VİCDAN DA SUSTU…
Dünyadır bu. İstemli ya da istem dışı insanın başına her şey gelebilir. Bunların çoğu hatalarımızdan kaynaklı olsa da birçoğu ya bir kaza ya da tevafuktur.
Olaylarda müsebbip arama yerine, sonuca rıza göstermek ve daha kötüsünden korunmak için dua etmek gerekir.
Trafik kazaları da böyledir. Hayatta hiç karşı karşıya gelmemiş, hatta başka şehirlerden insanlar, birbirlerinin ölüm ya da yaralanmasına sebep olabiliyorlar.
Kasıt olmadığı, olaya kazası süsü verip insanlara zarar verilmediği sürece trafik kazalarına da böyle bakmak lazım gelir.
Trafik kazalarında mutlaka kusurlu olan taraflar vardır. Hatta iki tarafın hatta bazen tutanaklarda yer almasa da kazaya mahal veren baş müsebbip üçüncü taraf da vardır ama sebep olmak diye bir tanım olmadığı için o genelde dile getirilmez. Üçüncü taraf trafikteki başka bir araç, ya da yaya olan bir vatandaş ve hatta karşıdan karşıya geçmeye olan bir kedi ve köpek de olabilir.
Trafik kazaları, adından da belli ki kaza işte… Kazanın mantığını sorgulama ve kusurluları kusur derecesine göre belirlemek kamunun ve kamu görevlilerinin işi.
Özellikle ölümlü kazalarda kamu görevlilerinin daha bir hassas çalışması gerekir. Olaya karışan kim olursa olsun, mağdur olan ile mağdur eden arasındaki kusur düzeyini belirleyen görevlilerin raporlarını değişik kanallardan gelen telkin ve tavsiyelere göre değil, herkesin hakkını koruyacak şekilde adil, şeffaf ve tüm delilleri dikkate alarak objektif şekilde tanzim etmeliler.
Olay yeri ile kaza tutanağının çelişmesi ve bunun üzerine kamunun vicdanı olan savcılık makamın başka bir kurumdan yeni bir rapor isteme boyutlarına gelmesinden nasıl ve kimler sorumlu tutulur bilinmez ama bu gayretler vicdanları yaralayan ve devlete güveni zedeleyen aleni tavırlardır.
Hiç kimse kazanın nedenini ve suçluyu sorgulamaz. Sonuçta trafik kazasıdır. Ancak kazanın sonrasında yaşanan ve tüm şehrin yakından takip ettiği bir olayda birilerini imtiyazlı ve ayrıcalıklı görüp olayın ve tutanakların seyrine müdahale girişimleri, ucu çok hatırlı kişilere ve hatta bakanlara daha gitse vatandaşta bir güvensizlik oluşturur.
En küçük bir trafik cezasında vatandaşın ensesine binen devletin, kamunun tüm ve gerçek detaylarını bildiği bir kazada taraf olması ve tutanaklara etki edilmesine seyirci kalması hoş olmaz. Ve herkes bunun altında kalır.
Şehir merkezinde yaşanan ve ölümle noktalanan bir trafik kazasının, kaybolduktan sonra bulunup sahibine iade edilen bir tespih kadar haber değeri taşımaması vakası ise ayrıca konuşulması ve değerlendirilmesi gereken bir konu. Aklın değil, vicdanın sustuğu günleri yaşıyoruz.