Taha Yusuf SARIGÜL

BİRİ ŞU KADINA HADDİNİ BİLDİRSİN

Taha Yusuf SARIGÜL

   Aradan tam yirmi yıl geçti. Daha doğrusu aradan neredeyse yüz yıl geçti. Ama hala değişen birşey yok. Yüz yıl önce had bildirmeye başlamışlardı. Yirmi yıl önce de tüm ülkenin gözünün önünde başörtülü bir bayana "haddini bildirip" meclisten attılar. Şimdi de yine baş örtülü bir bayana karşı mecliste aynı cümleleri kurarak zihniyetlerini dışa vuruyorlar.

Had bildirmeleri bir türlü bitmedi...

   Hani nerede insan hakları savunucuları? Nerede kadın haklarını savunan sözde kadın örgütleri? Kimseden ses yok.

   Ülkenin sahibi gibi davranan ve kendilerini biz "asıl" ız diye vasıflandıran kemalist bir zümre var. Çoğunluğu CHP de toplanan bu zümre ülkenin geri kalan ezici çoğunluğunu görmezden gelip kendi yaşam tarzlarını ve inanış şekillerini sürekli bu çoğunluğa dayatmaya çalışıyor. CHP'nin kemalist damarı güçlü atan vekillerinden biri olan Engin Özkoç'un mecliste milletin oylarıyla seçilmiş başörtülü bir bayana "bu kadına haddini bildirin" cümlesini kurması, kurabilmesi oldukça endişe vericidir. Cumhuriyeti sahiplenme tartışmalarının odağında gerçekleşen bu olay bizi bir kez daha derinden düşünmeye sevk etti. İşin ilginç tarafı 17 yıldır iktidarda AK Parti olmasına rağmen hala muhafazakar diye nitelendirilen çevreler bu kemalist zümreye yaranma çabasındalar. 10 Kasımdaki organize ayinleri hangi bilim ile hangi akıl ile açıklayabiliriz ki?

   Muasır medeniyeti yakalamamızı sağlayacak akıl ve bilim tamamen devre dışı. Muasır medeniyeti laiklik, sekülerlik, heykelcilik ve avrupai yaşam tarzından ibaret sananlar yüzünden ülkemiz 100 yıldır yerinde sayıyor. Çünkü bu kesim yıllardır tek başına iktidar olan bir hükümeti kabullenemiyor. "Bu kadına haddini bildirin" salt bir cümle olarak değerlendirilemez. Bu cümlenin bilinç altını iyi bilmemiz ve zihin kodlarını iyi okumamız gerekir. Halkın çoğunluğunun oyunu almış olmasına rağmen Erdoğan'ı meşru görmeyen bir zihniyet var ortada. Ne diyorlardı cumhuriyet mitinglerini yapıldığı 2007'li yıllarda "% 90'la da gelseniz boş" Milletin değerleri ile kavgalı bu kemalist zihniyet ülkenin 100 yıldır yerinde saymasının sebebidir. Çünkü asıl işleri yapıcı muhalefet değil yıkıcı muhalefettir. Asıl işleri insanların kılık kıyafeti ile ibadetleri ile yaşam tarzları ile uğraşmaktır. Bilim üretmezler, hizmet üretmezler. Ürettikleri tek somut şey heykeldir, onu da yüzüne gözüne bulaştırırlar çoğu kez. Çok güzel kriz üretirler. Kılık kıyafet krizi üretirler, katsayı sorununu üretirler, hava alanı yapılmasın isterler, enerji santrali yapılmasın isterler vs vs. Ülkenin kalkınmasını önünde çok güzel dururlar. Milletin menfaatine ne varsa karşısında olurlar. Ama sorsan ülkenin gerçek sahibi laik-kemalist kesim olarak onlardır.

   Atatürk'ü de böyle istismar ederler. Atatürk bunlara batının  bilim ve aklını önerdi. Bunlar batının yaşam tarzını ve ahlaksızlığını örnek alıyorlar.

   Tek dertleri "İslam" Alerjileri var. Başörtülü, muhafazakar, namaz kılan birini gördülermi öcü görmüş gibi oluyorlar. Hoşlarına gitmiyor. Mazeret olarak da en büyük argümanları dini istismar eden kesimler. Aslında işlerine geliyor dini istismar eden bu kesimler. Bu sayede sürekli gerçek dindar ve inançlı insanlara vurmaya devam ediyorlar.

   Geçenlerde sosyal medyada Sağlık Bakanlığı eski müşavirinin eşinin bazı videoları gündem oldu. Kabul edilemez görüntüler. Tam bu zihniyetin ekmeğine yağ sürecek türden videolar. Ne mi var videolarda; israf, görgüsüzlük, yozlaşma var da var. Bunu biz de eleştiriyoruz zaten. Ama bu eleştiri asla o kadının örtüsünden veya kocasının kıldığı namazdan hareketle tüm başörtülülere ve namaz kılanlara olamaz. Ama kendini had bildirme makamında gören zihniyetin derdi namaz ve başörtüsü iledir ki bu tarz her olayda olayı yapan şahısları eleştirmek yerine başörtüsü ve namazı hedef almışlardır.

   İsteyen herkes Atatürk'ü sevebilir istemeyen sevmez. Ama kemalist ideolojinin ülkenin kalkınmasının önündeki en büyük engellerden biri olduğu da bilinmelidir. Kimse bu ideolojiye girmeye zorlanamaz ve bu ideolojinin öğretileri kimseye zorla dayatılamaz.

   Buna rağmen kemalist ideolojinin tezahürü olan 10 Kasım ayinlerini ve 29 Ekim'deki Atatürkçülük güzellemelerini es geçmeyen ve içindeki aşağılık kompleksini yenemeyen "muhafazakar" çevrelere duyurulur...

Yazarın Diğer Yazıları