Prof. Dr. Taşar: 'ABD'nin gümrük vergisi, Türkiye lehine sonuçlanabilir'
ABD Başkanı Donald Trump'un 3 Nisan Perşembe gününden itibaren ABD'nin diğer ülkelere karşılıklı tarifeler uygulayacağını, asgari gümrük vergisi oranının yüzde 10 olacağını açıklamasını değerlendiren Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Taşar, Amerikan ekonomisinin dünyadaki lider olma pozisyonunu önümüzdeki 20 yıl içerisinde Çin'e kaptırma tehdidi ile karşı karşıya kaldığını, mevcut sistemin sürmesi halinde Amerika, Çin'in büyümesini sağladığını ve son olarak ise Türkiye açısından elimizdeki verilerle değerlendirecek olursak sürecin getireceği olumlu durumların daha fazla olacağı kanaatindeyim dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, 3 Nisan Perşembe gününden itibaren ABD'nin diğer ülkelere karşılıklı tarifeler uygulayacağını, asgari gümrük vergisi oranının yüzde 10 olacağını açıklamıştı.
Her ülke için ayrı tarife oranlarını açıklayan ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye'yi yüzde 10 oranında asgari gümrük vergisi uygulanacak ülkeler grubuna dahil etti.
Alınan bu kararların ülkemize yansımalarını değerlendiren Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Taşar,“Diğer ülkelerin bu duruma vereceği cevaplar çok önemli özellikle Çin ve Avrupa birliği tarafından bu ekonomik savaşa ne tip hamlelerle yanıt verileceği bu politikaların önümüzdeki 20 yılı nasıl etkileyeceği konusunda bizlere fikir verecek. Ama Türkiye açısından elimizdeki verilerle değerlendirecek olursak sürecin getireceği olumlu durumların daha fazla olacağı kanaatindeyim.” dedi.
DÜNYA KÜÇÜK BİR KÖY HALİNİ ALDI
Özellikle ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın çift kutuplu bir hal aldığını ifade eden Prof. Dr. İzzet Taşar, “Bir tarafta ABD küreselleşme ve liberal ekonomik politikaları desteklerken, diğer tarafta tarihsel süreç içerisinde Rusya, Kore, Çin ve Yugoslavya gibi ülkeler liberalizm karşıtı ekonomik politikaları savunuyordu. Bu sürecin galibi Amerika ve NATO olmuştu. Dünyadaki gelişen teknoloji ve ulaşım imkanlarıyla birlikte kapitalizm tüm dünyayı etkisi altına aldı ve 1990’ların söylemiyle dünya küçük bir köy halini aldı. Şunu gözden kaçırmamak gerekir ki bu sistemin yani küreselleşmenin, kurucusu, yürütücüsü ve savunucusu Amerika Birleşik Devletleri'ydi. Bu sistem Amerika'nın büyümesine dünyadaki hakimiyetini gücünü artırmasına neden oluyordu. Ta ki geçtiğimiz 20 yıla kadar. Küreselleşmenin faydasını dünyanın diğer ülkeleri Amerika'ya göre çok daha fazla hissetmeye başlayana kadar. Şüphesiz tüm okurların aklına geleceği gibi bu ülkelerin de en başında Çin yer alıyor.” dedi.
AMERİKA'DA BİREYLER ZENGİNLEŞİRKEN ÇİN'DE DEVLET ZENGİNLEŞTİ
Uluslararası ticaretle birlikte Çin’in ciddi bir ekonomik büyüme ve zenginleşme yaşadığını belirten Prof. Dr. İzzet Taşar, “Çin'in zenginleşmesi Amerika'nın zenginleşmesinden çok çok farklı olduğunu söylememiz gerekir. Amerika'da bireyler şirketler zenginleşirken Çin'de devlet zenginleşti. Bu sermaye birikimi Çin devletinin yatırımlarını çok daha verimli kullanabilmesine olanak sağladı. Diğer taraftan bilgi çağında bilgiye erişimin kolaylaşması sanayi üretiminin birçok ülkede yapılmaya başlamasıyla beraber liberal ekonomik politikalar artık Amerika için sürdürülebilir olmaktan çıktı. Burada çok ciddi bir eksen kaymasından söz ediyoruz. Dünya ticaret örgütü gibi birçok uluslararası örgütün hem kurucusu hem de başkanı olan ABD Dünya dış ticaretinin serbestleşmesi için 100 yıldan fazla süre politika geliştirdi bu uğurda büyük paralar harcadı. Serbest dış ticareti bu kadar savunan Amerika ne oldu da Trump ile beraber onun tam tersi davranışları sergiler hale geldi.” dedi.
AMERİKA, ÇİN'İN BÜYÜMESİNİ SAĞLIYOR DİYEBİLİRİZ
Prof. Dr. İzzet Taşar sözlerine şöyle devam etti: “Seçim kampanyasını hatırlamamız gerekir. Trump'ın Amerika'yı yeniden büyük yapacağız söylemini hatırlarsınız. Birçok projeksiyona göre Amerikan ekonomisi dünya dünyadaki lider ekonomi olma pozisyonunu önümüzdeki 20 yıl içerisinde Çin'e kaptırma tehdidi ile karşı karşıya. Öyle görünüyor ki liberal ekonomi ve serbest dış ticaret artık Çin'in önlenemez yükselişine sebep olurken Amerikan ekonomisini de bu anlamda liderlikten edeceğe benziyor. Bu arada önemli olan diğer bir bilgi paylaşayım, Dünyadaki en büyük tüketici ülke ABD. Her yıl üretilen her dört malın biri her dört hizmetin biri ABD'de tüketiliyor yani dünyanın en büyük alıcısı ABD vatandaşları diyebiliriz. Tüm bu satın alımlar ABD halkını tüketici yaparken bu malı üreten toplumları zenginleştiriyor. Yani tabiri caizse mevcut sistemin sürmesi halinde Amerika, Çin'in büyümesini sağlıyor diyebiliriz.”dedi.
ABD’YE AİT OLAN MARKALAR BAŞKA BİR ÜLKEDE ÜRETİM YAPIYOR YÜKSEK KÂRLAR ELDE EDİYOR
Prof. Dr. İzzet Taşar, “Birkaç yıl geriye gidersek, birçok Amerikalı firma Çin'de üretim yaparken Trump başkanlığının ilk döneminde bu firmaları tehdit ettiğini de hatırlarız. Bu doğrultuda Trump bu firmaların fabrikalarını söküp ABD'ye getirmelerini aksi halde yüksek gümrük vergileri ile karşılaşacaklarını söylemişti. O dönemki en büyük argüman Amerika'daki istihdam problemiydi. Trump açısından bakılacak olursa problemin gerçekliğini anlamak zor değil. ABD’ye ait olan markalar başka bir ülkede üretim yapıyor yüksek kârlar elde ediyor. Üretilen mallar da ABD'ye satılıyor. Bu ekonomik sisteminin sürdürülebilir olmadığını daha ilk döneminde Trump söylemişti. Amerikalı markalara madem Amerika markasısınız ve madem en büyük tüketiciniz Amerika o zaman üretimi de burada yapın demişti. Burada hemen şu hatırlatmayı da yapmış olalım. Dünyanın üretim üssü haline gelen Çin'i durdurabilmek için gümrük vergisi silahını kullanan Trump diğer taraftan da bu krizden yeşil mutabakat yoluyla çıkmaya çalışan Avrupa birliğine de mesajını net bir şekilde iletmişti. Paris iklim antlaşmasını reddettiğini daha başkanlık öncesinde dile getirdi. Bu anlaşma da detayı incelendiğinde Avrupa Birliği'nin ekonomik olarak varoluşunun devam edebilmesi için gerekli bir süreç. Tabii ki iktisadi açıdan konuya yaklaşıyorum. Tüm bunları toparlayacak olursak serbest dış dış ticaretin mucidi Amerika kendi savunucusu ve yürütücüsü olduğu bu sistemi Trump'la beraber sonlandırmış oluyor. Gümrük vergilerinin olabildiğince inmesini destekleyen ABD politikaları yerine yeni ve yüksek gümrük vergilerine bırakıyor. Amerika Dünya'ya şu mesajı Trump aracılığıyla veriyor; eğer bir düzen veya sistem Amerika'nın güç kaybetmesine neden olacaksa ben bu düzeni devam ettirmem.” dedi.
TÜRKİYE AÇISINDAN OLUMLU DURUMLARIN DAHA FAZLA OLACAĞI KANAATİNDEYİM
Prof. Dr. İzzet Taşar son olarak ise, “Bu politikanın tabii ki bazı yan etkileri olabilir Amerika halkı tüketici olarak dünyadaki en rahat tüketici konumundaydı. Bu durumun sonuna geldik diyebiliriz. Çünkü doların satın alma gücüyle dünyada üretilen her mala erişimi olan ABD vatandaşları artık gümrük vergileri ile satın alma güçlerini görece kaybedecekler. Bu durumda vergi geliri ile Amerika Birleşik Devletleri kamu bütçesini ihya etmeye çalışacak. Diğer yandan tüm gümrük vergilerinde olduğu gibi iç piyasada fiyat artışlarının gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Diğer ülkelerin bu duruma vereceği cevaplar çok önemli özellikle Çin ve Avrupa birliği tarafından bu ekonomik savaşa ne tip hamlelerle yanıt verileceği bu politikaların önümüzdeki 20 yılı nasıl etkileyeceği konusunda bizlere fikir verecek. Ama Türkiye açısından elimizdeki verilerle değerlendirecek olursak sürecin getireceği olumlu durumların daha fazla olacağı kanaatindeyim.”dedi.