Ahmet KIZILKAYA

ÇARŞI FENA KARIŞTI

Ahmet KIZILKAYA

 

Gün geçmiyor ki Elazığspor’da yeni bir gariplik yaşanmasın. Her yeni gelişme neredeyse bir öncekini unutturuyor. 30 yıllık bir taraftar olarak, kulüpte bu tarzda gelişmeleri daha önce ne gördüm, ne duydum.

Zorlu, kritik ve sıcak bir sezonun başında olduğumuzu herkes biliyor. Bilmediğimiz tek şey sezon sonunun nasıl getirileceği ve 52 yıllık kulübün daha ne tür sürprizlere maruz kalacağı.

Arka arkaya yaşanan ve kendi içinde tuhaflıklar barındıran başkanlık seçimlerinin henüz sağlıklı bir değerlendirilmesi yapılmamışken arkasından gerçekleşen olaylar, herkesi şaşırtmaya ve düşündürmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta sonunda transfer tahtasının açılamamama gerçeğinin yaşayabileceğimiz kötü günlerin son halkası olduğunu sanmış ve en kötü senaryonun gerçekleştiğini ve artık bundan sonra önümüze bakmak gerektiğini düşünmüştük.

Hiç de öyle değilmiş. Demek ki eteklerden ortaya dökülecek çok taş var hâlâ. İşin sonu nereye varır, Allah bilir.

Bu satırlarda Elazığspor- Balıkesirspor maçının analizini yapmayı düşünürken önceki akşam yaşanan gelişmeler, maçın sonucunun çok önüne geçti ve şehirde önemli bir yankı uyandırdı.

Yerel Kanal Fırat Televizyonu’nda Maraton programına katılan Elazığspor Kulübü Başkanı İrfan Yumakgil’in ortaya attığı iddialar ve paylaştığı bilgi ve belgeler bugüne kadar görmediğimiz tarzda bir tartışmanın da fitilini ateşledi.

Programda adı geçenler, arka arkaya yayına bağlandıklarında tartışma adabının dışına çıkan diyaloglar yaşandı ve konunun muhatapları karşılıklı salvolarla hakarete varan söylem ve ifadelerde bulundular. Bu muhatapların, Elazığspor’un son 10 yılına damga vurmuş kulüp başkanları olması tartışmanın boyutunu iyice genişletti.

Kendi yönetim tarzlarıyla ilgili bir özeleştiri gereği duymayanlar, sürekli topu başkalarını atarak hata kabul etmez bir tavır içinde gelinen kötü durumda sorumluluklarının olmadığını ispata çalıştılar.

Dünkü konuşmaları ve iddiaları gördükten sonra bu kulübün niye bu noktalara geldiğine şaşmamak gerekir. Milyonlarca liralık gelirlere ve büyük bütçelere sahip iken kulüplerin bu tarz borç bataklarına sokulmasını nasıl izah etmek lâzım, bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Meğer başkanların, yöneticilerin, yöneticilere destek verenlerin ve kurumların zerrece kabahati yokmuş. Kabahat, sattığı simit paralarını bu kulübe bağışlayan simitçi kardeşimizde, yardım kampanyalarında altın kolyesini satarak parasını, armanın şerefinin yere düşmesine gönlü razı olmadığı için kulübe gönderen teyzemizde, emekli maaşıyla bilet parasını alan, ama dolmuş parası vermemek için kilometrelerce yolu yaya arşınlayarak stadyuma koşan emekli amcamızdaymış.

 

 

Gerçekten iç karartan, utandıran ve bir o kadar da üzen gelişmeler yaşanıyor bu kulüpte. Bundan sonraki aşamada ne olur bilmiyoruz, kimler hangi planını devreye sokar orası da meçhul. Dileğimiz aklıselim içerisinde davranılması ve daha fazla irtifa kaybetmeden 52 yıllık çınarımız, markamız, ortak sevdamız denilen Elazığspor’un sulh ve selamete kavuşturulması.

Bunun için sağduyuya, ortak akla ve uzlaşı kültürünün devreye girmesine ihtiyaç var. Elbette iddialar açıklığa kavuşturulmalı, kafalarda soru işaretleri bırakılmamalıdır. Ancak bunu yaparken de kulübün daha fazla zarar görmesi engellenmelidir.

Taraftar kızgın ve kırgın, şehrin insanının kulüple olan gönül bağı kopuk. Kimle konuşsam gelinen noktada öfkeyle karışık bir duygusallık içinde. Suçlu ya da suçlular aranıyor, ama herkes sütten çıkmış ak kaşık. Sorumluluk kabul eden yok gibi. Bu durum öfke selini daha da kabartıyor. Herkes gidişatın nereye varacağını merak ediyor. Türkiye, bir hukuk devleti. Kuşkusuz sorumlular tespit edilir ve hukukun gereği yapılır. Ancak Haziran başında beri yaşadığımız talihsiz gelişmeler, bu gelişmelerin takım üzerinde bıraktığı kötü izler ve şehirde oluşan karamsar bakış açısı kolay kolay bitmez.

Tabloyu tersine döndürmenin kısa vadede gerçekleşeceğini sanmıyorum. Ama bir futbol aklının ve sağduyu ikliminin devreye girip camianın daha fazla yıpratılmamasını bekliyorum, en azından temenni ediyorum. Umarım bu yol devreye girer. Aksi bir durumda oynayacağımız maçların ne sonuçları ne de maç analizleri bir anlam ifade edecektir. Çünkü böyle giderse ortada takım filan da kalmayacaktır.

Bunun içindir ki sezon sonu sportif açıdan nerde olursak olalım önemli değil. Ama hem saha sonuçlarında başarısız bir takım hem de kırk parçaya bölünmüş bir camia şekline bürünürsek bu durumda armanın yerden kaldırılması mümkün olmaz. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

 

Yazarın Diğer Yazıları