Ahmet KIZILKAYA

YİNE, YENİDEN ELAZIĞSPOR

Ahmet KIZILKAYA

 

 

Elazığspor ligin ikinci yarısında dört maçı geride bıraktı. Oynadığı dört rakibin biri orta sıralarında mücadele eden Altınordu takımıyken, diğer ikisi düşmemeye oynayan Eskişehirspor ve Denizlispor takımlarıydı. Bir diğer takım ise ligin zirvesine oynayan ve güçlü bir ekip konumunda olan başkent temsilcisi Ankaragücü oldu.

İlk iki haftada oynanan Altınordu ve Eskişehirspor maçlarında vasat bir görüntü çizen Elazığspor, son iki haftadaki rakipleri Ankaragücü ve Denizlispor maçlarında ise futbol anlamında da üretkenlik adına da daha iyi işler çıkardı. Bir gerçek var ki ara transfer döneminde takıma dahil olan oyuncular Elazığspor’a belli ölçüde katkı sağlamışlar.

 Bir diğer olumlu taraf da Hüseyin Kalpar’ın görevi devralmasından sonra ilk kez üç hafta arka arkaya puan alındı rakiplerden. Geride kalan dört maçta 3 gol atılıp 2 gol yenilmesi de takımda bazı şeylerin rayına oturduğunun göstergesi.

Denizlispor, Elazığ’a gelirken teknik direktörü görevden alınmış, yaptığı transferler takıma henüz yeterli katkı sağlamamış ve deplasman başarısı olmayan bir takım hüviyetindeydi. Eski kaptanları, ki bizim de eski futbolcumuzdu, Bülent Ertuğrul’un sevk ve idaresinde sahaya çıkan Denizlispor, evinde kaybettiği Eskişehirspor maçıyla bana göre ligde bundan sonrası için kendisini ateşin ortasına atmış bir takımdı. Elazığ’da da kaybetmek onları daha da zora sokacak belki de bu sezonun neredeyse kaybedilmesine yol açacaktı. Bu psikoloji, maç boyunca kenar yönetiminde ve futbolcuların beden ve ruh dilinde dışa vuran bir detaydı.

Bu ruh hali içinde takım yeteneği zaten kısıtlı olan Denizlispor bütün bir ilk yarı boyunca oyun kurmaktan ziyade oyun bozmak ve Elazığspor’a oyun kurma izni vermeme çabası içinde oldu. Buna rağmen ilk yarıda bir serbest vuruştan, biri de kendi oyuncumuzun hatalı geri pasından olmak üzere iki tehlikeli gol pozisyonu yakaladılar. Sonuç alamamalarında kendi yetersizlikleri kadar bizim defans oyuncularımızın savunma hamleleri de belirleyici oldu.

Elazığspor da bütün bir ilk yarı boyunca biri Andreas Tatos’un serbest vuruşundan biri de Lamine Diarra’nın  içinde olduğu bir pozisyon dışında ortaya bir şey koyamadı. Buna, maça yeterince motive olamamak mı sebep oldu, yoksa beş yeni oyuncuyla sahaya çıkan takımın ilk yarıdaki uyumsuzluğu mu sebep oldu, düşünülmeli.

                                                                                           ***

Oyunun ikinci yarısına Ioan Hora- H.İbrahim Pekşen değişikliğiyle başlayan Elazığspor, beklenildiği gibi maça daha hızlı başlayan taraftı. 62. dakikada Andreas Tatos- Tom Wellington organizasyonunda kullanılan köşe vuruşunun Lamine Diarra tarafından usta işi bir kafa vuruşuyla golle sonuçlanması hem takımın rahatlamasını sağladı hem de rakip Denizlispor’un işini iyice zorlaştırdı. Hele bir de Ziya Alkurt ve Leandro Kappel gibi takımın en önemli iki oyuncusunun oyundan alınması Elazığspor’un ekmeğine yağ sürdü desek yeridir. Zira yeni transfer edilen ama takıma uyum sağlayamayan ve geride kalan maçlarda hiçbir katkı sunamayan oyuncular belki bir son çare mantığıyla oyuna dahil oldular denilebilir ama ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak.’ deyimin gerçekleşmesine de yol açabilirdi ki nihayetinde öyle de oldu. Bloklar arsında mesafeyi koruyamayan Denizlispor orta alanda tüm yükü İ.Haktan Odabaşı’nın üstüne yıkınca Elazığspor bu bölgeyi çok hızlı geçmeye başladı ve 66. dakikadan maçın bitimine kadar tam beş net gol pozisyonu yakaladı. Bunlardan herhangi birinin gol olmamasında hem rakip takımın kalecisinin kurtarışları hem de bizim oyuncularımızın beceriksizliği ile birlikte şanssızlıkları belirleyici oldu. Normal şartlar altında bu maçın dört beş farklı skorla bitmesi gerekiyordu.

                                                                                        ***

Yeni transferlerden Canberk Dilaver ve Halil İbrahim Pekşen’in bu takıma çok katkı sağlayacağını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Bu maçta solbek pozisyonunda cezalı Emre Öztürk’ün yerine oynayan Canberk Dilaver kanat bindirmeleri ve isabetli ortalarıyla beni yanıltmadı. Aynı şekilde H.İbrahim Pekşen de hem geçen hafta hem de bu maçta girdiği gol pozisyonlarını değerlendiremese bile bu takıma güç katacağını kanıtladı. Orhan Şam ve Ioan Hora da form tuttukça ve doğru mevkilerde oynadıkça takıma güç katarlar. Özellikle Ioan Hora’nın Lamine Diarra ile ikili santrafor ya da bazı maçlarda tek santrafor oynadığında verimi artacaktır. H.İbrahim Pekşen’in Tom Wellington ile birlikte sol ve sağ kanat bölgelerini değişken çok daha verimli kullanacaklarını düşünüyorum.

Kaleci Ahmet Sabri’nin maçtaki performansı da iyiydi, en azından Soner Şahin’in olmadığı haftalarda gözler arkada kalmayacaktır.

Oyuncu değişikliklerinde Orhan Şam’ın kendi isteği ile Adem Alkaşi’yle yer değiştirmesine söylenecek sözüm olamaz. Ayrıca ikinci yarıya Ioan Hora- H.İbrahim Pekşen değişikliğiyle başlanması da çok mantıklıydı. Bana göre tek hata Andreas Tatos- Mertan Caner değişikliğinin çok geç yapılmasıydı.

Önümüzdeki süreç Elazığspor’un daha çok konuşulacağı ve takımın yukarıyı zorlayacağı bir süreç olacak diye düşünüyorum. İki haftadır bunun sinyallerini alıyoruz. Yani yine, yeniden Elazığspor’lu günler başlıyor.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları