PANDEMİK HAYAT
Aylardır dünyayı kasıp kavuran koronaviruslü yaşam insanlar üzerinde bir hayli yılgınlık bıkkınlık ve yorgunluk yarattı. Pandemiyle birlikte dünyamız sosyolojik, ekonomik ve psikolojik olarak yeniden şekillendi ve “yeni normal” olarak adlandırılan süreç hali hazırda artarak da devam ediyor ne yazık ki. Tüm alışkanlıklarımızı revize eden bu süreç ile ilgili büyük yıkımlarla, ekonomik iflaslarla ve acı kayıplarla günbegün tazeleniyor.
Covid-19 bizlere en çok da daha az iş odaklı bir toplum olma konusunda anlık bir bakış imkânı sundu. Fakat eski normale dönmeyi reddetmek için kararlılığa ihtiyacımız olacak. Bir taraftan alınan önlemler bir taraftan kısıtlamalara rağmen tedbirsizce davrananlar nedeniyle tehdit ve tehlikeyi bir uçtan bir uca yaşıyoruz hala!..
Bütün bu büyük kayıplara ve olumsuzluklara rağmen, pandemi dönemi bizim farklı bir ekonomik düzenin ve yaşam temposunun nasıl olabileceği, krizlerin nasıl yönetileceği üzerine düşünmemize ve pratik yapmamıza olanak sağladı.
Daha yavaş, daha sürdürülebilir ve belki de büyüme ve tüketim gibi konulara daha az odaklı bir yaşam pratiği geçiriyoruz hep birlikte.
Haziran ayının sonunda yapılan bir kamuoyu yoklamasında şu sonuçlar bulundu: İnsanların yüzde 31’i ekonomide büyük değişiklikler görmek, 4’te 3’ü daha fazla evden çalışabilme imkanına sahip olmak isterken, yalnızca yüzde 6’sı Covid-19 öncesi ekonomik düzene geri dönmeyi istiyor.
Pandemi yorgunluğu, eski normale dönüşteki isteği kırmışa benziyor. Bitmek bilmeyen bir araf hali, sonsuz bir geçiş süreci. Bir bitişsizlik duygusu. Daimi kriz. Askıda bir hayat!..
Ruhlarımızı endişenin uyuşturan sersemliğinden alıp, neşe ve canlılık belirtisi gösteren her şeye sımsıkı tutunmazsak durum daha vahim bir hal alacağa benziyor.
Hayatı savunalım dostlar. Hayat mücadelemizi dipdiri tutalım...
Tarihçi olması yanında sosyalist görüşleri ile bilinen ve sık sık barış kampanyaları yapan E.P. Thompson “Customs in Common” adlı kitabında şöyle diyor: “İnsanların ihtiyaçlarını ve tatminlerini, materyal ve market bazında tanımlamaya hazır oluşları ve dünyanın bütün kaynaklarını markete dahil etmeleri, insan türünün kendisini ekolojik bir faciayla tehdit edebilir.”
Pandemi bize daha yavaş bir yaşam temposu ve market bazında tanımlanmayan doyumlar için kısa ve öz bir iç görü sağladı. Fakat uzun vadeli olarak daha çevreci bir ekonomi geliştirmek; daha çevreci bir yaşam tarzı ile çok daha fazla hayal gücü bizleri her türlü facialardan koruyup uzaklaştıracaktır.