Remzi Gür: 'İş Gücü Sayımız Yüksek Fakat Verim Yok'
Nisa Yılmaz/ Ramsey giyim imalat, perakende şirketinin kurucusu ve sahibi Remzi Gür, Elazığ Ramsey-Kip mağazasına yaptığı ziyarette, Hakimiyet Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin diğer sektörlerde olduğu gibi mağazacılığı da etkilediğini söyleyen Gür şöyle devam etti; “Dünyada ve ülkemizde paranın dağılımı eşit değil. Alım gücü güçlü olan Avrupa ve Kuzey Amerika gibi ülkelerde halkın cebinde yokken, kurumlarda fazla. Ticaret hayatı, iklim gibidir. Yanılma payı olabiliyor. Türkiye Afrika’ya bir pazar açıyor. Türkiye’nin Afrika’ya olan ihracatı 15 milyar dolar kadar. Almanya’ya 18, Hollanda 15, İngiltere’ye yaptığımız 14, Fransa’ya yaptığımız ise 13 milyar dolar. Afrika’nın bir Avrupa devleti kadar ekonomik gücü yok. İnsanların yemek, barınma ve giyim gibi temel ihtiyaçları var. Elbette giyinmenin de birkaç türü var. Kaliteli giyinmek, giyinmek ya da sadece temel ihtiyaçtan doğan giyinme ihtiyacını karşılamak. Türkiye’deki alım gücü maalesef asgari ücretin 2020 TL gibi olduğu içi hayli düşük. Günümüzdeki ekonomik sıkıntı orta tabaka için bile sıkıntılı hale gelmiş durumda. Türkiye’deki zengin dediğimiz alım gücü yüksek tabaka yüzde 10’un üzerine çıkmaz. Yüzde 10’un üzerine çıkmayan tabaka dünyanın her yerinden alışveriş edebilir. Her türlü ihtiyacını giderebilir. Bu anlamda yerel ve uluslararası ayrım yapayız. Orta tabakanın sıkıntısını giderebilmek için ülkenin zenginleşmesi gerekir. Ya da yabancı yatırımcının ülkeye para getirmesi lazım.
TÜRKİYE’DE TİCARET MONOTONLAŞTI
Gür, Türkiye’de ticaretin artık tekdüze ilerlediğini belirterek; “Şu anda Türkiye’deki ticaret biraz monotonlaştı. Dünyadaki sermayenin akışı Türkiye’ye çok fazla yansımıyor. Türkiye’nin siyasi konumu da bunda etkili. Biz, mümkün olduğu kadar büyümek istiyoruz. Hem ekonomik, hem siyasi, hem de teknik olarak büyümemiz lazım. Herkes yaşam kalitesinin yükselmesini, en iyisini yemeyi, en iyisini giymeyi istiyor. Fakat bunlar için öncelikle ülke gelirlerinin fazla olması ve halka da bu gelirden pay düşmesi lazım” dedi.
İŞ GÜCÜ SAYIMIZ YÜKSEK FAKAT VERİM YOK
Türk insanın çalışkan olduğunu fakat mesleklere yansıtılamadığını söyleyen Gür, şunları ekledi: “İçinde bulunduğumuz sıkıntılı ekonomik sürecin çok uzun devam edeceğini düşünmüyorum. Türkiye teknolojide ve küreselleşmede iyi yerlere geliyor. Bu sıkıntılarımızın bir sebebi de dostumuz görünen fakat bu ülkelerin aslında dostumuz olmadığı. Ve bu nedenle siyasi ekonomik birçok sıkıntının doğmuş olması. Türk insanı aslında çalışkan ama bunu işe aksettiremiyoruz. Her meslek koluna uyabilecek insanımız var ama verime dönüşümü yüzde 60-65 oranında. Oldukça düşük bir verim. Bu verimi artırarak, pazarlarımızı çoğaltmalı ve ihracat yapmalıyız. Şu aşamada Türkiye’de 3-3,5 milyonun üzerinde Suriyeli var. Yaklaşık 2 milyon da yatırımcı var. Bunlar ufak çaplı yatırımcılar. Ortadoğu ve Türk devletlerinden gelen yatırımcılar zaman içerisinde burada çalışacak, üretecek ve yatırım yapacaklar. Ticari olarak bu sıkıntılarımızı geçecek diye düşünüyorum”
KALİTE VE HİZMETE, İLK GÜNKÜ GİBİ HASSASİYET GÖSTERİYORUZ
Uzun yıllardır önemli ölçüde ihracat rakamına ulaşan markanın üretim prensipleri, vizyonunu belirlediğine dikkat çeken Gür; “Müşteriyi cezbeden iki avantajımız var; fiyat ve kalite. Başladığımız günden bugüne, fiyatını çok fazla abartmadan ama kaliteden asla taviz vermeden çalıştık. Bu sene 48. senemiz. Yıllardır fiyat endeksi ve kaliteyi çok iyi ayarladık. Fiyatımızı da, kendimizi iş hayatında tutabilecek şekilde ayarladık. ‘Çok kazanalım’dan ziyade insanlarımızı çok memnun edelim düşüncesinde olduk. İlk üretime başladığımız zaman ben kıyafetlere ürünün kumaş ölçüsü, astarı ve kalitesini yazdım. Bugün de memnuniyeti sağlayacak bu unsuru kullanmaya devam ettik. Hizmet konusu da ayrıca önem taşıyor. Herhangi bir şikayet ile gelen müşteriyi memnun bir şekilde göndermeniz gerekiyor. Müşteri, velinimetimiz. Velinimetimizi de azaltmanın bir anlamı yok. Kıyafetlerimizde herhangi bir kumaş ya da imalat hatası varsa biz onu karşılamaya her zaman hazırız. Bu hatayı kendi ayıbımız olarak görür, yenisi ile değiştirir ya da para iadesi yaparız. Bu konuya ilk başladığımız günden beri hassasiyet gösteriyoruz. Avrupa’da bu kanunlaştı” şeklinde konuştu.
GEREĞİNDEN FAZLA MAĞAZA AÇILIYOR
Gür, tüketim alışkanlığının ve yaşam tarzının mağazacılık sektörünün gidişatına yön verdiğini ifade ederek; “Mağazacılık zor bir sektör. İnsanlar tembelleşti. Alışveriş merkezleri evlere çok yakın. Trafik yine ayrı bir sorun. Bu nedenle çok sayıda mağaza açmak zorunda kalıyorsunuz. Bu doğru bir şey mi, bana göre değil. Mağazanın kirası, personeli, giderleri var. Satacağınız elbisenin miktarını, üretim standardını ve müşteri potansiyelini de biliyorsunuz. Örneğin Elazığ’da yılda 50 bin takım elbise satacağız. Sizin 10 mağazanız da olsa bu sayıda elbise satarsınız, 20 tane mağaza olsa da. Çok mağaza açmak, çok satış yapacağınız anlamına gelmez. Maalesef Türkiye’de bir alışveriş merkezi modası var. Mağaza sayısı bundan dolayı çoğaldı. Müşteri çokluğu veya kaliteden dolayı değil” dedi.
KADIN VE GENÇLERE İŞ İMKANI SUNDUK
Ramsey’in üretime ilk başladığı yıllarda, fabrikada yarısından fazlasını kadınların oluşturduğu bir istihdam zincirini oluşturduklarını şu sözlerle dile getirdi: “Cinsiyet ayrımı zaten kanunla yasaklandı. Kadınlar daha ince detaylı düşündüğü ve zarif olduğu için bu işe özellikle yatkın oluyor. Kastamonu ve Karabük’te bu fabrikayı açtığımızda demir-çelik fabrikası vardı. Fabrikada 6 bine yakın erkek çalışan vardı. Bu personelin hanımı, kızı ve oğlu ise boştaydı. Ben de bu hanımlara iş imkanı sunalım dedim. Kadınları bu nedenden dolayı tercih ettik. Bu kadınların çoğu lise ya da üniversite bitirmişti fakat çalışmıyordu. Biz de bölgenin kadınlarına bu iş imkanını sağladık ve aynı şekilde de devam ediyor. Kadınlar, tekstil işine daha yatkın, bu konuda daha yetenekli. Günümüzde tekstil ve konfeksiyonda beceriye çok fazla ihtiyaç duyulmuyor. Sanatkarlık sona erdi, otomatik ve seri olarak üretilmeye başlandı. Her personel ayrı bir iş yapıyor; biri yaka yaparken diğeri kol yapıyor, bir diğeri de farklı bir şey ile ilgileniyor. Eskiden terzilerin yaptığı gibi bir elbiseyi tek kişinin bitirmesi söz konusu değil. Erkek ve kadın çalışanlarımız arasında maaş da eşit elbette.”
ELAZIĞ’DAN ÇOK MEMNUNUZ
Son olarak Elazığ’da 2011 yılında gür: “Elazığ’da yaklaşık 8- 10 yıl önce hizmet vermeye başladı mağazamız. Murat beylerle o gün başladık. Sağolsunlar, bir aile şirketi gibiyiz. Kendilerinden çok memnunuz. Mağazalar açıldıktan ya da üretime girdikten sonra bizimle bir ilişkisi kalmıyor sadece imal ediyor ve kumaş temin ediyoruz. Bazen de mağazalarımız bizi üretim konusunda yönlendiriyor. Biz de birlikte hareket ediyoruz. Elazığ’ın markaya olan ilgisinden de oldukça mutluyum. İstanbul’da olan dost ve arkadaşlarımız var onlardan da alıyoruz bazı haberleri. Elazığ’dan çok memnunuz, memnuniyetimizin devam edeceğini de düşünüyorum. Bu mağaza, Elazığlıların, onlara emanet. Yaşarsa kendi ürünlerini, insanını yaşatmış olacaklar. Bizlere öneri veya şikayetleri olursa Murat bey aracılığıyla ulaşabilirler, her zaman kapımız açık” dedi.
YILLARDIR KALİTEDEN ÖDÜN VERMEDEN ELAZIĞ’A HİZMET EDİYORUZ
Mağazanın kurulduğu günden bugüne kadar müşteri memnuniyeti, kalite ve müşteri odaklı hizmet anlayışı ile şehirde markaya karşı ilgiyi her daim canlı tuttuklarının altını çizen Elazığ Ramsey-Kip Mağaza Yöneticisi Murat Küçük ise şu açıklamada bulundu: “Marka kurucumuz Remzi beyi Elazığ’da ağırlamaktan ve tekrar burada görmekten dolayı mutluyuz. Kendisinin bize desteği her daim var. Kendisinin de ifade ettiği gibi bir aileyiz. Bu bağlılığımız, yaptığımız işe ve müşterilerimizin memnuniyetine de yansıyor. Hizmet ve müşteri memnuniyeti en hassasiyet gösterdiğimiz konulardan bir tanesi. Bu hassasiyetimiz, müşteriyi de yansıyor ve memnun ediyor elbette. Markamız, kaliteden ödün vermeden yıllardır hizmet veriyor. Ramsey, şehirde ilgi görüyor, bu ilginin devam etmesi için de elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu.