SAHTEKÂR DEMEK DAHA DOĞRU
Birkaç günden beri Elazığ’ın gündemini bir kişinin kendisini sahte peygamber ilan ettiği iddiaları yönünde haberler meşgul ediyor.
Bir şeyin sahtesi de bir değerdir ve aslıyla yalan yanlışta olsa bir mukayese ve benzerlik özelliği taşır. Sahte peygamber iddiasında bulunmak hem itikadi hem de akli acıdan yanlış olur. Peygamberlik iddiasında bulunan kişi düpedüz günahkâr ve sahtekârdır.
Düzenli bir işi olmayan ve etrafına topladığı saftiriklerle bir dernek kuran sahtekâr, ifadesinde; kendisinin herhangi bir söylem ve iddiası olmamasına rağmen çevresindeki insanların kendisini peygamber olarak gördüğünü ve çevreye de öyle tanıttığını iddia etmiş.
Ye ne diyecekti ki… Ben peygamberim, bana vahiy geliyor, ben ölsem bile eşlerimle kimse evlenemez mi diyecekti. Bu iddiaları ve söylemleri söylediği birtakım akıl yoksunu sözde saygın işadamlarının kendisini peygamber ilan etmesinden çok hoşnut olmuş olacak ki kendisi bu konuda müritlerini susturmamış ya da bu sapıklığın yaygınlaşmaması için faaliyetlerine son vermemiş.
Allah’tan ki şehirde milli ve manevi konularda duyarlı ve hassas STK’lar var ki bu olayı kamuoyuna duyurdular ve olayı daha çok dallanıp budaklanmadan sonlandırdılar.
Geçmişte de Fetö propagandası yapmak ve sınır ötesi operasyonlar ile terörle mücadeleyi eleştirmek ve itibarsızlaştırmak için ilimizde konferans vermeye gelen Alparslan Kuytul’a tepki koyan tek STK olan Vefa-Der, bu konuda hassasiyetini gösterdi ve yine tek başına böylesine ciddi bir konuyu şehir gündemine taşıdı.
Emniyet yetkililerimiz de gerekeni yaparak ilgili sahtekârı sorguya aldı ve fitnenin başı şimdilik ezildi. Umarı böylesine sahtekârlara ve meczuplara bugünden sonra saf insanlarımız itibar etmez.