Adnan Üstün

Karada Gemi Yapmak-2 'Azgınlık- Tuğyan Olan Yerde, Tufan Olur'

Adnan Üstün

Kurtuluşumuz; Kur’an tezgahında dokunan, İslamiyet gemisine binmekle mümkündür…

Hazreti Nuh Aleyhisselam 950 yıl süren koca bir ömür süresince halkını; nefis ve şeytana, heva ve hevese kulluk etmekten sıyrılıp, bir ve tek olan, yaratan ve yaşatan, öldükten sonra diriltecek olan, hesap gününün tek hakimi Allah’a kulluk etmeye ve sadece O’nun önünde eğilmeye davet etmişti. Bu davet, o toplumun ancak firarını – kaçışını artırmıştı. Artık onların inanmayacakları belli olunca içini Rabbine dökmüş ve duasında: "Rabbim! Yeryüzünde o kafirlerden hiç kimseyi bırakma. Doğrusu sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve çok inkârcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler."  demişti (Nûh Suresi, 71/21,22,24, 26-27).

Yola gelmeyen bu toplum, kendilerine yapılan tehdidin hemen gerçekleşmesini istiyor ve : "Ey Nûh! "Bizimle cidden mücadele ettin ve bu mücadelede çok ileri gittin. Eğer iddianda doğru isen tehdit ettiğin azabı başımıza getir." dediler. (Hûd 11 /32). Hazreti Nuh ise; “Ancak Allah dilerse onu başınıza getirir, siz O'nu aciz bırakamazsınız. …O, sizin Rabbinizdir. O'na döndürüleceksiniz." diyordu (Hud, 11/33-34).
Allah’u Teala Hazreti Nuh’a “…Gözetimimiz altında ve vahyimiz (emrimiz)  uyarınca gemiyi yap ve zalimler hakkında bana (bir şey)  söyleme (onlara acıyıp da bağışlanmalarını isteme)! Onlar mutlaka boğulacaklardır! (Hud Suresi 36-37) buyurunca, Nuh Aleyhisselam, Cebrailin gözetimi altında gemiyi inşa etmeye başladı. Müşrikler ve elebaşları yanına uğruyor, suyun olmadığı bir yerde geminin ne işe yarayacağını söyleyerek onunla alay ediyorlardı: "Gemiyi yaparken halkının inkârcı ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ederlerdi. O da; Bizimle alay ediyorsunuz ama, alay ettiğiniz gibi bizde sizinle alay edeceğiz. Rezil edecek olan azabın kime geleceğini ve kime sürekli azabın ineceğini göreceksiniz." dedi." (Hûd, 11/38-39).

Koca bir ömür, iyiliğe ve güzelliğe yapılan çağrılar karşılıksız kalmıştı. Kur’an, zaten onunla beraber  pek az kimsenin inandığını bize haber vermektedir (11/40). Bu sayı olsa olsa 80 kişi civarındadır. 950 yıllık bir davetin neticesinde, inanan kişi sayısı en fazla 80 kişidir. Bizler 9 asır değil, 9 gün Allah rızası için birşeyler yapsak, hemen dünyanın çehresinin değişmesini bekler, insanlar dediğimizi yapmazsa belki dünyaya küser, davet ve tebliğden vazgeçeriz. O ise, neticeyi Allah’tan bilmiş ve beklemiş bizlere de siz: “Zaferden değil, seferden sorumlusunuz.” dersini vermiştir.

Evet bizler sonuçtan sorumlu değiliz, bizler görevimizi yapıp yapmadığımızdan sorumluyuz. Mahşer günü Rabbimiz bizlere “neden sonuç alamadınız, neden başarılı olamadınız?” diye sormayacak, fakat başarılı olmak için üstümüze düşen görevi yapıp yapmadığımızı soracaktır. Nuh Aleyhisselam artık bitme ve tükenme noktasına gelince: “Rabbim! Halkım beni yalanladı. Benimle onların arasında sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar." (Şuara, 26/117-118) "Ben yenildim, bana yardım et" diye Rabbine yalvarmıştı" (Kamer, 54/10).
Tuğyanın – azgınlığın olduğu her yerde tufan olur. Kimi maddi, kimi manevi felaketler gelir ve o toplumu bulur… Nihayet tufanın, yani o toplumun boğularak helak edilme vakti gelmişti… Yanan bir tandırdan suların kaynamaya başlaması bunun işareti idi: "Emrimiz gelip, tandırdan sular kaynamaya başlayınca; her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmemiş olanlar (karın ve bir oğlun) dışında, aileni ve inananları gemiye bindir." denildi (Hûd, 11 /40). Yani siz, Allah’ın emrine uyarak karada bile gemi yaparsanız, Allah dilerse suyu ayağınıza getirir…

Yerden sular fışkırmaya, gökten ise adeta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Bu durumu Kamer Suresi 11 ve 12 inci ayetler bize şöyle haber vermektedir. "Biz de sağanak halinde boşalan bir su ile gök kapılarını açtık. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Her iki su, takdir edilen bir iş (tufan) için birleşti." (Kamer, 54/11-12).

Sular her yeri kaplamaya ve gemi yüzmeye başlayınca, gemiye binmeyip de kaçışan diğer insanlar gibi, Hazreti Nûh inanmayan oğlunu da dalgalardan kaçarak bir dağa tırmanmaya çalışırken gördü. Baba yüreği dayanamadı ve oğluna; "Ey oğulcuğum! Bizimle beraber (gemiye) bin; kâfirlerle beraber olma" diye seslendi. Çünkü bu dünyada kimlerle beraber olursanız, hayat tarzınız kimlere benziyorsa onlarla aynı sonucu paylaşırsınız. Babasının bu son çağrısına oğlu; "Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır." deyince, Hazreti Nûh; "Bugün Allah'ın emrinden ve azabından, O'nun acıdıkları dışında kurtulacak yoktur" dedi. Ve aralarına dalga girdi de oğlu da boğulanlardan oldu" (Hûd, 11/42-43).
Allah’a ve peygamberine karşı gelen, kazandıkları malları ve yanlarındaki adamları hüsran ve felaketlerinden başka birşeylerini arttırmayan zalim bir toplum böylece helak edildi. Hazreti Nuh ve beraberinde iman edenler de kurtuldu: “Ey yer suyunu yut ve ey gök (sen de suyunu) tut denildi. Su çekildi, iş bitirildi. (Gemi) Cûdi (dağının) üzerine oturdu. "Haksızlık yapan bir toplum Allah'ın rahmetinden uzak olsun" denildi." (Hûd, 11 /44).

Böylece, Allah’a isyanda direten ve zulmeden bir toplum daha tarih sahnesinden silinmiş oluyordu. Tufandan kurtulanlar, ancak Hazreti Nuh ile beraber iman edip, gemiye binenler oldu. Bizler için de, bugünün maddi ve manevi boğucu dalgalarından kurtulmanın tek çaresi; Kur’an tezgahında dokunan, İslamiyet gemisine binmekle mümkündür. Tezgaha (oyuna) gelmemek, aldatılmamak için tek yol budur… O geminin; rehberi Kur’an, kaptanı Hazreti Muhammed Aleyhisselam, varacağı yer de selam yurdu cennettir…

Ne mutlu; Kur’anı rehber, Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı önder ve örnek edinenlere ve böylece selam yurdu cennete varanlara…  
 

Yazarın Diğer Yazıları