Ahmet KIZILKAYA

OYUN BİTTİ

Ahmet KIZILKAYA

2018- 2019 futbol sezonunun bitimine iki hafta kaldı. Ancak Elazığspor için bu sezonun hikayesi bitti. Hazin bir hikayeyeydi ve hikayenin sonunda  Elazığspor’un Spor Toto 1. Lig’den bir alt lige, TFF 2. Lig’e düştüğü yazıyordu.

Oysa ne umutlar besleniyordu birkaç yıl önce. Kulüp 50. yaşına girmişti. Hayallerde süper lig vardı. Kalıcı gelirler sağlanacak, kulüp kurumsallaşacak, sportif başarılar bu şehrin nesillerce söylenecek sevinç ve onur hikayeleri olacaktı.

Olmadı…

52. yaşına gelene kadar iki kez süper lige çıkma başarısı gösteren ancak her iki dönemde de süper ligde ancak bir yıl kalabilen Elazığspor, özellikle son birkaç yıldır hüznün ve acının odak noktası haline geldi.

1967’de Merkez Gençlik, Güvenspor ve Harputspor Kulüpleri bir araya getirilmiş ve Elazığspor adında pırıl pırıl bir profesyonel takım oluşturulmuş,  bordo-beyaz renklerden oluşan forma rengi ve ismi tescil ettirilmişti.

Suat Taydaş, Fahri Sunguroğlu, Necdet Altınterim, Yılmaz Çorbacıoğlu, Talat Güler, Metin Kurdoğlu, Sedat Yıldız ve Mürşit Öztürk adındaki o dönemin kanaat önderleri, kurum yöneticileri ve memleket sevdalıları, şehrin sonraki nesillerine bir manevi miras bıraktılar.

Nice başkanlar ve yöneticiler geldi geçti bu süreçte. Evini, arsasını satıp Elazığspor’a harcayanlar, çocuklarının nafakasını futbolcularla paylaşan başkanlar tanıdı Elazığ.

Ve yine,  bu şehrin bağrından yetişen gençler, başka şehirlerden gelen akranlarıyla tamamen bir amatör ruhla koştular toprak sahalarda, çamur deryasını andıran antrenman sahalarında. Parayı çok sorun etmediler, dedikodu yapmadılar ve aslanlar gibi terlettiler bordo-beyazlı formayı.

Bu iyi niyetli mücadelenin sonunda nice şampiyonluklar gördü bu şehir. Aynı şekilde hem ekonomik sıkıntılar hem de kadro yetersizlikleri yüzünden hüzünle noktalanan sezonları ve küme düşmeleri de yaşadı Elazığspor Kulübü.

Sonraki dönemlerde de inişli çıkışlı bir grafikle sürdürdü hayatını Elazığspor Kulübü. Kimileri geldi kirletti, kimileri geldi temizledi. Eski yöneticilerimizden Sayın İbrahim Taşel’in deyimiyle ‘’Elazığspor’ da birileri gelip düzeni bozuyor ve kirletiyor, birileri gelip kulübü yeniden rayına oturtuyor ve pisliği temizliyor ’’ du.

Ama yarım asırlık Kulüp, hiçbir zaman son 5-6 yıldaki kadar derin bir sarsıntı geçirmedi.  Hovardaca harcanan kulüp gelirleri, kurumsallaşma adına atılamayan adımlar, toplanan milyonlarca liralık bağışlara rağmen kapatılamayan borçlar ve futbol aklıyla bağdaşmayan hesapsız kitapsız işler, kulübü tam bir kaosun ortasına yerleştirdi.

Endüstriyel futbolun tanımı bile anlaşılamadı. Kulüplere sağlanan olağanüstü ekonomik gelirlere, geliştirilen antrenman sahalarına ve stadyumlara ve güçlü medya desteğine rağmen sağlıklı bir yönetim modeli ve sportif başarılar sağlanamadı.

Oysa bugünün güçlü finansal şartlarında altyapı ve üstyapı dengesini sağlıklı bir şekilde kurup ayakta kalmayı başaran nice kulüpler var.

Olmadı, biz beceremedik.

İşin içine siyaset girdi, kişisel hesaplar girdi. Ortak aklın yerini duygular aldı. Kamplaşmalar, bölünmeler, ayrışmalar ve ayrılmalar tavan yaptı ve güzide kulüp bugünkü noktaya geldi.

Şimdi kime kızıp veryansın etsek nafile. Eminim hiç kimse bu süreçte sorumluluğunun olduğunu kabul etmeyecek ve herkes kabahati bir başkasına yükleyecek.

Bir takım elbet küme de düşebilir, şampiyon da olabilir. Ancak daha birkaç yıl öncesine kadar hepimizin sevdası ve marka değerimiz diye lanse edilen bir takım bugün ortada ve kaderine terk edilmiş hissi verirse bundan sonrası için büyük umutlar beslemek kolay olmayacaktır.

Gelinen noktaya üzülenler, derin derin ağlayanlar var elbette. Elazığpor’u çıkarsızca seven gerçek sevdalılar şehrin kim bilir hangi noktasında iç geçiriyorlar bugünkü tablo nedeniyle.

Ama biliyorum ki Elazığspor’u sırtında kambur görenler de var ve bugünkü  tablodan en memnun kitle de muhtemelen onlar.

Yapacak bir şey yok. Bırakınız yapsınlar, bırakınız yürüsünler mantığı bu takımı bu hale getirdi. Sosyal kitle bilinci yükselmedikçe, denetleme mekanizması devreye girmedikçe en önemlisi de şehri çıkarsızca seven insanların sayısı artmadıkça benzer acılar devam edecek.

Üzgünüm hem de çok üzgünüm. Kuş uçmaz kervan geçmez yurt köşelerine çocukluk ve gençlik duyguları içinde deplasman yaptığımız ve kimi zaman deli cesaretiyle gidip desteklediğim takımım zor, çok zor durumda.

Şu bir gerçek ki bir oyun ortaya kondu ve oyun tamamlandı. Başrol oyuncuları, yardımcı oyuncular ve figüranlar aramaya gerek yok. Çünkü oyun bitti.

 Bundan sonrasında kulüp ayağa kalabilir mi, yeniden bu lige ve daha sonra süper lige bordo beyazlı formayla şan verilir mi bilmiyorum. İşimiz çok zor, dilerim hayallerimiz ve iyi niyetimiz bu takımın yeniden ayağa kalması için yeterli manevi motivasyonu sağlar.

Bugün için söylenecek söz şudur: Bu şehir, ihanet edeni de hizmet edeni de, oynanana oyunları da unutmayacaktır. Gün ola harman ola.  Yiğidin kalkacak takatinin olduğunu kuşkuyla karşılasak da biz yine de o meşhur sözü tekrarlayalım ve elbet yiğit düştüğü yerden kalkar diyelim.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları