SÖYLEYİN BEYLER, BU DANIŞMANLAR NE İŞ YAPAR?

Danışmanlık sistemi, sanıyorum daha çok Turgut Özal döneminde gündeme geldi

SÖYLEYİN BEYLER, BU DANIŞMANLAR NE İŞ YAPAR?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Danışmanlık sistemi, sanıyorum daha çok Turgut Özal döneminde gündeme geldi. geçen her günde de o derece sayıları artmaya başladı.

Bakan danışmanı, Başbakan danışmanı, Cumhurbaşkanı danışmanı.

Yetmedi, milletvekillerine danışman, genel müdürlere danışman, daire başkanlarına danışman.

Her ay hazineden ödenen dolu dolu da paralar.

2001’lerde Demirel, seçim konuşmalarında  “bakın Başbakanlıkta 65 kadar danışman var bunlar ne iş görür, ne görev yapar belli değil. İktidara gelir gelmez ilk işimiz bu sisteme son vermek olacaktır.” Diyordu. Büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Başbakan oldu bir baktık ki danışman sayısı 125”lere yükselmiş. Halk arasında arpalık denilen bu yerlere yandaşlar dolduruldukça doldurulmuş. Eh politikacıdır bunlar verdikleri sözleri de çok zaman tutmaz ve de yerine getirmezler…

Turgut Özal da, ilk seçimlerde “zam enflasyonun kamçılayıcısıdır. Zam yaptıkça enflasyoncuda o derece artırmış olursunuz. Demişti; iktidara geldikten sonra da zam yapa yapa hem enflasyonu artırmış, hem de “zam kralı “ unvanını kazanmıştı. Özal dönemine kadar milletvekillerine emekli aylığı adı altında bir aylık da verilmezdi. Bugün milletvekillerine sağlanan dolu dolu sosyal yardımlar da yoktu.   İyice hatırlıyorum; Elazığ’a çok hizmetleri olan rahmetli Ömer Sanaç milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra Ankara’da kalmış, birçok sıkıntılı günler geçirmişti. O vakitler milletvekilliği emekli aylığı da yoktu. Bir gün ben de bir iş için Ankara’ya gitmiştim. Ömer Sanaç ile görüştüğümde, onu bir üzüntü içinde görmüş ve sormuştum. Elazığ Kız İlk öğretmen Okulu’nda okuyan kızı para istemişti. Ömer Beyin cebinde parası yoktu. “merak etmeyin ben Elazığ’a dönünce kızınıza uğrar parayı da veririm” demiştim. Elazığ’a geldikten sonra bu isteğini yerine getirmiştim. Bir o günlerdeki milletvekillerinin ne koşullar altında görev yaptıklarına bakınız. Bir de bugünkü rahmetli Ali Rıza Septioğlu da birinci dönem milletvekilliğinden ayrıldığında vaktiyle Palu’da yaptırdığı yatılı Bölge Okulu inşaatından zimmetine çıkarılan 39 bin lirayı bulup yatırıncaya kadar ne güçlükler çekmişti. Rahmetli Atatürk’e “bu milletvekillerine ne kadar aylık verelim” diye sorduklarında Atatürk  “bakın, görün en kıdemli öğretmen ne kadar aylık alıyorsa onlara da o kadar aylık ücret ödeyelim” demişlerdi.

O günden bugüne geldiğimizde bir milletvekilinin maaş, sosyal haklar, danışmanlık, sekreter, şoför ve diğer harcamalarının toplamı ayda 100 bin lirayı göçmektedir. Danışmanların ayda 5 bin liradan aşağı aylık almadıklarını hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Ama nasıl ve ne derecede görev yaptıklarını bilmiyoruz. Danışman, akıl danışılan, fikir sorulan, görüş istenen, sizde olmayan şeyleri bilen onları size vermeye çalışan kimse anlamına gelir. Bugün bakıyoruz, Başbakanımızın beşe yakın baş danışmanı, on beşten fazla da danışmanı bulunuyor. Cumhurbaşkanlığında da bir o kadar çalışan danışman, baş danışman var. Aşağı doğru iniyoruz. Bakanlıkların sayısız, Milletvekillerinin iki, daire başkanı ve genel müdürlerin yine sayısız danışmanları var. Bu kadar danışmanın o kadar aylıklarıyla devlet hazinesine neye mal olduklarını da bilemiyoruz. Halk deyimiyle devlet malı deniz… Yine bir şairimizin; Yiyin efendiler yiyin, aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyin diye haykırışı aklımıza geliyor. Yoksulu yok, işsizi yok bir ülkede yaşıyor gibiyiz.! Ortalıkta bir kargaşa, bir ayrışma diye de bir şey yok! Huzur ve güven derseniz hepimiz rahatız!  Ötesini varıp rahat yaşayan, olan bitenlere ilgisiz kalan insanlarımız düşünsün…