Taşar: Yeni Program Çözüm Sunuyor
Bir süredir ekonomi gündeminde üst sıralarda yerini alan 'döviz ve hisse senedi kazanç gelirinden yüzde 40 vergi' alınması ve bunun ekonomiye yansımasının neler olacağını işin uzmanı Fırat Üniversitesi Öğretim Doç. Dr. İzzet Taşar'a sorduk. Doç. Dr. Taşar, yeni ekonomi programıyla ilgili önemli bilgileri Hakimiyet okuyucuları için anlattı.
Tamer Ören-Kübra Kabukçu/Ak Parti’nin TBMM’ye sunduğu yeni torba yasa teklifiyle birlikte, dövizden elde edilen faiz gelirleriyle borsadan kazanılan paralara uygulanan vergi oranlarını yüzde 40’a kadar çıkarabilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yetki veriliyor.
Torba teklifte borsadan elde edilecek gelirlerden de vergi alınması konusu konuşuluyor. Bir süredir ekonomi gündeminde üst sıralardaki yerini alan “döviz gelirinden yüzde 40 vergi” iddiaları sonrasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten de önemli açıklamalar geldi.
“SADECE YETKİ ALIYORUZ”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, döviz, fon ve faiz gelirlerinde uygulanan vergi oranlarının artırılması yetkisine ilişkin, "Belki hiçbir zaman uygulamaya konulmayacak. Şu anda yüzde 40'lık bir vergi getirmiyoruz, sadece bir yetki alıyoruz" dedi.
“KEŞKE DEMEMEK İÇİN HEP BİRLİKTE HAREKET ETMELİYİZ”
Döviz ve borsa gelirlerinden alınması söz konusu olan yüzde 40 vergi ve yeni ekonomi programını Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Taşar’a sorduk.
Taşar, hem vergi konusu hem de ekonomi programıyla ilgili önemli bilgiler vererek “Ekonomik kriz dönemlerinde sermaye sahipleri, küçük yatırımcılar ve politika yapıcıların iletişiminin hayati önem taşır. İlerleyen dönemlerde 'keşke' dememek için hep birlikte hareket etmeliyiz” tavsiyesinde bulundu.
“PİYASA EKONOMİSİNE HİÇ KİMSE YÖN VEREMEZ”
Piyasanın kendi dinamikleri olduğunu vurgulayan Taşar, "Belirli bir satıcı grubunun piyasaları yönlendirmesi söz konusu olmamalı; devlet kurumları sektörleri regüle eder ve piyasadaki sıra dışılıkları engeller. Devletin modern ekonomideki en önemli rolü budur, yaptığı düzenlemelerle adil bir vergi sistemi oluşturur, tarım gibi sektörleri teşvik eder, istihdamı ve asgari ücreti dengeleyici önlemler alır. Devletin tüm bu görevleri için en önemli aracı ise doğru, sade ve şeffaf iletişimdir. Ancak bu şekilde politikalar tabanda karşılık bulur” dedi.
“DÖVİZİN YÜKSELİŞİNİ ENGELLEMEK İÇİN KUR KORUMALI MEVDUATA GEÇİLDİ”
Ekonomi için en büyük risk alternatif olmaması durumudur. Yatırım araçlarında da bu böyledir” diyen Taşar " Geçtiğimiz dönemdeki enflasyonist baskıların en büyük sebebi cari açık ve döviz kuruydu. Devlet dedi ki ben bu döviz kurunun önüne geçebilirsem enflasyonun da önüne geçebilirim. Bu enflasyonist ortamda vatandaş parasının değer kaybını engelleyebilmek için döviz ve altına yöneldi, her iki enstrüman da kur üzerinde artış baskısı oluşturdu. Her ne kadar medyada dolar yakanlar dolar karşıtı yürüyüş yapanlar olsa da diğer taraftardan dolara talep olan daha da arttı, rekorlar kırıldı. Bu sıçrama enflasyonu da olumsuz yönde etkiledi. Bu dönemde döviz talebini kontrol altına alabilmek için kur korumalı mevduat adıyla yeni bir ürün tanıtıldı. Bunun ürünün işlevi şuydu, vatandaşın parasını Türk lirası vadeli mevduata yatırması ve dolar arttıkça vatandaşın aynı oranda para kazanmasıydı. Bu vatandaşın hoşuna gitti. Fakat gelinen noktada, devletin üzerinde çok yüksek bir kur riski oluştu. Şimdi kur korumalı mevduatın sonunun gelmesi isteniyor, peki yeni yatırım aracı ne olmalı? Devletle vatandaşın uyumu işte bu noktada çok önemli, faizlerin artırılmasıyla MB ve hükümet çok net bir mesaj veriyor, paranızı TL vadeli mevduat veya TL enstrümanlarda değerlendirin” diye ifade etti.
“KKM'DE RİSK ÇOK BÜYÜDÜ, YENİ BİR EKONOMİK MODELE GEÇİLMEK İSTENİYOR”
Taşar,“Faiz artırım kararları öncesi, KKM olağanüstü seviyelere ulaşmıştı. Devlet vatandaşın kur riskini üstlenmiş oldu. Seçim sonrası kabine değişikliği ile birlikte farklı bir ekonomik modele geçildi. Daha önce bir kenarda tutulan faiz aracı tekrar masaya konuldu. Bunun anlamı şu; artık devlet diyor ki herkes parasını mevduat faizine ve TL yatırım araçlarına yatırsın. Döviz, altın başta olmak üzere diğer yatırım araçlarından vatandaşlar uzaklaşsın. KKM'de faiz % 30 mevduatta ise %40 devlet artık vatandaşa dolar o kadar artmayacak, KKM'deki dolarını boz gel mevduata yatır diyor" diye aktardı.
“YENİ POLİTİKALAR BAŞARILI OLACAK MI?”
Taşar “Bu tür ekonomik çözülmelerde devletin yol gösterici olması vatandaşın da onu takip etmesi güzel bir “devletçilik” örneğidir. Yeni ekonomi yönetimini başarılı buluyorum. Kabul etmemiz gereken bir şey var, devlet ekonomik olarak iyi durumda olmadıkça bireyler iyi olamaz, sadece fakirliği kastetmiyorum, parası olan da rahat hissetmez. İnanın bu ekonomik bir seferberlik ilanı gibi, faizlerin artışı ekonominin en son çarelerinden biridir. Millet olarak devletin ekonomik modeline uyum sağlamamız süreci başarılı kılacak en önemli unsurdur" diye konuştu.
“EN DOĞRU VERGİ SERMAYE ÜZERİNDEN ALINAN VERGİDİR”
Özellikle döviz cinsinden yatırımcılardan alınmak üzere cumhurbaşkanına %40 vergi artırımı yetkisi verilmesini öngören tasarı için konuşan Taşar; “Öncelikle şunu belirteyim, hisse senetlerine ek bir vergi tasarıda yok. Çok önemli yapısal bir sorunumuz var. Son dönemde sabit gelirlinin ekonomiden aldığı pay iyice azaldı, sermaye sahipleri zenginleşti. Bu tasarının iki yüzü var. Birincisi kamu bütçesi; devlet adil bir gelir sistemi oluşturmak zorunda. Türkiye'de vergileri yüksek buluyoruz ama hala Avrupa'nın çok altında vergi ödüyoruz. Çok az gelir vergisi ödeyen bir toplumuz. Kişisel gelir adaleti çok bozuldu. Vatandaş orta sınıfın eridiğini ifade ediyor, gerçekten bir kısım zenginleşirken bir kısım da fakirleşti. O çok zengin olanlardan devlet vergi alma mekanizmalarını hala kuramadı. Bu yetki ile cumhurbaşkanımıza çok spesifik yatırımlardan önümüzdeki dönemde elde edecekleri kârdan biz daha fazla vergi alınmasını mümkün kılacak. Çünkü bütçe açıkları çok fazla ve mevcut vergilerle bunu kapatmak mümkün değil. Ek vergileri ÖTV, KDV gibi alanlara getirirse o zaman en az geliri olan vatandaş da bu vergiden etkilenecek. Bu yüzden devletin özellikle sermaye sahiplerine spesifik vergiler koyması gerekiyor. Devletin alacağı bu tür vergileri dar gelirler desteklemelidir. Dar gelirli de bu politikaları anlamalı ve teşvik etmeli, çünkü en doğru vergi, sermaye üzerinden alınan vergilerdir. Bu tasarının asıl sebebi ise döviz ürünlerini cazip olmaktan çıkarmak. Bunun anlamı eğer biri hala döviz tutuyorsa diğerine göre daha çok vergi ödeyecek. Bu da vatandaşı Türk lirası ürünlere teşvik edecektir. Devletin politikasının net olması bu karar için son derece önemli. Devletle bu anlamda işbirliği yapmayan sermaye gruplarının bu tip vergilerle devletin politikalarına uymaya teşvik edilecek" diye kaydetti.
“HER VATANDAŞ, BİR DÖNEM KAYIT DIŞI PARANIN BİR PARÇASI OLMUŞTUR”
Türkiye’de son dönemde kara para aklama operasyonları yapıldığına dikkat çeken Taşar "Kara para şu demek: birincisi gayri meşru yollardan elde edilmiş olabilir. Örneğin ticareti yasak olan bir ürün, uyuşturucu mesela, satışı yapan bir kişi vergi vermek istese de veremez. Çünkü yaptığı iş yasal değil. Bunun biraz daha masum bir şekli ise, örneğin bir tüccarın ticaretini vergilendirmemesidir. Yani kayıt dışı gelir elde etmesidir. Mesela 100 lira olan bir t-shirt alırken, eğer fiş almazsanız 80 lira olur diye teklif sunan satıcı ve alıcı vergi kaçırıyordur. Başka bir örnek; yakın dönemde konut kredisi çekmek isteyenler yaşadılar. Banka kredi veriyor ama müteahhit o kadar fatura kesemeyeceğini söylüyor. Bunların tümüne vergi istismarı diyebiliriz. Belki her birimiz bir dönem kayıt dışının parçası olmuşuzdur" diye aktardı.
“EKONOMİ ÇOK SIKILIRSA VATANDAŞ KAYIT DIŞI İŞLEM YAPAR”
Devletin görevi vatandaşın kayıt dışı işlem yapmasına alan bırakmaması gerektiğini hatırlatan Taşar "Eğer siz ekonomiyi çok sıkarsanız vatandaş kayıt dışı işlem yapmaya teşvik edilir. Ekonominin kemeri her sıkıldığında tüm dünyada da böyledir. Vatandaş gayri meşru yollara gider. Vatandaş alternatif yollar arar. Öğreğin bir yatırımcı mevduatını bir kuyumcuda veya farklı şahıs fonunda değerlendirmek ister. Vergi vermek istemiyor. Küçük yatırımcı sermaye vergilerini vermekten kaçarken hepsini kaybetme riski de var. Nitekim geçtiğimiz yıllarda bir ilçemizde oldu kuyumcu esnafıydı sanırım, vurgunu vurdu kaçtı gitti. Bu tür durumlarda vatandaş olarak devletin bizi kanalize ettiği yere gideceğiz. Devletin yüksek vergi aldığı yerden ayrılıp daha az vergi alınan yere gideceğiz. Vatandaş devletle bu konuda iş birliği yaparsa o krizden çok daha rahat çıkılmış olur. Devletin uyguladığı politika halka rağmen olmaz. Halk o politikaya destek olmak zorundadır" diyerek açıklamasını sonlandırdı.