TARİHİ ESER, TARİH OLMAK ÜZERE
Ulusal medyada olumlu anlamda çok yer alamayan Elazığ, olumsuzluklarla sıklıkla gündem olmayı başarıyor.
Doğal olmayan heyelan sebebiyle taşınması gündeme gelen maden ilçemiz şimdilerde tarihi hükümet konağı ile ulusal basında konu olmuş. Hürriyet Yazarı Yalçın Bayer, kendi köşesinde; “iki buçuk asırlık geçmişi olan tarihi Maden Hükümet Konağı'nın on yedi yıldır restore edileceği söylendiği halde; bu süre zarfında; 12 kültür bakanı, 22 Elazığ milletvekili, 7 Elazığ valisi, 9 Maden Kaymakamı, ANAP, AK Parti, Saadet, Demokrat, HAS ve İYİ Parti gibi siyasi partilerden belediye başkanları gören Maden ilçesi; 2020’ye girerken artık yok olma tehlikesiyle ayakta durmaya çalışan tarihi yapıya tek bir çivi dahi çakan olmadı ne yazık ki... “ ifadelerine yer vermiş.
Hani yalan da söylememiş Yalçın Bayer. Konuşmak ama adım atmamak gibi bir handikabımız var bizim millet olarak.
1895 yılında inşa edilen ve Türkiye'nin en eski mülki idare binalarından biri olan tarihi bina,1924’e kadar mutasarrıflık, 1924-1926 arası valilik ve 1926’dan 1987’ye kadar da kaymakamlık olarak hizmet verdi. Yıllardır metruk halde bırakılan ve öylece kaderine terkedilen tarihi bina için restorasyon çalışmaları bir türlü gerçekleşmiyor.
Oysaki Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tarihi eser olarak kabul edilen ve koruma altına alınan eski hükümet konağı binasının kültür merkezi yapılması için ihale çalışmaları başlatılmıştı. Ayrıca tarihi binanın bahçesinde bir de tarihi saat kulesi bulunuyor. Bu iki yapının restorasyon çalışmaları yalnızca Maden ilçesi için değil aynı zamanda şehrimiz içinde hayati önem arz ediyor.
Gerekli ve acil olan restorasyon çalışmaları ile şehrimizin "tarihi eserlerle bezeli yarımada" özelliğine kavuşması; dünyada bu özelliği ile yer alan ayrıcalıklı bir şehir olmamız adına büyük bir fırsat yakalamış olacağız. Şehrimiz için büyük değer olan bu gibi yapıların varlığını fırsata çevirmenin ancak ferasetli, ileri görüşlü hizmet sevdalısı idareciler sayesinde olabileceğini biliyoruz.
Tarihi eserleri sevmenin özü; zamana tanıklık etmiş ve zamanın izlerini buram buram taşıyan yapılara yeniden hayat ve ruh vermektir. Yaşayan şehir olabilmenin ilk adımı sahip olunan değerleri koruyup en güzel şekilde ortaya çıkarmaktır.
Bugünü gelecekten ödünç alan tüm yetkililerin aziz diyar Elazığımızı geleceğe taşımak için ele ele vermesi; her bir idari merciinin boynunun borcudur. Yakın zamanda Ulukent Mahallesinde bir tarihi yapının yok edildiğine içimiz acıyarak tanıklık ettik. Bir daha böyle bir olaya şahit olmak istemediğimizi kolektif bir şuurla gösterip, hepimizin elimizi taşın altına koyup borcumuzu ödeme vaktinin geldiğini hatırımızdan çıkartmamalıyız.
Şehrimizin coğrafi konumu ve yaşadığı tarihsel süreç gereği, tarihi eser birikimi açısından pek çok şehrin gıpta ettiği bu çeşitliliğe dikkat edilmediği takdirde elimizdeki değerleri birer birer kaybetmeye devam ederiz. Kültürel olmanın da ötesinde kritik önemi olan bu gibi yapılar şehrimizin mirasıdır.
Biz hep diyoruz ya “muhalefet şart” diye. Doğruları söylemek muhalif olmaksa biz bunu da hizmetten sayarız. Ne demiş Hz. Peygamber; “Cenab-ı Hak sevdiği yöneticilerin yanına açık sözlü danışmanlar nasip eder, sevmediklerine de dalkavuklar musallat eder"