ÜÇ LOLİPOP'A BAŞKANLIK
Sigmund Freud, yüzyıl öncesi yaptığı klinik çalışmaları sonucunda geliştirdiği 'psikanaliz' adı verilen bir tedavi tekniği sayesinde bu alanlar
Sigmund Freud, yüzyıl öncesi yaptığı klinik çalışmaları sonucunda geliştirdiği “psikanaliz” adı verilen bir tedavi tekniği sayesinde bu alanlarla ilgilenmeyen insanlar tarafından da tanınan az sayıdaki bilim insanlarından biridir.
O, insanın farkında olmadığı ve aslında davranışlarını yönlendiren bir bilinçaltının olduğunu söyleyerek insanların akıl ve mantıktan oluşmadığının altını çizmiş, erken çocukluk deneyimlerinin yetişkin insan davranışlarını biçimlediğine ilişkin görüşleriyle de ismini zihinlere kazımış biri olarak tarihe ismini yazmıştır…
Öyle ki toplum içinde, farklı davranışlar sergileyenler için ifade edilen “çocukluğuna inmek gerek” esprisinin altında Freud’un bu tespitinin etkisi yatar…
Ancak daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalarda, bilhassa tek yumurta ikizleri kardeşler üzerindeki gözlemlerde, çocukluk evrelerini aynı ortamlarda geçirmelerine rağmen, daha sonraki yıllarda paylaşılmayan sosyal deneyimler olarak ifade edilen farklı arkadaş, öğretmen ve çevresel etmenlerin kardeşlerin davranışlarının farklılığında önemli bir etkisinin olduğu söylenir uzmanlarca…
*****
Kız kardeşim, henüz kundakta bir bebek iken kucağımdan düşürdüğümde oldukça korkmuştum. Uzun bir süre etkisinden kurtulamamıştım bu olayın… Bir şey olur mu, sakat kalır mı diye. Çocukluk işte…
Yere düşmesinin onda, ters etki yaptığını yıllar sonra anladık… Beş yaşında okula başladı. Üniversiteyi dereceyle bitirdi. Daha yirmisine basmadan Freud’un son çalışmalarını yaptığı ve yaşamını noktaladığı İngiltere’ye doktora eğitimi için gitti… Başarılı bilimsel çalışmalarından dolayı İngiltere’de kalması teklif edildi. Çevrenin etkisinde kalmadı. Teklifi kabul etmedi, ülkesine geri döndü… İngiltere’de iken etkilendiği bir şey vardı… 300 yıllık tarihi müstakil bahçeli evler… Yabancı bir ülkede yaşamasına rağmen huzurlu bir ortam ve yaşam… Gelir gelmez memlekete, Hanköyü’nde ki bahçeli eve taşındı. Üniversitenin lojmanlarını tercih etmedi.
Birkaç ay önce Üniversitenin Rektörlüğü’ne adaylığının koydu… Hiçbir siyasi ve grubun arkasına sığınmadan bir bilim insanı olarak adaletten, hürriyetten, sanattan, bilimden bahsetti seçim öncesi… 5 oy ancak alabildi… Bu sonucun onun düşüncelerine ve davranışlarına herhangi bir etkisi olmadı. Eşi, iki çocuğu ve bakımını üstlendiği onlarca hayvan ile şehirden uzak, köyde yaşamaya devam ediyor huzurla… Çocukluğunda kendisine gösterilen sevgi ve şefkati üzerinde taşıyor, o da çocuklarına aktarıyor, öğrencilerine, baktığı hayvanlara sevgisini…
*****
İhsan Tuna, kız kardeşimin oğlu… Babamın vefatından hemen sonra dünyaya gelişinden midir, bilmiyorum… Farklı bir düşkünlüğüm vardır ona karşı… Daha önce bahsini etmiştim ama olsun yeniliyeyim yeni okuyucular için… Teleskobu var, küçüklükten izler durur gökyüzünü, yıldızları… Eski bir mikroskop getirmişti annesi ona okuldan… Bahçedeki böcekleri, koyup inceler. Kanatlarını, ayaklarını onların… Sonrasında gördüklerini keyifle anlatır, çocuksu haydigereriyle…
İlkokula başladığında ortamı sevemedi, gitmek istemedi okula… Sözünü dikkate aldılar Tuna’nın, okula göndermediler… Evde özel ders almaya başladı. Öğretmenine bir gün sordu, “Yak” nedir diye… Okuma yazma öğretmeye gelen genç öğretmen kendi diliyle anlatmaya başladı… “Yakmak demek, ateşle bir şeyi yakmak gibi.”
Tuna, başka bir anlamı daha var dedi öğretmene... “Hindistan Öküzü’ne verilen addır”
Birinci sınıfı okumadan, bir yıl sonra ikinci sınıfa başlattılar Tuna’yı… Şimdi beşinci sınıfta. Hafta sonu sohbet ettik kendisiyle… “Var mı yeni şeyler?” diye sordum, o da anlattı. Sınıf başkanlığı seçimi varmış geçen hafta… Samimi arkadaşları sen de aday ol demişler, o da olmuş. İlk oylamada 5 oy almış, bir erkek arkadaşı 6 oy, diğer kız arkadaşı ise 7 oy almış… Sonrasında öğretmen sormuş adaylara… “Arkadaşlarınıza anlatın bakalım, başkan olursanız ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye…
İhsan Tuna, “Tüm arkadaşlara eşit davranacağım. Adaletli olacağım, ayrımcılık yapmayacağım… Onlarla paylaşımlarda bulunacağım.” demiş… Erkek aday arkadaşı ise “Yaramazlık yapanların ismini tahtaya yazacağım, disiplini sağlayacağım.” diye ifade etmiş düşüncelerini… Kız arkadaşı ilginç bir öneri sunmuş ortaya… “Bana oy verenlere üç adet lolipop alacağım” diyerek münazarayı tamamlamış… Öğretmen adayların arkalarını dönmelerini isteyerek ikinci oylamayı başlatmış…
İkinci oylamada Tuna’ya oy çıkmamış… Kız aday, 12 oy alarak başkanlığı kazanmış…
Tuna, gece gökyüzünü seyretmeye devam ediyor… İzlerken gökyüzünü, üç lolipopla başkanlık kazanılan başka gezegen var mıdır diye düşünüyordur belki de…
Belki de “Beş lolipop da benden deseydim” diyordur çocukça… Kim bilir?