'Olası Bir Depreme Karşı Önlemler, Öncesinde Alınmalı'
Nisa Yılmaz/ Prof. Dr. Ahmet Feyzi Bingöl, Elazığ ve bölgesinde meydana gelen ve tahmin edilen depremler hakkında gazetemize bilgi verdi.
Fırat Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Ahmet Feyzi Bingöl, Elazığ ve bölgesinde yer alan fay sistemi hakkında bilgi verdi. Doğu Anadolu Bölgesi’nin deprem riski taşıdığını fakat bu deprem için bir tarih verilemeyeceğini açıklayan Prof. Dr. Bingöl, fay hatlarında enerji birikiminin devam ettiğini söyledi.
“Bölgede Enerji Birikimi Devam Ediyor”
Doğu Anadolu Bölgesi fay sistemi üzerinde enerji birikiminin devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Bingöl: “Türkiye’de genel olarak çok sayıda aktif (hareketli) olanlar içerisinde hareket miktarı küçük ve büyük faylar var. Türkiye’de en önemli iki tane çok büyük fay sistemi var. Biri Kuzey Anadolu Fay Sistemi diğeri de Doğu Anadolu Fay Sistemi. Bu iki fay sistemi Bingöl-Karlıova’da birleşiyor. Diyarbakır, Gaziantep, Muş, Bingöl ve Van gibi illerde Doğu Anadolu Fayının güneyinde kalıyor. İkisinin arasında da Doğu Anadolu Levhası kalıyor. Ankara’dan İzmir’e doğru uzanan bütün illerimizi bunun içerisinde. Bunun dışında bindirme dediğimiz fay sistemleri var. Yaklaşık olarak Kahramanmaraş ve İskenderun körfezi civarında başlar, kuzeye doğru bir yay çizer ve Malatya, Elazığ (Maden) civarından geçerek Siirt kuzeyinden, Muş’un ise güneyinden geçerek İran- Irak sınırına doğru giden bir hat. Bu hatta deprem meydana getiren bir hat. Elazığ ve bölgesi için önemli olan ise Doğu Anadolu Fay Sistemi. Elazığ’ı etkileyen fay hattı güneyden kuzeye doğru bir hareketlilik gösteriyor, bölgeyi sıkıştırıyor. Bu hattın bölgeyi sıkıştırması sonucunda Bingöl’den Kahramanmaraş’a doğru çizilen hattın güneydoğusu, kuzeydoğuya doğru, kuzeybatısı da batıya doğru hareket ediyor. Maden, Alacakaya ve Palu ilçesi doğuya doğru, Keban, Ağın batıya doğru gidiyor. Bu hareket bir süre sonra da depremi meydana getiriyor.” dedi.
“Doğu Anadolu Fay Hattında Henüz Kırık Olmayan Bölgeler Var”
Prof. Dr. Bingöl; “Doğu Anadolu Fay Sistemi üzerinde yılda ortalama 1 santim kayma meydana geliyor. Bu bir santimlik kayma her yıl olan bir olay değil. Enerji kayalar arasında dolum noktasına gelince dışarı çıkarak kayaları parçalıyor ve bu hareket meydana geliyor. Yıllar içerisinde biz bu hareketleri ölçerek yüz yıl, beş yüz yıl ve bir milyon yılda ne kadar uzaklaşma meydana geldiğine bakarak, yıllık hareket miktarını belirliyoruz. Bu tür kırık faylarda tarihsel depremlerin şiddeti belirlenerek, kaç yılda bir meydana geldiğini istatistik olarak belirliyoruz. Doğu Anadolu fayının ise 140-150 yılda bir 6,5 ve 7 büyüklüğünde büyük deprem üretme riski var. Fakat Doğu Anadolu Bölgesinde bazı fay hatlarında henüz kırık olmadığı bölgelerde 500 yıldır herhangi bir deprem meydana gelmedi. Bu fay hattı üzerinde depremin ne zaman ve ne büyüklükte olacağı ise henüz belli değil. Bir tarih de verilemez bunun için. Zaman zaman şunu söylüyoruz; bu bölgelerde uzun zamandır büyük bir deprem meydana gelmedi. Bu nedenle bir enerji birikimi olmaya devam ediyor.” dedi.
“Deprem Esnasında Değil, Öncesinde Tedbir Almalı”
Deprem anında alınacak önlemlerin yeterli olamayacağını, depremin öncesinde bina ve şehrin altyapısının depreme dayanıklı şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Feyzi Bingöl, “Böyle bir deprem riski olduğunu bilerek tedbirlerimizi de ona göre almamız gerekiyor. Deprem esnasında alınacak tedbirlerden bahsetmiyorum. Çok daha öncesinde inşaatlarımızı, yapılarımızı, yollarımızı, kanalizasyonlarımızı, su ishale hataları, elektrik telleri ve doğalgaz hatlarını 7’den büyük bir depreme dayanaklı şekilde yaparsak, depremin etkilerini azaltmış oluruz. Deprem meydana geldiği zaman bina yıkımında bir can kaybı dahi oldukça önemli. İnsanlar yaralanabiliyor, maddi hasar meydana gelebiliyor. Depremde bir can kaybı meydana gelmese dahi şehrin su, elektrik ve doğalgaz hatlarının, yolların hasar görmesi beraberinde hastalıkları ve ulaşım zorluğunu da beraberinde getiriyor. Bu nedenle yolların, elektrik, doğalgaz ve su hatlarının, okulların depreme dayanıklı hale getirilmesi lazım. Depreme asıl hazırlık, bu önlemlerin alınmasıdır. Deprem esnasında alınacak önlemler de elbette var fakat büyük şiddette meydana gelen depremlerde belki bu önlemleri alma fırsatını bile elde edemeyeceğiz. Bu anlamda da belediyelere ve müteahhitlere çok önemli iş düşüyor. Halkın ise ev alırken depreme dayanıklı olup olmadığına dikkat etmesi gerekiyor.” dedi.
“Elazığ Toprak Yapısı Çok Çeşitli”
Prof. Dr. Bingöl, bina inşası sürecinde ve satışında zemin raporuna dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekerek şu uyarıda bulundu: “Elazığ, toprak yapısı olarak bölgelere göre farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıktan dolayı inşaat ruhsatı alınırken bir zemin raporu alınıyor. Özellikle TOKİ gibi birçok bloktan oluşan sitelerde çok dikkatli olmak gerekiyor. Zemin raporunu veren mühendislerin yapılacak her bloğu detaylı inceleyip ona göre değerlendirme yapmalılar. İkinci dikkat edilmesi gerek husus ise inşaat yapımı sürecinde denetimlerin de iyi bir şekilde yapılması gerekiyor.”
Çok Katlı Binalar Yapılabilir Ancak…
Prof. Dr. Bingöl; “Elazığ’ın bir deprem bölgesi olması, yüksek katlı binaların yapımı için engel değil. Yapı, bir deprem fayzonunun üzerinde değilse, zemine uygun proje geliştirilerek yapılır. İnşaat mühendisleri de yapı inşasında kullanılacak malzemeyi zemine uygun olarak seçtiği takdirde çok katlı binaların yapılması mümkün.” dedi.
“Mahallelerde Toplanma Alanı Oluşturulmalı”
Prof. Dr. Bingöl son olarak şunları kaydetti: “Deprem sırasında maddi hasar ve can kaybı meydana gelmese dahi her mahallede insanları bir araya getirebilecek meydanlar olması gerekiyor. Normal zamanlarda bir dinleneme alanı, park olarak kullanılan alanlar böyle olası bir durumda toplanma yeri olarak kullanılabilmeli. Tüm mahallelerde bu alana yer verilmeli.”