SENİ SEVİYORUM!

'Gaf' kelimesinin sempatik bir tarafı vardır

SENİ SEVİYORUM!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

“Gaf” kelimesinin sempatik bir tarafı vardır. Bazı gaflar insanın başına iş açabilir ama bazen de yüzlerde tebessüme vesile olabilir.

            CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir programda öyle bir açıklama yapmış ki, gafla izah etmek haddinden fazla iyimserlik olur.

            Referandumda oylanacak sistemin gelmesi halinde Başbakan ve Cumhurbaşkanının farklı partilerden olması ihtimalinden bahsetmiş. Bu durumda da kaos çıkabileceğini anlatmaya çalışmış.

            Aylarca Anayasa değişikliği tartışıldı,

            Haftalarca Meclis komisyonlarında hararetli atışmaları ve Meclisteki oylamada çıkan kavgaları izledik,

            Haftalardır evet ve hayır kampanyaları yapılıyor…

            Halen daha Sayın Kılıçdaroğlu başbakanlık makamının ortadan kalkacağını bilmiyor!

            Niye o kadar kavga ettin?

            Neye hayır diyorsun?

            Bu bilginle mi rejimin değişeceğini iddia ediyorsun?

            Neyle besleniyorsun?

            Madem yaktığın onca oksijenden hiçbir fayda görmüyorsun, ne diye zayi ediyorsun?

            Bir gün Sayın Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi yönettiğini düşünsenize… Tamam, kabul ediyorum, batarız ama çok güleriz!

            Dua edelim de radyo programında şöyle bir şey dememiş:

            “Yeni sisteme göre seçime girince ya sandıktan Ak Parti Genel Başkanı olarak çıkarsam! Ne bileyim belki MHP Genel Başkanı…!”

            Kemal Bey, seni seviyorum! Vdigera!

            REFERANDUMU BEKLEYEN TEHLİKE

            Referandumda evet oylarını etkileyecek en büyük tehlike FETÖ soruşturmaları olabilir. Nasıl mı?

            17/25 Aralık yargı darbesinden sadece üç ay sonra yerel seçimler yapılmıştı. Halk bu örgüte karşı tepkisini sandıkta gösterdi. FETÖ’cüler Ak Parti’ye oy vermedi ama geleneksel muhafazakar tabandan gelen, FETÖ ile bağı olmayan örgüt yakınları, akrabaları da Ak Parti’ye oy verdi.

            Daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşandı. İkinci tura gerek kalmadan Sayın Recep Tayyip Erdoğan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı oldu. Bu seçimde de FETÖ’cüler Erdoğan’a oy vermediler ama yakın çevreleri çok etkilenmedi bu durumdan.

            Aynı durum 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimleri için de geçerli. Ak Parti belirli bir oy kaybına uğramışsa da FETÖ oyları Ak Parti’nin seçimlerden başarıyla çıkmasına mani olmadı.

*****

            17/25 Aralıktan 15 Temmuz darbe girişimine kadar geçen sürede FETÖ’ye yönelik soruşturmalar başlamıştı. Soruşturmalar MİT tırları olayındaki gibi genelde medyatik olaylara yönelikti. FETÖ devlet içindeki gücünü tamamen koruyordu. Soruşturmalarda yapılan tutuklamalar dikkate bile alınmayacak kadar azdı.

            FETÖ’nün okullarında veya kurumlarında görev yapan örgüt mensupları haricinde devletin kurumlarında olanlar zaten sessizdi. Kendilerini gizliyorlardı. En yakın akrabaları bile belki de onların FETÖ bağlantısını bilmiyordu.

            Sonra o hain darbe girişimi yaşandı. On binlerce kişi FETÖ bağlantısı gerekçesiyle kamudan ihraç edildi, tutuklandı. Mağdur edebiyatı yapıp tek bir örnek bile veremeyenleri bir tarafa bırakacak olursak… Örgüt ile bağını inkar eden ama örgüte mensubu olan on binlerce insan var.

            Kendilerini saklamakta uzman olan bu kişiler yakınlarını da rahatlıkla ikna edebiliyorlar. Kendilerine mağdur süsü vermekte de oldukça mahirler.

            Şimdi bu kişilerin yakınları travma yaşıyor. İhraç edilen, tutuklanan kişilerin yakınlarında devlete karşı bir soğukluk var. Duyduklarına göre kanaatleri oluşuyor. Olaylara objektif olarak bakamıyorlar. Sayıya vurduğunuzda da milyonlar ediyor.

            Referandum öncesi Ak Parti mutlaka bu durumu hesaplamıştır. Ama çok ciddi bir risk taşıdığını kabul etmemiz gerekiyor.