'TÜRKİYE SON 15 YILDA 3,5 KAT BÜYÜDÜ'

AK Parti Elazığ Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu (İHİK) Başkanı Ömer Serdar, 'Suriye'de 4-5 terör örgütünün kolektif saldırılarına ülke olarak muhatap olduk. Bu saldırılar bugün de devam etmekte. Türkiye bugün kendi bölgesinde DEAŞ, PKK, PYD, DHKP-C ve FETÖ terör örgütü ile ciddi bir mücadele vermektedir' dedi.

'TÜRKİYE SON 15 YILDA 3,5 KAT BÜYÜDÜ'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

AK Parti Elazığ Milletvekili Ömer Serdar, esnaf ve sanatkarlar oda başkanları ile bir araya geldi. Serdar, burada gündemi değerlendirdi.

 

Türkiye ekonomisinin 2017 yılında çok güçlü bir büyüme performansı sergilediğini dile getiren AK Parti Elazığ Milletvekili Ömer Serdar, “2017 yılının ilk üç çeyreğinde 7,4 oranında büyüme gerçekleşti. 2017 yılı dördüncü çeyreğinde sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre 1,7 arttı. Biz 2018 yılını ihracat yılı olarak belirledik. Hedef 5.5’lik büyüme, 1 milyon istihdam ve 170 milyar dolarlık ihracat. 2017’de istihdamın güçlü seyretmesi bu yıl da buna desteğin ilk işaretleri diye düşünüyoruz. İstihdam artışı bu yıl tüketimi ve büyümeyi destekleyecek. Önümüzdeki dönemde de yatırım yaparak istihdam sağlamaya devam edeceğiz. Türkiye’nin son 15 yılına baktığımızda 3,5 kat büyüdüğünü görmüş oluruz. Son 15 yılda alt gelir grubundan üst orta gelir grubuna bir standart yükselterek Türkiye büyümesini gerçekleştirdi” şeklinde konuştu.

 

Hedeflerinin Türkiye’yi dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına taşımak olduğunu vurgulayan Milletvekili Serdar, “İstihdama gelir vergisi stopajı desteği, makine teçhizat alımlarında KDV istisnası, yeni araç alımlarında kısmi ÖTV, hurda indiriminin aralarında yer aldığı torba yasa, Plan Bütçe Komisyonumuzda görüşülmeye başlandı. Tasarıdaki düzenlemeler güçlü seyreden büyümeye katkı sağlayacaktır. İstihdam teşvikleri 2018 yılında da devam edecek. Ekonomik güven endekslerine baktığımızda bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10 artış olduğunu gördük. Bu da toplumun desteğinin hala hükümetin arkasında çok güçlü bir şekilde durduğunu ve ekonomimizin bu şartlara rağmen topluma güven verdiğini göstermesi açısından önemli diye düşünüyoruz” diye konuştu.

“BÖLGEDE YAŞANAN SORUN DA BİR ULUSAL BEKA SORUNUDUR”

 

Zeytin Dalı Harekatı’nın ekonomiyi olumsuz yönde etkilemediğini belirten Serdar, “Yaptığımız ölçümlemelere göre görülmedi. Böyle bir operasyonun aslında maliyet doğrultusu sonuçları olurdu. Ama Türk milletinin bu konuda ekonominin psikolojik etkileri konusunda hükümetin arkasında. En son cazibe merkezleri programı çerçevesinde Elazığ’ın en önemli sorunu olan 6. Bölge sorunu da çözümlenmiş oldu. Bu açıdan Elazığ’ın ciddi bir yatırımın ilgi odağı olacağını düşünüyoruz. Afrin operasyonu Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51. maddesine göre meşru müdafaa hakkını kullanarak gerçekleştirdiği bir operasyondur. Özellikle son 5 yıldır güney sınırlarımız yönetilemez durumdaydı. Orada olan devletler ve Suriye’deki iç karışıklıklar nedeniyle, güneyimizde bir terör koridoru oluşturma çabalarını yakinen gördük. Hükümet olarak bunun, devlet olarak diplomasisini tüm dünyada yaptık. Müttefiklerimize çağrımız şu oldu; ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde sorunun çözümlenmesi, terör örgütleriyle ortak mücadele çerçevesinde sorunu çözeriz’ dedik. Ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra Suriye’de 4-5 terör örgütünün kolektif saldırılarına ülke olarak muhatap olduk. Bu saldırılar bugün de devam etmekte. Türkiye bugün kendi bölgesinde DEAŞ, PKK, PYD, DHKP-C ve FETÖ terör örgütü ile ciddi bir mücadele vermektedir. Bölgede yaşanan sorun da bir ulusal beka sorunudur” şeklinde konuştu.

 

PYD’nin bir terör örgütü olduğunu ABD’ye söylemelerine rağmen şu an 5 bin tır civarında bir silah yardımı ve lojistik yardımın bölgeye gittiğini aktaran Serdar, “Türkiye bu olaya sessiz kalamazdı. Orada oluşacak terör koridoru Türkiye’nin aslında gönül coğrafyasıyla ilişkisini koparacak bir koridor. Artı buradan Türkiye’ye son bir yıl içerisinde 700 civarında saldırı gerçekleşmiştir. Türkiye bu terör koridoruyla sürekli tehdit altında kalacağına kendi sorununu kendi çözmek anlamında daha önce Elbab harekatı ile Cerablus hattında bu operasyonu gerçekleştirdi. Zeytin Dalı Harekatıyla da Afrin operasyonunu gerçekleştirdi. Bizim hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmadığını dünya kamuoyuna ilan ettik. Amaç burada sosyolojiyi değiştiren terör örgütünün bu bölgeden çıkarılması ve yaşanan iç karışıklık nedeniyle vatanlarını terk etmiş olan mültecilerin asıl vatanlarına yerleştirilmesidir. Bugün Türkiye, 3,5 milyon Suriyeli göçmene ev sahipliği yapmaktadır. Biz bunu yaparız. Tarihi sorumluluğumuz olarak yaparız. Büyük devlet olmanın gereği olarak yaparız. Ancak bu konuda uluslararası destek olmamasına rağmen onlara insani şartları oluştururuz. Fakat burada terör örgütünün zorlamasıyla kendi vatanlarından çıkarılmış bu insanları vatanlarına gidebilecek ortamı hazırlamak da yine bizim sorumluluğumuz alanında diye düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

 

Afrin operasyonunda muhalefet partisinin ve Avrupa Parlamentosu'nun tavrını da değerlendiren Serdar, “Afrin operasyonu bu şekilde değerlendirilirken maalesef muhalefetin tavrı Türkiye’nin elini daraltan, Türkiye’yi uluslararası arenada sıkıntıya sokan açıklamalarla dolu. Özellikle burada operasyonu Suriye’nin yerli unsurları ÖSO ile birlikte yürütürken ana muhalefet partisinin ÖSO’yu terör örgütü gibi nitelendirmesi, Türkiye’nin meşruiyetine uluslararası camiada halel getiren bir açıklamadır. Eğer buna iyi niyetli yaklaştığımızda şunu söyleyebiliriz; Akledilememiş, düşünülememiş diyen Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımını böyle değerlendiririz. Ama eğer bunun arkasında farklı bir şey varsa tamamen hıyanettir deriz. Çünkü böyle bir açıklama Türkiye’nin şu an Afrin’de yaptığı operasyonun meşruiyetine gölge düşüren bir açıklamadır. Ayrıca 'Afrin’de merkeze girilmesin, şu yapılmasın, bu yapılmasın.' Şimdi operasyonun çerçevesi bizim askeri bürokrasinin hazırladığı ve hükümetimizin de programı çerçevesinde terörün temizlenebileceği noktadır. Bu Afrin’in içi midir, Mümbiç midir daha ötesi midir bunu buradan ana muhalefet partisinin talimatlarıyla belirlemek mümkün değildir. Dolayısıyla bu konuda bu şekilde açıklamalar ordumuzun moral gücüne olumsuz etki edeceğini düşünerek şunu söylemek istiyoruz ana muhalefet partisine; madem ülkenin milli konularında, güvenlik konularında herhangi bir katkınız yok, o zaman susun, bu insanlara zarar vermeyin. Biz zaten üzerimize düşeni halkımızla, ordumuzla, hükümetimizle birlikte icra ediyoruz. Bu bakış açısı sorunlu bir bakış açısıdır. İki gün önce Avrupa Parlamentosu, içinde Afrin operasyonun da değerlendirildiği bir Türkiye raporunu kabul etti. Rapor deyim yerinde ise facia. Türkiye’deki gerçekleri, gerçeklikle örtüşmeyen, Türkiye’nin insan hakları uygulamalarından tutun da OHAL uygulamalarına kadar eleştiri konusu yapılmış. Temel hak ve özgürlüklerin güvenci olmadığından tutun da gazeteci tutuklamalarına kadar değinmiş. Şu kadarını söyleyeyim. Türkiye’de kimse düşüncesinden dolayı soruşturmaya tabi tutulmuyor veya tutuklanmıyor. Eğer ifade açıklanırken veya bir gazetecilik faaliyeti yapılırken yaptığın eylem teröre destek niteliğinde ise terörle irtibatlı, iltisaklıysa, onu yüreklendiren bir yaklaşımsa her devlet gibi Türkiye’nin de bunları soruşturma hakları vardır” diye kaydetti.