Şiddeti Yamama mı?
Öyle bir kadınlar günü yaşadık ki, muhtemelen uzunca bir süre unutmayacağız hissettirdiklerini... Bu yılki Kadınlar Günü, bizlere 8 Mart 1857'de ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilerin hazin sonunu bir kez daha hatırlattı.
Grev yapan işçilerin fabrikada çıkan yangından kurtulamayıp 120 kadın işçinin ölmesi sonrası dünya genelinde yayılan kutsanarak kutlanmaya başlanan gün...
Biz bu yıl, paketlenmiş bir halde aylardır kayıp bir kadının cesedi ve Samsun’da eski eşi tarafından sokak ortasında darp edilen kadının tüyler ürperten görüntülerinin gölgesinde başladık kadınlar gününü kutlamaya!..
Malum olayların kadınlar gününe denk gelmesinden midir yoksa ülkenin zaten kronik bir hale dönen kadına şiddet sorununun sarmalının çözülemeyişinden midir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'te kadına yönelik şiddet olaylarının araştırılması için yeni bir komisyon kurulacağını duyurdu. Önerge, bugün TBMM Başkanlığı'na sunularak ilk adımı atılmış oldu.
Önerge; "Kadına yönelik vuku bulan şiddet olaylarının sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılarak hukuktan siyasete, kurumlardan sivil toplum kesimlerine kadar el birliği içinde tek bir vakanın dahi yaşanmamasını temin edecek çözümlerin tespit edilmesi, mevcut hukuki durumun ortaya konması, uygulamaların değerlendirilmesi ve alınması gereken ek tedbirlerin belirlenmesi" amacı taşıyor.
İyi güzel hatta geç kalınmış bir adım da “Peki Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri bünyesinde geçmiş dönemlerde bu amaçla oluşturulmuş ŞÖNİM’lerin kuruluş amacı neydi?” diye soramadan geçemeyeceğiz...
Bilindiği üzere Aile Bakanlığı bünyesinde her ilde kadına yönelik Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri yani ŞÖNİM'ler bu amaçla kurulmamış mıydı?!. Ve yıllardır bu amaçla hizmet verilmiyor mu?
Ülkemizdeki şiddet vakalarının artarak devam etmesi üzerine bulduğumuz yeni çözüm yine bir kurul mu oluşturmak!.. Sayısal veriler zaten mevcut... Şiddet nedenleri aynıyla vaki... Sebepleri ise birbirinin benzeri ya da zincirin devamı niteliğinde. Ve hatta ülkemizde en kısa vadeli çözümün ne olduğu da aşikar.
Bize öyle geliyor ki kurul oluşturmak sorunu kronikleştirmekten öteye geçemeyecek gibi. Umarız ki bizler yanılırız fakat zaman kaybından başka bir işlevi olamayacak gibi.
Ülkemizde artık şiddet olgusuna tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte STK’lar da eğilmeli. Toplumsal olarak şiddet olayları olarak kriminilize edilip detaylandırılabilir ebetteki. Bu kökleşmiş sorunun her bir kökü için ayrı ayrı adımlar atılmazsa sorunsallaşarak büyüyen halin ötesini görmenin dışında varılabilecek bir yer olmayacak gibi.
Peki çözüm için neler yapılabilir? İşte birkaç öneri:
Öncelikle okul öncesi programlarında zorunlu olarak merhamet, saygı, şefkat ve sevgi değerlerin eğitimlerinin başlanması ve sonraki kademelerde devamının sağlanması için Milli Eğitim Bakanlığı'nın çalışmalara başlanması sağlanabilir.
Televizyonlardaki şiddet içerikli tüm yayınların, dizilerin programların çizgi filmlerin kaldırılması sağlanabilir. Bilgisayar oyunlarında şiddet unsuru olan tüm oyunlara erişim engeli getirilebilir.
Sağlıklı Aile oluşumları, sağlam temelli evliliklerin oluşumlarını destekleyen kurumlar yaygınlaştırılıp her ailenin ücretsiz olarak ulaşabileceği şekilde hizmet ağları oluşturulabilir. Hatta her aileye tıpkı aile hekimliği gibi "Aile Danışmanlığı" hizmetleri ile destek sunulabilir.
Müftülükler aracılığıyla yetişkin kadın ve erkeklere merhamet, şefkat ve sevgi üzerine, ailede kadın, erkek ve çocuk hakları ile ilgili manevi kurallar belirli periyotlarla yürekleri ısıtan şekillerde anlatılabilir.
Belki de en önemlilerinden bir diğeri bu gibi olumsuz davranışlar sergileyenlere anayasal olarak caydırıcı cezalar ile suç unsurunun tekrarının önüne geçilebilir.
Basına yansıyan şiddet olaylarının popülist üsluptan uzak olayı özendirecek ve yol öğretecek yöntemden soyutlanmış bir halde failin caydırıcı ceza almasını sağlayacak formatla sunmak da bir diğer uygulanacak yeni metot olabilir.
Yasaların ve kanunların caydırıcı özelliklerine rağmen kadına şiddetle mücadelede iyi bir yöntem olmadığı görüldü. Bu cümlemiz ile cezaların hafifleştirilmesi anlamı çıkmasın. Ağır ve caydırıcı cezalarla birlikte, özellikle insanları anlık öfke patlamaları, şiddete eğilimli olmaları ve kendilerini kontrol edemeyip şiddet uygulamalarını engelleyecek ve hayatın her aşamasında sürdürülecek eğitim ve sosyal politikalara ihtiyaç var.
Bu sorun, ne bir kurumun ne de bir bakanlığın üstesinden gelebilecek bir sorundur. Tüm kurumlarla birlikte, bu yangının söndürülmesine bir damla bile olsa su taşıyabilecek herkesin el atması ve kafa yorması gereken bir sorundur.
Çok yönlü ele alınarak oluşturulacak yeni yöntem ve metodoloji ile şiddet olgusu da çözülecektir diye düşünüyoruz. Aksi halde sıvama ya da yamama yöntemleri ile aynı şeyler tekrar edip sürecektir.