Ahmet KIZILKAYA

ELAZIĞSPOR'DA HATLAR KOPUK

Ahmet KIZILKAYA

 

Elazığspor’da işler iyiye gitmiyor. Mevcut başkan ve yönetim kurulu da hayati önem taşıyan Hatayspor maçı öncesi görevi bıraktı. Kendi yaptıkları açıklamalarda belirttikleri üzere takımın üzerindeki borç yükü hariç, kamp döneminin tamamlanması, futbolcu lisanslarının çıkması ve forma tescilinin yapılması gibi birtakım görevlerini tamamlayarak gönül huzuru içerisinde görevi bırakıyorlar.

Aslında Elazığspor’un üzerindeki en büyük yükün mali tablodaki ağır koşullar olduğunu herkes biliyor, kuşkusuz yönetime gelirken İrfan Yumakgil ve ekibi de biliyordu.

Buna rağmen bırakın davalık dosyalardaki pürüzleri gidermeyi, futbolcu maç başı ücretlerinin ve galibiyet primlerinin ödenmesinde dahi sıkıntı çekilmesi, yönetme biçimine dair  kafalarda bir soru işareti olarak öylece duruyor.

Göreve gelirken kimlerden söz aldılar, kendilerine neler taahhüt edildi de bu taahhütler niçin yerine getirilmedi, belli değil.

Takım, geçen hafta Adana Demirspor deplasmanında beklentilerin dışında sükseli bir galibiyet alıp evine döndü. Bu bile yönetim kurulunu heyecanlandırmamış görünüyordu maç öncesi. Belki de bir galibiyet hatırası bırakarak gitmek gerektiğini düşünmüş olacaklar ki yönetim olarak görevi bıraktıklarını ilan ettiler. Oysa Hatay maçı kazanılmış olsa, hiç değilse kaybedilmemiş olsa hem moral hem puan değeri açısından farklı bir konumda olacaktık. Ancak yönetim kurulunun evindeki bir maça bile takımı motive edecek bir konumda olmaması, aslında Elazığspor’un aylardır zaman kaybından başka bir iş yapmadığının ifadesiydi.

Gelecek günler ne gösterir bilinmez, ama Sedat Karataş başkanlığındaki yönetim de dahil olmak üzere bu yıl içinde dördüncü kez bir yönetim istifasının yaşanması ‘Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir. ‘ özdeyişini hatırlatıyor insanlara.

Hep söylüyoruz. Bir kulüp, sezon başı doğru planlama ile o sezonu kazanır. Oysa Elazığspor’da bu yapılamadı. Bugün bunun sancıları yaşanıyor. Bu kadar olumsuzluk haliyle tüm şehri negatif anlamda etkiliyor.

Yazının başlığında belirttiğim gibi takımın hatları kopuk. Taraftar küskün maça gelmiyor taraftarla hatlar kopuk.

Yönetim kurulu bugüne kadar rutin işleyişin dışında ciddi bir çözüm üretemedi, onların kendilerine söz verenlerle aralarındaki hatlar kopuk.

Futbolcuların kendi aralarında kenetlenmeleri ve bu zorlu süreci ancak böyle atlatacaklarına inanmaları gerekirken onların da kendi aralarındaki hatlar kopuk.

Stadyumda ve tesislerde elektrik borcundan dolayı yapılan kesintiler, herkesi canından bezdirdi, orda da hatlar kopuk.

Oysa bu şehir denildiği gibi bir futbol şehriyse ve eğer camia diye bir kavram gerçekse bu süreç zorlu da olsa aşılabilirdi. Hâlâ da böyle bir şans önümüzde duruyor.

Puan cetvelinde hemen üstümüzde yer alan Eskişehirspor bize oranla daha büyük bir borç yükü altında olmasına rağmen konforlu stadyumunda taraftar, yönetim ve takım bütünleşmesini sağlayarak var olma mücadelesini sürdürüyor.

Evet bizim elimizde onlarınki kadar konforlu ve modern bir stadyum yok, hatta inşaatına tam olarak ne zaman başlanacağı ve ne zaman bitirileceği belli olmayan bir tribünü yıkık emektar bir futbol sahasından başka bir şey de yok, ama azim ve kararlılık çok şeyin üstesinden gelir. Önce buna inanmamız lâzım.

Hatayspor maçı takımın içinde bulunduğu ruh halini ortaya koyması bakımından önemliydi. Zorlu bir deplasmanda galip gelmiş olan takım, maça doğal alarak motive olmuş şekilde başlamalıydı. Ancak gerek takımın oyuncu kapasitesi gerekse içinde bulunulan psikolojik ortam maçtaki oyun stratejisine de maç skoruna da direkt etki etti.

Gerçi maç stratejisi diyorum da aslında mevcut kadroda bireysel becerisi olan Andreas Tatos gibi bir oyuncu üzerine kurgulanmış bir oyun sistemi var. Andreas Tatos iyiyse takımın orta alanı ve hücum hattı hareketleniyor, o iyi değilse takım da iyi olmuyor. Bireysel becerisi yüksek diğer iki oyuncudan Elmar Bjarnason ve Lamine Diarra da olmadığında takımın gardı iyice düşüyor ve ancak eldeki malzeme ölçüsünde bir şeyler yapılmaya çalışılıyor.

Adana Demirspor maçında aldığı müthiş pasla golü yapan Andreas Tatos içerideki maçlarda o kadar da rahat olmuyor doğal olarak. Zira rakipler ona önlem aldıklarında takımın hücum gücü düşüyor. Bu maçta Lamine Diarra ve Elmar Bjarnason’un kart cezalısı olması da bizim adımıza büyük talihsizlikti.

Gol yediğinde kırılgan bir yapı gösteren ve yediği golden sonra maça ortak olmayı beceremeyen Elazığspor bu maçta da elden gelen mücadeleyi göstermesine rağmen skoru değiştirmekte yeterli olamadı. Golü attığında savunma futboluyla direnç gösterip ayakta kalabilen Elazığspor, ki Adana Demirspor maçı buna örnektir, golü yediğinde çözüm üretemiyor, üretkenlik gösteremiyor.

Ligin ilk devresinin yarıdan fazlası geride kaldı. İlk devrenin sonuna kadar 15 puan civarında olmamız lazım ki, ligin ikinci devresine umutlu başlayalım. Aslında bu haftadan başlayarak kalan 7 maçta 15 puanlar seviyesine gelebiliriz, zira puan alma ihtimalimizin yüksek olduğu maçlar serisi var önümüzde. Ancak kağıt üstündeki bu avantajı somutlaştırabilmemiz için takımın yeni bir yönetimle ya da yapılanmayla harekete geçirilmesi lazım. Böyle bir gerçekleşme olursa her şey yeniden başlayabilir.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları