NİTELİK, NİCELİKDEN ÖNEMLİDİR
Geçen hafta Hakimiyet Gazetesi olarak önemli bir konuyu gündeme almış, 'Elazığ Yine mi Bekleyecek?' başlığıyla manşete taşımıştık
Geçen hafta Hakimiyet Gazetesi olarak önemli bir konuyu gündeme almış, “Elazığ Yine mi Bekleyecek?” başlığıyla manşete taşımıştık.
Gazetemizin yaptığı haberin içeriğinde, Elâzığ’ın mutlak suretle bu cazibe merkezleri içerisinde olması gerektiği önemle vurgulanmış, yetkililerin dikkati bu konu üzerine çekilmeye çalışılmıştı.
Hafta sonu hükümetin konuyla ilgili yaptığı detaylı açıklama neticesinde ilimizin de cazibe merkezleri arasında yer alması bizleri ziyadesiyle memnun etti.
Görünen o ki, konunun ciddiyeti bundan sonra kendisini htirecek ve yapılacaklar ileriki süreçte daha önem arz edecek.
Hâkimiyet gazetesi olarak bu hayati projenin her safhasının takipçisi olacağımızın, kamuoyunu bilgilendirme hususunda gerekli hassasiyeti göstereceğimizin bilinmesini isteriz.
Şahsen ben, bu konuyu öncelikle nitelik ve nicelik açısından ele almak istiyorum.
Eski Roma’da yaşamış düşünür ve devlet adamı Seneca’nın veciz bir sözü vardır. “Nitelik, nicelikten çok daha önemlidir” der.
Nicelik, somut olarak ölçülebilen bir ifadedir. Bir kasadaki portakdigerarın 20 kilo olması nicelik ile ilgilidir.
Nitelik ise ölçülemeyen ancak o nesnenin özelliklerini tanımlayan ifadelerdir. Kasadaki portakdigerarın iri olması, sulu olması veya canlı olması nitelik ile ilgilidir.
Bir yerleşim yerinin, nüfusunun 10 binden büyük olması, oranın kent olması için yeterlidir. Ancak, cazibeli bir kent olabilmesi için nitelikli bir yaşamın sürdürülebileceği imkânlar ve şartların olması gereklidir o kentte… Sosyal mekânlar, sinema ve tiyatrolar, parklar, yeşil alanlar, fuar alanları, yollar, kaldırımlar, eğitim kuruluşları, sağlık kuruluşları, vbg.
Esasen tüm bunlar da bir kenti cazibeli kılmaya yeterli değildir. O kentte yaşanabilirliği sağlayan temel olgulardır, bunlar… Zemin hazırlar o şehrin cazibeli olmasına…
Şehri, köyü veya herhangi bir mekânı cazibeli hale getiren oradaki insanlardır…
Çok modern binalar, nitelikli mekânlar, akıllı apartmanlar yapılabilir bir şehirde… Eğer onu kullanan insanlar nitelikli değilse yapılanların kıymeti harbiyesi olmaz. O apartmanların balkonlarına çamaşır asılmaya devam eder… Kapılarının önünde ayakkabı sergilenmeye…
Geniş yollar, kaldırımlar açılabilir. Yeşil alanlar, parklar yapılabilir. Eğer onu kullanan insanlar nezaket kurdigerarından mahrumsa trafik kurdigerarı da bir anlam ifade etmez onlar için. Fütursuz davranışlarıyla kargaşa yaratırlar o şehirde… Düşüncesiz klakson çalmayla rahatsızlık verirler… Devam ederler, kaldırımlara, parklara çekirdek kabuklarını atmaya…
Yeni olimpik stadyumlar yapılabilir… Ya seyirden yoksunsa taraftar? Keyif almaktan yoksunsa… Küfür edip haftalık tüm sıkıntılarını kusmaya niyetliyse?
O şehrin cazibeli olduğundan söz edilebilinir mi?
Nitelik kavramıyla ilgili çok anlamlı bir anekdot vardır.
Hayvanlar kendi aralarında bir çekişmeye girişirler. “Acaba hangi hayvan daha fazla yavru doğurabilir?” diye… Ama bir sonuca ulaşamayınca, bir bilene danışmaya karar verirler ve dişi aslanın yanına varırlar. Kaç yavru doğurabildiğini sorarlar. Dişi aslan, “sadece bir” diye yanıtlar ve devam eder:
“Ama ben aslan doğururum.”
Hülasa,
Elazığ önüne gelen yeni imkânları, yatırımları sonuna kadar değerlendirip, cazibeli bir şehre dönüşmesi elzemdir.
Ancak, yeni düşünce insanlarının, bilim insanlarının yetiştiği, yazarların şairlerin, sporcuların gündem oluşturduğu, nezaketli bir topluma dönüşmesi daha elzemdir…
O şehirde, bu insani dönüşümü sağlayacak, aslan yürekli insanların olması çok daha elzemdir.
Bu şehrin niceliksel üstünlüğe değil, niteliksel üstünlüğe gereksinimi vardır.
Nitelikli insanlara… Unutmayalım,
“Bir aslanın yönettiği tavşanlar ordusu, bir tavşanın yönettiği aslanlar ordusundan daha yeğdir.”