Adnan Üstün

Hücrelerimize Kur'an Hakim Olsun

Adnan Üstün

Biyoloji biliminde hücre, canlı vücudunun en küçük yapı taşıdır.  Arapça’da ise; hücre “başkalarının girmesine engel olacak şekilde taş duvarla çevrilmiş yer”, tahtadan, çalı veya hurma dallarından yapılmış tek gözlü basit evler demektir. Kur’anda hücrenin çoğulu, hücreler-odalar  anlamında “Hucurat” kelimesi kullanılmakta olup, Mescid-i Nebevî’nin yanındaki Peygamber  Efendimiz ve ailesine ait odalar kastedilmektedir. 

Bu odaların hurma dallarından ve çadır parçalarından yapılmış basit meskenler olduğu, daha sonra Velîd b. Abdülmelik zamanında Mescid-i Nebevî’nin genişletilerek yeniden inşası sırasında bu odaların yıkılarak mescide katıldığı, bu esnada Saîd b. Müseyyeb’in, “Ben bu odaların kendi haline bırakılmasını ve öylece korunmasını isterdim ki Medine halkı ile dışarıdan gelen müslümanlar peygamberlerinin nasıl yaşamış ve ne kadar az şeyle yetinmiş olduğunu gözleriyle görsünler” dediği kaynaklarda belirtilmektedir (bkz. TDVİA).

Peygamber Efendimizin bu odalarından-hücrelerinden ismini alan Hucurât sûresi, müslümanlar ve bütün insanlık için çok önemli ilkelerden, ahlaki prensiplerden bahsetmektedir. Bugün bizler; bütün hücrelerimizle yani zerrelerimizden başlayıp, evlerimize İslamın ve Kur’anın ilkelerini hakim kılacak olursak; hem dünyada hem de ahirette mutlu olacağımız gibi, müslümanlar birbirleriyle uğraşmaktan sıyrılıp bir ve beraber olacak, zalimlerden hesap sorulup dünya mazlumları da kurtulacaktır…
Hucurat Suresinde imani ve insani ilişkilerimizi düzenleyen temel ilkeler şunlardır:

1-Şahsi fikir ve düşünceleri, Allah’ın mesajı olan Kur’an’ın ve Allah’ın Peygamberi olan Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın örnekliğinin önüne geçirmeyin… Bir konuda ayet ve sahih hadisler var ise “bana göre böyle, bize göre böyledir” deme hakkına sahip değiliz… (49/1)

2-Allah’ın Peygamberine ve onun hatırasına karşı saygınızı muhafaza edin. Birbirinize seslendiğiniz ve hitap ettiğiniz gibi O’na karşı hitap etmeyin… (49/2)
3-Fasık, yalancı ve güvenilmez, İslama mesafeli olan kişi, ajans, sosyal medya, kurum ve kuruluşların getirdiği haberlere hemen inanmayın. Özellikle müslümanlar aleyhine sonuç doğuracak  haberlerin doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir iş yapar, bir tavır ve tutum takınır ve sonrasında yaptıklarınıza pişman olursunuz… (49/6)

4-Mü’minlerin arası bozulduğunda düzeltmek için çalışın, gayret edin. Oturup da birbirleriyle didişmelerini izlemeyin. Çünkü iman edenler; soyu, ırkı, dili, şehri, rengi farklı da olsa kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin (49/9-10).

5-Başkalarıyla alay etmeyin. Kadınlar kendi aralarında, erkekler kendi aralarında alay etmesin. Olabilir ki, alay ettikleri kişiler kendilerinden daha hayırlı ve iyidirler. Bunun daha ilerisi yani; kadınların erkekleri, erkeklerin de kadınları alaya alacağı bir ortam düşünülemez… (49/11)

6-Muhatabının hoşlanmadığı ve hoşlansa bile günah olabilecek, çirkin ve kötü lakaplarla da birbirinize hitap etmeyin. (49/11)

7-Zannın çoğundan uzak durun… İnsanlar hakkında olumsuz kanaat ve düşünce taşımayın ve bu düşünceleri paylaşmayın. Suizan-kötü zanda bulunmak günahtır. Yanılsanız bile iyi düşünmenizden ahirette zarar etmezsiniz. Ancak kötü ve olumsuz düşünüp de dediğiniz gibi çıkmazsa vebale girmiş, günah kazanmış olursunuz… Güzel bakmaya çalışın. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır…(49/12)

8-Gizlilikleri, insanların kusurunu araştırmayın (49/12). Ayıp arayan değil, ayıp ve kusurları örten olun… Peygamber Efendimiz de; “Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyâmet günü onun ayıbını örter. Kim ki müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hattâ evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.” (İbn-i Mâce, Hudûd, 5) buyurmuştur.

9-Gıybet etmeyin…(49/12) İnsanların arkasından, onların hoşlanmayacağı şekilde konuşmayın. Söylediklerimiz doğru bile olsa, kişinin yüzüne dahi söylenmiş olsa arkadan konuşmak yine de gıybettir.

Peygamberimiz (s.a.s.), “Gıybet nedir, bilir misiniz?” diye sordu. Orada bulunanlar, Allah ve Rasulü daha iyi bilir.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah Aleyhisselam; “Gıybet, kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.” buyurdu. 

“Eğer söylediğim şey kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye sorulunca Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer söylediğin şey onda varsa onun gıybetini yaptın, yoksa o zaman ona iftira ettin demektir.” (Müslim, Birr, 70; Ebu Davud, Edeb, 35; Tirmizi, Birr, 23.)

10-Irkçılık yapmayın…(49/13). Allah sizi boylara ve kabilelere ayırdı. Hiç kimse kendi ırkını ve soyunu kendisi seçmedi. Kendi seçmediği, Allah vergisi olan şeylerle övünmeye de başkasını yermeye de asla kimsenin hakkı yoktur. Irk ve renklerin farklı oluşu Allah’ın birer ayetidir. Yardımlaşma ve tanışma içindir, ayrılık ve fitne için değildir…

11-Allah katında üstünlük, takva ile yani Allah’ın emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak iledir(49/13). Allah kimsenin kalıbına şekline bakmaz, kalplere ve yaptıklarına bakar…

12-Müslümanım demek yetmez, inandığımız dini her yönüyle kabul etmek ve tam anlamıyla Allah’ın dinine teslim olmak gerekir…(49/14)
13-İnanmak en büyük iddiadır. Bu imanımızı ve samimiyetimizi, Allah yolunda mallarımız ve canlarımız ile gayret ederek, sadakatle ispatlamamız gerekmektedir. (49/15)

14-Kimse Allah’a din ve dindarlık öğretmeye kalkmasın… Bu dinin sahibi Allah’tır, herkesi ve herşeyi bilmektedir. (49/16)

15-İslam ile şeref bulan bizleriz. Müslümanlığınızı ve eğer varsa bu dine hizmetinizi kimsenin başına kakmayın. Bize doğru yolu gösterdiği için Allah’a minnet borcumuz vardır…(49/17)

16-Allah yokmuş gibi davranmayın ve yaşamayın… Allah herşeyi görendir. (49/18)

Evet en ufak hücremizden-zerremizden başlayarak, Kur’an; hücrelerimize-evlerimize ve gönüllerimize hakim olduğu zaman, dünya daha da güzel olacak, hem dünyada hem de ahirette huzur ve mutluluğa kavuşmuş olacağız…

Sen emir ve tavsiye ettin, bizler de işittik ve itaat ettik Allah’ım… Kur’an’la dirilmek, Kur’an’ı iliklerine kadar hissetmek ve yaşamak dileğiyle Allah’a emanet olun…
 

Yazarın Diğer Yazıları