın, böyle yapanlar hep hüsranı hep yaşayacaklardır.
"Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin."
(Şuayb:) "Ey kavmim dedi, size göre benim kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve itibarlı (hatırlı) ki, onu (Allah'ın emirlerini) arkanıza atıp unuttunuz. Şüphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatıcıdır." (Hûd Suresi, 91-92. Ayetler)
*Sürü psikolojisiyle bu dünya hayatında hareket edenler, sormadan ve sorgulamadan yanlışı takip ve taklit edenler, hesap gününde de takip ettikleri kimselerin peşinde kötü sona sevk edileceklerdir. (Hûd Suresi/98)
*Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun. Zulmedenlere ve haksızlık edenlere meyletmeyin, onlara yanaşmayın. (Hûd Suresi/112-113)
Hayatta olanları uyarmak için gönderilen Kur’anın; toplumsal hayata yönelik ilke ve düzenlemelerinden bir kısmını, Hud Suresindeki ayetleri esas alarak, ayetlerden anladıklarımızı ve ayetlerin işaret ettiği hakikatleri ifade etmeye çalıştık. Allah-u Teala hepimize Kur’anı anlamayı, yaşamayı ve hesap gününde de Kur’an ahlakına sahip Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile beraber olmayı nasib etsin. Vahyin bereketinden istifade etmek dileğiyle Allah’a emanet olunuz…