Sadece Siyasiler Değil Basın da Suçlu
TÜİK'in 30 Temmuz 2024 tarihinde yayımladığı nüfus projeksiyonlarında 2023 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 604.411 olan Elazığ'ın nüfusunun 2030 yılında binde -0,1 düşüşle 604. 068 olarak gerçekleşmesi öngörülüyor.
Bu ne demek? Önümüzdeki 7 yıl içerisinde Elazığ’ın nüfusu artmayacağı gibi gerilemesi demek.
Peki, bu ne anlama geliyor? Elazığ gelecek yedi yıl içinde yeni istihdam alanları oluşturmadığı, insanların şehrimizi tercih edecek cazibe alanları oluşturamadığımız sürece nitelikli göç vermesi demek.
Hani dönemin valilerinden birisi şehirden göç edenlere sitem etmek adına biraz da kinayeli bir üslupla “Elazığ’dan kaçan kurtulur” demişti ya.. Sanki öyle bir şeyler oluyor bu aziz şehirde.
CHP Milletvekili Gürsel Erol, bu konunun önemine dikkat çeken çok önemli bir açıklama ve tespitler yaptı. Ve dedi ki bu vahim tabloyu tersine çevirmek için tüm şehir olarak, özellikle de il yöneticileri ve siyasilerin konuyu bilimsel düzlemde ele alması lazım.
Peki, şehrin bu hale gelmesinde tüm suç yönetici ve siyasilerde mi?
Bunda bizlerin özellikle de basın mensuplarının hiç mi suçu ve vebali yok?
Hiç kimse sağına ve soluna bakıp kendini olaydan beri tutup suçlu aramasın. Bu konuda en büyük suçlulardan biri de biz medya mensuplarıyız.
Memleketine yatırım yapan yürekli hemşerilerimize olmadık iftira atan, onların yasal zemin ve gereklerini harfiyen yerine getirip yatırımlarının sözde şaibeli ve hileli olduğunu pervasızca yazıp çizen biz değil miyiz? Ve sözde bunu da şehir adına, dürüstlük adına, kamu adına yapan biz değil miyiz?
Bir iş insanı biraz palazlansa, biraz yatırımlarını artırıp alanında söz sahibi olsa, onun nasıl zengin olduğuna dair şehir efsaneleri üretip dedikodusunu yapan ve şaibeli ilan eden biz değil miyiz?
İşinde başarılı olmuş, görevinde önemli başarılara imza atmış ve geçmiş dönemlere nazaran kendi kurumuna önemli kazanımlar elde etmiş yönetici ve bürokratları sudan sebeplerle yıpratmaya çalışan biz değil miyiz?
Çok sevdiğimiz, mesleğinde oldukça başarılı olmuş ve ilimizde birçok prestijli projeyi hayata geçirmiş ancak işlerini şehir dışına taşımak zorunda kalmış bir dostumuzun şu cümleleri aslında Elazığ’ı özetleyen ve resmeden cümlelerdi.
Şöyle diyordu dostumuz: “Ben Elazığ’da yaptığım işlerde aslında çok da para kazanmıyordum. Aynı işi yaptığım İstanbul’da bunun birkaç mislini kazanıyorum. Ama bundan da öte en önemli kazancım ve huzurum kafam-kulağımın rahat olması. Ne dedikodusu var İstanbul’un ne de hainliği.”
Olayın aslı da esası da bu arkadaşlar. Şöyle bir hafızanızı yoklayın. Kaç önemli iş insanını kaçırdık bu şehirden. Kaç büyük sermaye göçtü büyük kentlere. Ve her giden sermaye kaç kişinin Elazığ’da ekmek yemesine, iş bulmasına engel oldu?
TÜİK’in bu araştırmasını, başta medya mensubu olan bizler olmak üzere herkesin iyi ölçüp biçmesi ve aynaya bakması adına önemli görüyoruz.
Halis Yıldız gibi bu şehrin hem akil hem de müteşebbis ismini bile zor tutuyoruz bu şehirde.
TÜİK aslında bu araştırmayla diyor ki siz değerlerinizin kıymetini bilmezseniz “Malatya bizi geçti, falan şehir bizden daha çok gelişti türü ağlak cümleleri yıllarca kurmaya devam edersiniz.
Biz hakimiyet olarak şehre değer katan,üreten, iş ve aş veren, yönettiği kuruma ve ilimize önemli kazanımların elde edilmesinde başarılı olmuş tüm değerlerimizin yılmaz ve yorulmaz savunucusu olmaya devam edeceğiz.
Ve bunu kendimiz için değil TÜİK’in raporuyla 7 yıl sonra küçülmesi öngörülen Elazığ’ın kaderini değiştirmek adına yapacağız.
Varsın birileri şahsi vadilerinde kuş avlama partilerine ve hezeyanlarına devam etsinler.