Ahmet KIZILKAYA

ÇIKMAZ SOKAĞI OLMAYAN ŞEHİR ELAZIĞ

Ahmet KIZILKAYA

O günleri yaşayan neslin bizim büyüklerimize naklettikleri bazı cümleler var. Bu cümleler beni çok etkiler.

Kadim Harput şehrinden ovaya inmeye başlayıp bugünkü Elazığ şehrinin oluşmasında ilk harcı koyan Harput eşrafı, Harput’tan ovaya inerken çoğu gözü yaşlı olarak geriye bakıp iç geçirir ve ‘’Ey Harput, sen bize yurt oldun, lakin biz sana yar olamadık. ‘’ derlermiş.

Zaman içinde o güzelim Harput şehri kartal sürülerinin semalarında süzüldüğü bir masal kent olarak kalırken, ovada modern bir Cumhuriyet kenti olarak bugünkü Elazığ şehrimiz şekillenmeye başlamış.

1834’lü yıllardan itibaren Mamüratü’l Aziz, sonra Elaziz, daha sonraları da Elazığ adını alan bugünkü şehir modern yapılaşması, birbirine paralel caddeleri ve çıkmaz sokakları olmayan yapısıyla aslında Samsun, Kayseri, Eskişehir gibi ülkenin modern mimarisini temsil eden bir kent olmuş.

Hatta Devlet Planlama Teşkilatı’nın planlamasına göre Doğu ve Güneydoğu illeri içinde nüfusu ve sosyo-ekonomik gelişmişlik standardıyla Gaziantep’le birlikte en hızlı gelişecek iki ilden biri olarak planlanmış.

Düşünün 1960’lı yıllardaki planlamaya göre 2000’li yıllara 1 milyon nüfusla gireceği tahmin edilen Elazığ, ne yazık ki ne ekonomik ne de kültürel kalkınmada ve ne de nüfus artışında istenilen seviyeye gelemedi bir türlü.

Gaziantep bugün 2 buçuk milyon nüfusu ve üretim kapasitesiyle ülke ekonomisinin motor gücü olurken, Elazığ orayla kıyaslanmayacak ölçüde gerilerde kalmış durumda.

Bir zamanlar Halep’ten Erzincan’a; Sivas’tan Diyarbakır’a kadar büyük bir coğrafyada var olan Harput gibi Elazığ da bir anlamda aynı kaderi yaşıyor.

 Bunun türlü sebepleri var mutlaka, ama şehir hak ettiği yerde olamadığına göre burada herkesin ama herkesin sorumluluğu var.

Ancak ben daha can alıcı bir noktaya temas etmek istiyorum.

24 Ocak 2020 depremi ile belki insan kaybı açısından değil ama şehrin yapılarının aldığı hasar anlamında önemli ölçüde bir dramın ortasında kaldı bu kent.

 Fay hattı, depreme dayanıklı konutlar üretmemek gibi teknik konular belli ki daha çok konuşulacak Elazığ’da. Ama asıl korkum bu şehrin yeniden imarı yapılmaya çalışılırken giden şehir sakinlerinin bir daha dönmeyecek olmaları. Yani bugün 600 bin olan nüfusu belki 500 binlere kadar düşecek.

Bu hem insan kaynakları açısından hem de sermayenin dışarıya gitmesi açısından hayli korkutucu ve hüzün veren bir durum.

Önümüz bahar, konut üretimi bakımından fazla bir sorun olacağını düşünmüyorum. Elbette yıkılan binaların yerlerine daha sağlamları yapılacaktır. Ama bu tek başına şehrin insanının içinin rahatlaması için yeter bir sebep değil.

Bu şehrin Devlet desteğine her zamankinden fazla ihtiyacı var. Bu şehrin özel sektör ve kamu yatırımlarına her zamankinden fazla ihtiyacı var.

Elazığ’ın il dışında önemli sermayedarları var, yetişmiş nitelikli insan kitlesi var. Bunları Elazığ’a koşar adım getirmek için sadece resmi yetkililerin değil, STK denilen sivil inisiyatifin ve medyanın da canhıraş bir şekilde çalışmasına ihtiyaç var.

Kendisi de Elazığlı olan Prof. Dr. Naci Görür hocanın şu anda ülkenin deprem riski açısından en güvenli yerlerinden birisinin Elazığ olduğu şeklindeki bilimsel açıklamasının halka ve gitmeyi düşünenlere yüksek sesten anlatılması gerek.

Turizm varlıkları,  verimli toprakları ve ulaşım altyapısıyla Anadolu’nun yıldızı parlayan bir kenti olabilir Elazığ.

Bundan sonra büyük deprem riski az olan bu kenti yeniden imar etmek için başta sorumluluk sahibi kişilerin olmak üzere tüm kesimlerin daha fazla gayretine ihtiyaç var.

Günlük tartışmalar, dedikodular ve bilgi kirliliği bir an önce bitmeli. Şehrin yıkık sokaklarına yayılan hüzün tez elden güçlü açıklamalar ve tatmin edici hamlelerle yok edilmeli. Yoksa bu şehre yazık edeceğiz.

1834’lerde hüzünle ovaya inip yaşlı gözlerle Harput’a bakanların torunları da dedeleriyle aynı kaderi yaşamasın. Onlar da Elazığ’dan giderken ‘’Elazığ sen bize yurt oldun ama biz sana yar olamadık.’’ diye iç geçirmesinler bu şehri terk ederken.

Şehrin sakinleri olarak daha güzel bir Elazığ istiyoruz. Üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Sokaklarının mutlaka başka bir dünyaya açıldığı, çıkmaz sokağın olmadığı nadir kentlerden biri olan Elazığımız’ın hızla yeniden modernize edilmesini bekliyor ve ülke insanının imrenerek baktığı bir şehir olmak istiyoruz.

Deprem acısı yaşamış bir kentin insanları olarak sanırım bunu talep etme hakkımız var.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları