Siyaset Amaç Olunca…
Siyaset, halkı huzurlu ve mutlu yaşatma sanatı olarak tarif edilir genelde. Halkına her alanda yaşanabilir bir şehir, mekân ve dünya oluşturma gibi bir hedefi olan siyasi için siyaset bir araçtır ve asla amaç olmamalıdır.
Hedefe giden aracı amaç haline getiren siyasetçiler sebebiyledir ki bu kurum çok yıprandı ve tüm zamanların anketlerinden en güvenilmez meslekler sıralamasında açık ara birincilik tahtını kimseye kaptırmadı.
Siyaseti bu duruma düşürenler ise ne yazık ki siyasetçilerin bizzat kendileri oldu.
Bu gerçek, bizleri siyasette öne çıkartacağımız isimleri iyi seçmemiz ve buna özen göstermemiz gerektiği fikrine götürse de zaman zaman hataların yapıldığı da görülmüyor değil.
Her mevkide seçilmişlerimiz için pişmanlıklarımız da çok olmuştur bugüne kadar.
Yerel siyasetin kalbi olan İl Genel Meclisi ile Belediye meclisleri, en yakınımızda, en içimizde ve gündemlerine en yakın olduğumuz seçilmişler oldukları için tezlerimizi bu meclisler üzerinden somutlaştırmak belki en kolay ve doğru olanı.
Her parti, seçimlere bir belediye başkan adayı ile birlikte meclis üye adayları ile girer ve aldığı oy oranına göre mecliste temsil edilir. Aynı şekilde İl Genel Meclisi üyeliğine ise şahıslar mensup oldukları partinin amblemi altında girerler. Bu temsiliyet, mensup oldukları parti kadar oyunu aldıkları seçmenin de temsiliyetidir ve bu hepsinden önemlidir.
Halktan kendilerini temsil etme adına alınan oyların karşılığını vermek demek, şehrin çıkar ve menfaatlerini korumaktır.
Ancak bu ulvi görev ne zaman ki şahsileşirse işte o zaman hem alınan oya, hem mensup bulunduğu partiye hem de şehre ihanet olur.
Mecliste kullanılacak “evet” oyları gibi “hayır” oyları da şehir için olmalı. Emanet olarak ve vekâleten verilen oylar, şahsi çıkarlar ve pazarlıkların aracı ve malzemesi olamaz. Kaldırılan her iki yöndeki el ya da çekimser kalınan konumlarda tek amaç, umumi çıkar ve şehrin menfaatleri olmalı.
Siyaset ve halktan alınan vekâlet farklı gaye, amaç ve hedeflerin emrine verilmişse burada ciddi bir siyasi erozyon ve iflas var demektir.
Belediye meclislerinin en büyük açmazı, kontenjan uygulamaları. Meclis üyelikleri partinin yetkili organ, delege, temsilci ve parti tabanı tarafından değil, milletvekillerine, il başkanına, belediye başkanına verilen kontenjanlarla belirleniyor.
Milletvekili de bu kontenjanını davaya sadakat, fedakârlık, ehliyet, liyakat ve samimiyet yerine kendisinden çok izzet ve ikramda bulunan insanı yapıyor. Seçilen bu isim de şehri mutlu etme yerine sebep-i varlığı milletvekili ya da başka mahfili mutlu etmeye kendini adıyor.
Siyaseten iflasın da sonucu sadece kaybetmek olarak tezahür etmez. Hayat ve çevre, o zatın peşini ölene kadar bırakmaz ve siyaseti hangi amaçla yaptıklarına bakılarak kendisine biçilen unvanlarla yaşar. Bu unvan hayırla yâd edilecek bir unvan da olabilir, farklı göndermelerle bezenmiş bir unvan da olabilir.