ŞİİRİN EFSUNLU GÜZELLİĞİ

Şiir Karacaoğlan'ın dili, Âşık Veysel'in gözü,

Kerem'in Aslı'sına söylediği sözüdür

ŞİİRİN EFSUNLU GÜZELLİĞİ
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Şiir Karacaoğlan’ın dili, Âşık Veysel’in gözü,

Kerem’in Aslı’sına söylediği sözüdür.

Şairin hayal dünyası, sevgilinin sevgiliye özlemi, şiirin efsunlu güzelliğidir.

Mecnun’a sormuşlar “Yahu Mecnun” demişler…

“Sen bu Leyla’nın nesine bu kadar vurgunsun? Boylu desen boylu değil, alımlı desen alımlı, güzel desen güzel değil”

         Dalmış derinlere düşünmüş Mecnun ve demiş ki!..     

         “Siz ona birde benim baktığım gözle baksaydınız anlardınız benim tutkumu”

Bu anlatımdan sonra bizde diyoruz ki şairi şiirden, Şiiri şairden soracaksın. O zaman anlarsın şiirin efsunlu güzelliğini,

Anlarsın şairin ne demek istediğini…                                                 

Şiir şairin yüreğinde alevlenen bir sevdadır.

O sevda şiirin efsunlu sevdasıdır.  

          O şiir gün gelir ömürden bir yaprak, gün gelir yanık bir beste ve gün gelir sahipsiz bir güfte olur.

         Yâda sevenin sevdiğine bırakabileceği bir miras...

         Şiir,

          Şairin dilendeki söz, gönlündeki Leyla olur.

 

                                         ŞAİR

     

Yukarı okuduğunuz satırlar bendenizin “Azap Yolu” başlığını taşıyan şiir kitabımın önsözünden sonra gelen bir bölümdür.

Biz bu bölümde şairin özelliğini tanıtmaya çalıştık.

Bize göre şair her şeyden önce şair ruhlu olmalıdır.

Munis olmalı, alçak gönüllü, iyi niyetli olmalıdır.

Kelebeğin kanadındaki dokuz rengi, yetimin gözündeki parıltıyı, yoksulun sıkıntısını anlamalı, o duyguları onlarla paylaşmalıdır.

Şair bir serçenin ötmesini, bir kuzunun melemesini ilahi bir nağme olarak görmelidir. Yetimin gözyaşlarıyla ıslanmalı o yaşları silmelidir.

Bana birisi şiir nedir, şair kimdir diye bir soru sorsa bu soruların cevabını bilinen yoldan cevaplamam.

Şiirin duygusdigerık, şairin efendilik olduğunu söylerim.  

                                            ***

         Bir şiir festivalinde bir otelin büyücek bir balkonunda kocaman bir masa etrafında on-on beş şair bir araya gelmiş oturuyoruz yanımıza yaşı yetmişlere merdiven dayamış birisi geldi toplulukta ki birisi hariç hepsi gereken saygıyı gösterdiler, gelene yer verdiler. O birisi ayak ayaküstüne atmış kılını kıpırdatmıyordu.

Gözlerimin önüne yanına gittiğimde ayağa kalkan seksen dört yaşındaki Bekir Sıtkı Erdoğan geldi.  

Birisinde edebi, birisinde edepsizliği gördüm.

         Şimdi soruyorum şairlik bumudur?

         Şairlik unvanla oluyorsa?

         Dergi gazete çıkartmakla oluyorsa?

         Birilerine dayanmakla, bir yerlere başkan olmakla, bir yerlere yamanmakla oluyorsa?

         Halk ozanları nasıl ozan oldular?

Yunus Emre’ler, Karacaoğlan’lar, Âşık Veysel’ler,  Köroğluları, Dadaloğluları hangi üniversitede akademisyendiler?

         Zaten şair olmak duygusdigerıktan geçer, bir yetimin başını okşamasını bilmeyen, büyüğe saygısı, küçüğe sevgisi olmayan, yağan yağmurda gönlünce ıslanmayan duygusdigerıktan, nezaketten, edepten uzak olanlar nasıl şair olabilirler ki?

         Şairlik duygusdigerıktır, inceliktir, edeptir.

         Bu yüzden şairlik nezaketli olmayı gerektirir. 

Şair eğitimcide olsa, akademisyende olsa, yazarçizerde olsa, bir yere başkanda olsa evvel emirde nezaket sahibi ve edepli olması gerekir.

                                            ***

Hazar Şiir Akşamlarının birinde Sivrice’deki DSİ kampında şairlerimizin kalacağı odaları tespit ettik. Cennetmekân şairimiz Bekir Sıtkı Erdoğan’la kendisine tahsis edilen odasında çay içiyoruz. Söz dönüp dolaştı şiire geldi kendisine “Hocam bende sizin ‘Hancı’ şiirinize bayılıyorum” deyince o şiirin ustası o âlicenap insan “Hancı benim en yavan şiirimdir” demişti.

Böylesine bir şiir otoritesinin, bir şiir ustasının bu kadar tevazu sahibi olması onu benim gözümde daha çok yüceltmişti.

Acaba bizim gibi kendisini şair zanneden bazı şair heveslilerinin “Hancı” gibi bir tek şiiri olabilseydi o şairler neler yapmazlardı ki ?..

Kendilerini erişilmez bir dağ şiirin profu kabul ederlerdi.

Onun için şair önce mütevazı olmalı, kimseye kuşbakışı bakmamalı kendisini koca bir dağ sanmamalıdır.

Çünkü şairlik beyefendiliktir.

Beyefendi olamayanlar da asla ve asla şair olamazlar.

 

HOŞ GELDİNİZ SEVGİLİ ŞAİR KARDEŞLERİM

 

23. Hazar Şiir Akşamları bütün heyecanı ile devam etmektedir. Gerek yurt dışından, gerekse il dışından gelen bütün şair kardeşlerime “Hoş geldiniz” diyor, 23. Hazar Şiir Akşamlarının hayırlara vesile olmasını diliyorum.