Adnan Üstün

Dünya Bugündür, Ahiret ise Yarın...

Adnan Üstün

Derdinizi Allah'a şikayet edin, Allah'ı insanlara şikayet etmeyin!
Hazreti Yakub Aleyhisselam çok sevdiği oğlunu, Yusuf'unu (a.s) kaybedip de üzüntüden gözlerine ak düştüğünde, bunalıp daraldığında,  hüzün ve kederini yutkunan bir kimse haline geldiğinde, diğer oğulları şöyle dediler: "Sen böyle devam edersen, dermansız bir hastalığa tutulacak veya  kendini helak edeceksin."  O ise şöyle cevap veriyordu:
"...Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ediyorum..." (Yusuf Suresi 86. Ayet)
En çok sevdiğiniz şey ne ise imtihanınız-sınavınız odur. Onu kaybetmekle, iyi korumakla, hakkını vermekle, değerini bilmekle, sevdiğiniz şeyin sizi Allah'a yaklaştırıp yaklaştırmadığıyla, o sebeple şükrünüzü arttırıp-arttırmadığıyla imtihan edilirsiniz... Bazen olur ki onu kaybeder sabrınızla sınanırsınız...
Hz. Peygamber, Hatice'sini (r.a.) kaybettiğinde çok büyük bir hüzün yaşamıştı...Yıllar geçecek, Allah O'na Hz. Aişe gibi bir hanım nasibetmesine rağmen O, Hz. Haticeyi asla unutmayacaktı... Çünkü O'nun gözünde Hatice (r.a.) çok farklıydı.
Ancak imtihan dünyasıydı...O'ndan önce de insanlık ve Peygamberler de  sınanmış-denenmişti. Yani bu sınav herkes içindi...
Dünya bir imtihan meydanıdır.Hepimiz sınavdayız. Bu imtihan bazen mimetle, bazen musibetle olur.Fakat her durumda bizler; derdimizi, hüznümüzü Hz. Yakup (Aleyhisselam) gibi Allah'a arzetmeliyiz...
Yakup Aleyhisselam, oğlu Yusuf'u (a.s.) çok seviyordu. Onun imtihanı da o oldu. Biricik oğlunu Yusuf'unu çok erken kaybetti.Kardeşleri O'nu kuyuya attılar, köle diye sattılar...
Geçen her yıl, Hz. Yakub'un hüznünü, üzüntüsünü daha da arttırdı. Üzüntüden  gözlerini kaybetti. Fakat O, keder ve hüznünü Allah'a arz etti. Herşeyi bilene ve görene döktü içini...
Dualarını göz yaşlarıyla ıslattı... Allah'tan ve O'nun rahmetinden ümidini de kesmedi.
"Sen hala eski şaşkınlığındasın", unut Yusuf'u, Yusuf mu kaldı diyenlere rağmen O birgün kavuşurum ümidiyle hep bekledi...
"Tasa ve üzüntümü Allah'a şikayet (arz) ediyorum." dedi. Yapanları değil, yapılanları Allah'a şikayet etti.
Ve sonunda Allah O'na, Yusuf'unu en güzel bir şekilde; madden ve manen yükselmiş bir halde, makam-mevki, ilim ve hikmet sahibi bir durumda yeniden verdi.Yusuf Aleyhisselam Mısır'a hükümdar olmuşken, Allah onları buluşturdu, kavuşturdu...
Şu dünya denizinde, dağlar gibi dalgalarla boğuşan, imtihan sürecini yaşayan ve zorluklarla karşılaşan bizlere düşen görev; Yakub Aleyhisselam gibi "güzel bir sabır" sahibi olmak ve Onun gibi:
"... Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır, yardım istenilecek olan, ancak Allah'tır..."  diyebilmektir. (Yusuf Suresi 18. Ayetten)
Bize düşen, derdimizi, üzüntümüzü Allah'a sunmak ve asla O'nun rahmetinden ümid kesmemektir...Herşeyin Hakimi ve sahibi olan Allah, bizlere istediğimizi ne zaman ve ne şekilde sunacaktır bilmiyoruz. İmtihan eden Allah'tır, edilen biziz...

Allah'a isyan ve şikayet, kırık bir el ile intikam almak gibidir. Acı ve hüznü daha da arttırır.
Sıkıntı ve musibeti Allah'a şikayet etmeli, derdini-içini, yaptığı dualarla O'na dökmeli. Yoksa Allah'ı insanlara şikayet eder gibi "Ben ne yaptım ki bunlar başıma geldi?" demek, faydasız olduğu gibi, aksine zararlıdır. İnsanın uğradığı sıkıntıyı da ikiye katlar.
Zor durumlarda, Allah'a  inanan  kişiye yakışan tavır; güzel bir sabır ve tevekküldür. Ümidini kesmeden, pes etmeden, vazgeçmeyerek, Allah'a güvenini ifade ederek, dua ile O'na iltica edip, sığınmaktır.
Cevap verilmeyen dua yoktur. Ya vakti gelmemiştir, ya da en güzeliyle, hiç ummadığımız şekilde duamıza karşılık verilecektir.
Bugün olmazsa yarın... 
Dünya bugündür, Ahiret ise yarındır. Rabbimiz yarınımızı, bugünden hayırlı eylesin.
Allah bize yeter, O ne güzel Vekildir...
 

Yazarın Diğer Yazıları