Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

GAFLET VE İHANET!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gün gelir bu milletin en büyük düşmanı,

“Gaflet…” olur!

Öyle bir gaflet ki, “felakete…” kapılarını aralar!

O kapılardan, “gaflet ve ihanet...” kolkola yürür!

Ayet, “Her kim bu dünyada (manen) kör ise ahirette de kördür.

Ve gidişçe daha şaşkındır” (İsra, 72)

Körlük ve zafiyet, bütün kazanımlarını yerle bir etmiştir!

 

Şu coğrafya insanının/ topyekûn milletin idealinde neler vardır;

“Güçlü bir devlet…

Güçlü bir ordu…

Güçlü bir yönetim…

Güçlü bir demokrasi…”

O güç nasıl ve ne şekilde güzelleşir;

“Yüksek bir adaletle…

Yüksek bir ilimle…

Yüksek bir moralle…

Yüksek bir ahlakla…”

Bütün bunlar bir araya geldiğinde,

Bu coğrafyada, “güçlü bir irade…” ortaya koyabileceksiniz!

Bu coğrafyada, “huzurun, güvenin ve istikrarın…” cazibe merkezi olacaksınız!

Bu coğrafyada, “akl-ı selim düşünceyi de…” hâkim kılacaksınız!

 

Anadolu Coğrafyasının, “zor bir coğrafya…” olduğunu sıklıkla söylüyoruz!

Bütün düşman nazarların, “bu coğrafya üzerinde…” olduğunu söylüyoruz!

Tarihi işgallerin, suikastların, ihanetlerin, bu coğrafyada sergilendiğini söylüyoruz!

Ve Türkiye’nin, Türk İnsanının “uyanık olması…” gerektiğini söylüyoruz.

Bu coğrafya, “işgal acılarını…” yaşadı!

Hala, o acıların “acı çığlıklarını…” duyar gibiyiz!

Malazgirt’ten Çanakkale’ye…

Çanakkale’den, Kocatepe’ye…

Kocatepe’den 15 Temmuz’a…

Tarihi yolculuk etmediniz mi?

 

O gaflet içerisinde olanlar hiç düşünmediler mi?

En yüksek makam, “şehitlik ve gaziliktir…”

Üzerinizdeki elbiseyle, “hiç mi tefekkür etmediniz?”

Tuttuğunuz nöbetin, “ibadet olduğunu!” hiç mi akletmediniz?

Asrın en büyük ihanetine sebep olanlar;

O kadar büyük bir zulüm işlediniz ki?

Vallahi, bu milletin eli iki cihanda da, “yakanızda…” olacaktır!

 

Niye ders almayız geçmişten, şaşarım!

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa hisse mi verdi?

“Tarih’i  “tekerrür” diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

En acı gerçeğimiz nedir?

Sadece, “okumamakla…” kalmıyoruz?

Maalesef,  “dinlemiyoruz!”

Milletçe, “tefekkür…” etmiyoruz!

Sathi kalıyoruz…

Ve sürekli, “burnumuzun dikine gidiyoruz!”

 

Ayet, “Allah kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz.

Kazandığı (iyilik) kendi lehine, işlediği (kötülük) kendi aleyhinedir.

(Ey mü’minler! Şöyle dua ediniz;)

Rabbimiz! Eğer unutursak veya hata edersek, bizi mes’ul tutma!

Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme!

Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme!

Bizi affeyle, bizi bağışla ve bize merhamet buyur!

Sen bizim Mevla’mızsın; artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle” (Bakara, 286)

O kutsi, “dua ve yakarışlar…” şiirimizde de, bir büyük çığlık halindedir;

“Biz, kısık sesleriz… minareleri,

Sen, ezansız bırakma Allah’ım!

Ya çağır surda bal yapanlarını;

Ya kovansız bırakma Allah’ım!

Mahyasızdır minareler… göğüde

Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma, Allah’ım!

 

Şair, Rabbiyle dertleşir, münacaatında;

“Ben ki bir günahkâr gibi huzura

Çıkarak her akşam sana el açtım

Semadan düşecek bir damla nura

Susamış gönüller gibi muhtaçtım…”

Hz. Kur’an, “iman edip salih ameller işleyenler…” diyor;

“Onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzunda olmazlar” (Bakara, 277)

Âlimler ne diyorlar?

“Kalp ile yapılan amellerin güneşi, imandır!

Beden ile yapılan amellerin fihristi, namazdır!

Mal ile yapılan amellerin kutbu, zekâttır!”

Hiçbirisinde, “gösteriş…” yok!

Hiçbirisinde,  “gurur ve kibirlenme…” yok!

Tevazu… Tevazu… Tevazu…

Samimiyet, Sadakat ve Sabır…

Akarsu gibi berrak ve duru, dürüst!

Ayet, “şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz” (Ali İmran, 5)

Ayet, “Ey iman edenler! Allah’tan nasıl sakınmak gerekiyorsa öyle sakının

Ve siz ancak Müslüman olarak can verin” (Ali İmran, 102)

“Ona asi olmayıp boyun eğmek,

Nankör olmayıp şükretmek,

Ve O’nu unutmayarak daima hatırda tutmak”

Birliğimizin, beraberliğimizin temel kaynağı Hz. Kur’an buyuruyor;

Ayet, “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an a) sımsıkı sarılın ve ayrılmayın!” (Ali İmran, 104)

 

Yazarın Diğer Yazıları