Cemil TURGUT

YANLIŞTA ISRAR

Cemil TURGUT

            2002 tarihinden itibaren ülkeyi yöneten Ak Parti hükümetlerinin 17-25 Aralık 2013 yargı ve polis darbesiyle, 15 Temmuz darbe girişimini saymazsak  her halde karşılaştıkları en büyük problem şu sıralarda yaşanan ekonomik kriz olsa gerek.

            Dolar almış başını gidiyor. Yazıyı yazdığımız saatlerde dolar 5355’i görerek tarihinin en büyük rekorunu kırmıştı. İğneden ipliğe tabirinin tam karşılığı olan her şeye zam geldi. Eskiden beri halkta bir kanaat hakimdir. Dolar yükseldiğinde her şeye zam gelir. Şu anda da eskilerin dediği gibi dolar yükseldiği için temel gıda maddelerinden tutun da, dayanıklı tüketim mallarına, enerjiden tutun da doğal gaza, ulaşımdan tutun da eğitim harcamalarına kadar her şeye zam geldi.

            Hükümet kanadı bu durumu genel olarak dış güçlere ve içerdeki dolar ve faiz lobisine bağladı. Elbette bu yaklaşımın doğruluk derecesinin olduğunu ifade edebiliriz. Ancak bu durumun ekonomik dinamiklerimizin zayıflığından kaynaklandığı da yadsınamaz bir gerçektir. Buyurun reel değerlendirmelerimizi yapalım.

            Ülkelerin ekonomik olarak ayakta durması herkesin bildiği gibi üretim ekonomisiyle mümkündür. Teknoloji, bilim, tarım, sanayi, tekstil, turizm gibi alanlarda üretim yapamazsak ekonomimiz büyük oranda bu günkü kırılganlığı bir türlü gideremeyecektir. Yani üniversitelerimiz elli yıllık uykularından uyanıp bilim ve teknoloji üretmeli. Tarım Bakanlığı tarım yapılabilir arazileri tespit edip bakanlık ve tarım müdürlüklerinde masa başında oturan bürokratları sahaya sürerek  bilinçli tarım yapılmasını sağlamalı, sanayi, endüstri ve tekstil ürünlerimiz; eskiden olduğu gibi Ortadoğu ülkeleriyle Suriye, Irak dahil iyi ilişkiler kurularak oralara ihraç edilmeye çalışılmalı, turizmde sadece Antalya ile sınırlı Rus turistlere değil, turizmde asıl paranın olduğu başta Almanya, İngiltere ve İskandinav ülkeleri olmak üzere Avrupalı turistlere yönelik yeni açılımlar sağlanmalı.

            Öte yandan sadece bordrolu çalışandan değil, kazanandan da vergi alınmalı. Bir şirket düşünün ciddi oranda kar ediyor. Ama kar ettiği parayı şirkete araç alarak ya da farklı şekilde masraf göstererek vergiden düşüyor. Eskiden büyük iş adamları vergi şampiyonu olurdu.  Şimdilerde onların yerine şarkıcı, tiyatrocu, stendapçı vergi şampiyonu oluyor. Bu nasıl bir iştir beri gelin lütfen. Çünkü büyük şirketlerin muhasebecileri şirket yetkililerini arayarak “efendim bu yılki kârımız …… milyon yada milyar dolar. Efendim şirketinize şu kadar araç alırsanız vergiden düşeriz. Güya yatırım yapmak için bu imkan verilmiş, ama gelin görün ki kazın ayağı hiç de öyle değil. Yani küçük esnaf ve bordrolu çalışanların dışında doğru dürüst vergi veren yok. Kimse kızmasın bir tespit olsun diye söylüyorum. Mesela bazı esnaflar niye kredi kartıyla ürünlerini satmazlar. Çünkü satışlar pos cihazıyla kayıt altına alınmış olacak ve ona göre vergi çıkacak.

Tabiî ki devleti yönetenlerin yukarda bahsi geçen konularda adım atması ve önlem alması ekonomiyi canlandıracaktır. Ancak her şeyi devletten mi bekleyeceğiz? Yine kimse kızmasın. Asgari ücretlimizden tutun da toplumumuzun büyük bir çoğunluğu neredeyse her yıl cep telefonunu değiştiriyor. Hem de reklam olmasın diye adını vermeyeceğim anladınız siz onu dört beş bin liralık cep telefonlarından kullanıyor. Geçen yıl cep telefonlarına verdiğimiz para, Mete Yarar’ın tespiti ile söyleyelim 5.5 milyar  dolar. Toplumumuzun büyük bir bölümü birkaç yılda bir arabasını, evinin eşyasını değiştiriyor. Ciddi bir lüks harcama söz konusu. Ne yazık ki harcamayı da inanç hassasiyetlerini askıya alarak bankalardan faizle kredi kullanarak pervasızca yapıyor. İnancımıza göre faiz haram değil miydi? Ne oldu dindarlığımıza? Hani ayette “yiyiniz içiniz israf etmeyiniz buyuruyordu?  Anlaşılan lüks ekonomik yaklaşım inanç değerlerimizi de dumura uğrattı.

Demem o ki hükümet de toplum da yanlışları varsa ki var, bu yanlışlarda ısrar etmemeli.  Hükümet hızla üretmediğimiz alanlarda yani cep telefonu, bilgisayar ve benzeri teknolojik ürünlerde kaliteli üretimi teşvik etmeli. Madem tarım ülkesiyiz, tarımı adam gibi yapacak her türlü alt yapıyı destekleyerek tarım ürünlerinde artışa yönelik çalışmalar yapmalı. Dışa bağımlı olduğumuz lüzumlu ürünleri üretme noktasında gayret etmeli, ettirmeli. İhraç pazarımızı çıkar ilkesinden hareketle geliştirmeli. Komşularımız da dahil aramızın siyasi olarak bozulduğu ülkelere zeytin dalı uzatarak arayı düzeltmeye çalışmalı. Bu ve benzeri önlemleri almazsak bu ABD denilen şeytan bizi daha çok sıkıştıracağa benzer.

Yazarın Diğer Yazıları