SİYASİ ACZİYETİN GETİRDİĞİ NOKTA…
Seçimlere doludizgin gidiyoruz
Seçimlere doludizgin gidiyoruz. Her parti kendi projelerini ve yapacaklarını anlatıyor.
Bu gayet doğal ve doğru olan şey.
Ancak iki lider var ki konuşmama üzerinden siyaset yapıyorlar. Meseleyi biliyorsunuz. Başbakan Davutoğlu koalisyon turları çerçevesinde hem CHP lideri Kılıçdaroğlu hem de MHP lideri Bahçeli ile görüşmüştü.
Herhangi bir koalisyon çıkmayan bu görüşmelerden şimdilerde “Davutoğlu açıklasın” resti çıktı. Önce Bahçeli attı ortaya bu tartışmayı ardından da Kılıçdaroğlu atladı balıklama bu tartışmaya.
Ne diyorlar efendiler? “Sayın başbakan bizimle yaptığı koalisyon görüşmelerinde neler söylediğini açıklasın”. Hayda.. .Gel de buradan yak.
Yahu kardeşler! Başbakan sizlerle koalisyon görüşme talebinde bulunmuş, sizler de kabul etmişsiniz. Görüşmeler yapılmış, hatta yine o günlerde hem Bahçeli’nin hem de Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Davutoğlu’na “fazla kendinizi yormayın bu koalisyon olmaz. Bu yüzden biraz sohbet edip, çay içip görüşmeleri sonlandıralım” dediğiniz yansımış.
Ancak aradan uzunca biz zaman geçtikten sonra siz hangi faydayı umacaksınız bilinmez ama “Davutoğlu bizimle neler konuştuğunu açıklasın” tüttürüsünü tutturmuşsunuz.
Bunlar da devlet adamı olacaklar sözüm ona. Davutoğlu, akıllı, devletini ve ülkesini seven biri. Görüşmede söyleyeceği sözler siyasi çıkar ve hükümet kurmanın da ötesinde stratejik ve istihbari bilgiler de olabilir. Konjonktür gereği terör örgütünün geldiği nokta ve hedeflerini söylemiş olabilir. Geçmiş süreçte kendilerinin de hataları olduğunu söylemiş olabilir. Ve ülkenin geleceğini karatmamam adına daha birçok konuyu içtenlikle ve samimiyetle konuşmuş olabilir.
Davutoğlu, ülkemiz için böylesine hayati bir konuyu karşıdakileri siyasi rakipleri de olsa samimiyetle konuşmuştur. Ve belki olanlardan destek da istemiştir. Ama Davutoğlu nereden bilsin ki bunlarda devlet ciddiyeti yok.
Davutoğlu nerden bilsin ki gayet samimi tespit ve durum tahlillerini paylaştığı muhalefet liderleri bunu bir ay sonra tehdit ve şantaj malzemesi yapmayı düşünsün.
Hiç aklına gelmeyen bu endişeler ne yazık ki sorumsuz liderlerin ağzında sakız oldu. Düşünüyorum da velev ki Davutoğlu kendisini ve partisini zora sokacak ve fakat sizleri yüceltecek bir söz söyledi. Velev ki “biz ettik siz etmeyin” dedi. Şimdi özel ve ikili görüşmelerde konuşulanlar, sizlerle paylaşılan bilgiler hele hele devlet yönetmeye talip birileri tarafından “bak söylerim ha” basitliğine ve aymazlığına dönüşecek. Bu mudur devlet ciddiyeti ve terbiyesi? Bu mudur devlet töresi? Bu mudur insanlık ve erdemlilik? Siz, ikili bir toplantıdaki samimi sohbetlerin içeriğini siyasi şantaj yapacak kadar küçülecek misiniz Allah aşkına? Siyasette geldiğiniz son nokta, son proje, son hizmet vaadi bu mu gerçekten?
Tabi burada devlet adamlığı yanında karakter sorunu da devreye giriyor. Bugün sözünüzü saklayamayan, ya da bunu şantaj malzemesi yapanlar, yarın kendi açıkları ve defoları için ülkeyi bile gözü kırpmadan satar. Bugün “açıklarım ha” diye acziyetlerini örtmek için sözüm ona seçim kampanyası yürütenler yarın kendilerine “elimizde kasetin var” dendiğinde nasıl ve neden taviz verirler düşünemiyoruz bile.
Siyaseti, her meslek ve görevi onurlu yapmak uzun vadede herkese kazandırır. Herkes buna dikkat etmek zorundadır. Mahdigere karıları gibi laf taşımak, suret-i haktan gözüküp büyük çıkar kavgaları ve avantaların küçük adamı ve yardakçısı olmak ya da buna ayakçılık yapmak bazılarında çok şık durabilir. Bir hiç oldukları halde görüntüleri, kalıpları ve komplekslerinin dışa vurumu kendilerini dünyanın merkezinde görme gibi bir şaşkın ördekliğe düşürebilir. Hiçbir şey olamayanlar, kendilerini bu tarz ve tavırlarıyla ispatlama gayretinde olabilirler. Diğer mesleklerde her zaman olur ve olacaktır bu tür denaetler. Ama siyasetçilerimizde asla böyle bir özellik olamaz, olmamalı.
Sonsöz: Erdem güzel bir şey vesselam… Ama gelin görün ki herkeste bulunmayacak kadar da değerlidir. Değerini bilenle dolaşır. Bilmeyeni ise ortalık eder.