NESİRDEN ŞİİRE

Değerli okurlarım!

NESİRDEN ŞİİRE
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Değerli okurlarım!.. 

         Sizlere bu güne kadar yazdığım nesir yazılarımla hitap ettim. İzin verirseniz bugünde şiirlerimle hitap edeyim.

         Bu güne kadar çeşitli gazete, dergi, kitap ve antolojilerde yayınlanmış sayıları beş bine yaklaşan köşe yazılarım ve “Azap Yolları” başlığını taşıyan bir şiir kitabım ile “Sarıkamış’ta O Gece” isminde bir albümüm bulunmaktadır.

         Böyle bir ortamda şiirin daha geniş bir alanda daha fazla okuyucu kitlesine ulaştığını görüyorum. Çünkü iki satırlık bir beyit’in cilt cilt kitaplardan daha etkili olduğuna inanıyorum.

         Yıllar önce Salihli’de yayın yapan “Bizim Ece” dergisinde “Sarıkamış’ta O Gece” Başlığını taşıyan bir şiirim yayınlanmıştı. Bu şiirimi İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhan Tarlabaşı görüyor dergiden telefonumu alarak beni arıyor ve bu şiiri bestelemesi için benden izin istiyordu.

         “Buyurun besteleyin” demiştim.

         Şiir bestelendi bu kez “Sarıkamış Şehitleri Gönüllüleri Derneği” Başkanı mümtaz insan Birgür Sönmez Hoca beni aradı bu şiirin klipleştirilerek CD’leştirmesi için benden izin istedi tereddütsüz “Buyurun yapın” dedim. Şiir Şebnem Kısaparmak’ın o billur sesiyle seslendirildikten sonra çok muhteşem bir görüntüyle klipleştirilerek albümü çıkarıldı.

         Akabinde Milli Eğitim Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı bu şiirin bünyelerinde değerlendirilmesi için izin verilmesini istediler.

         Hepsine büyük bir mutlulukla “Evet” dedim.

         Bu şiir her 22 Aralık’ta Sarıkamış’ta verdiğimiz doksan bin şehidimizin aziz hatırasına hürmeten bazı ulusal ve yerel televizyon kandigerarında yayınlandı, oturumlara konu oldu.

         22 Aralık 2015 tarihinde Kemaliye Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından bendenizin de konuşmacı olarak katıldığı bir programla sahneye konuldu.

         Onlarca kitap dergi ve gazetelerde yayınlandı.

         Ve o şiir Türkiye’ye mal olan bir destan halini aldı.

         Emeği geçenlere minnettarım.

 

                                                    ***

         Bu şiiri sizlere sunmadan önce isterseniz bu şiirin nasıl gündeme geldiğine ve nasıl yazıldığa bir göz atalım.

         Cennetmekân dedem Lotoğlu Yakup Ağa Ruslarla savaşmış Erzurum, Kars ve Sarıkamış üçgeninde tam dokuz yıl askerlik yapmış, bu süre içerisinde öz kardeşini şehit vermiş yıllar sonra bit-pire içerisinde topal olarak evine dönmüş bir gaziydi. Çocukluğumuzda bu savaş anılarını bizzati onun ağzından defalarca nefes almadan dinlemiştik.

                                                    ***

         Ve bir gün Elazığ’da bir gece yarısı şiddetli bir kar yağıyordu. 4-5 yaşlarındaki torunum odama girdi “Dede kalksana” diye beni kaldırdı. Baktım çocuk tedirginlik içerisindeydi ve korkuyordu.”Hayırdır Metahan dedim ne oldu evladım?” demeye kalmadan dede “Dışarıya bak” dedi.

Dışarıya baktığımda çok şiddetli bir kar yağışını gördüm.

Torunum bana “Dede dışarıda olsak donar mıyız?” diye bir soru sordu.

O anda aklıma hiç görmediğim sadece dedemden dinleyip kitaplarda okuduğum Sarıkamış faciası geldi gayri ihtiyari “Evet donarız yavrum” dedim. Ve o şiiri o gece kaleme aldım ve üç yıl sonrasında da tamamladım.

Haydi, birlikte okuyalım o şiiri…

 

                   SARIKAMIŞ’TA O GECE

 

             -Cennet mekân Dedem Lotoğlu Yakup Ağa’ya.-

 

            ***

            Dedem anlatıyordu; Ak saçlı gazi dedem,

            Sarıkamış’ta gazi, Rusya’da esir dedim.

 

            Derdi –‘‘Oğul, Sarıkamış neredir bilir misin?’

            Ölüm kalım savaşı nicedir bilir misin?

 

            Yıl, Bin Dokuz Yüz On Dört, yirmi iki Aralık,

            Sırtımızda bir yazlık, ayağımızda çarık…

 

            Tahin yok, taam yok, ot bulsak ot yiyeceğiz.

            Her dudakta bir tevhit inandık öleceğiz.

 

            Yüz yirmi bin Mehmet, yüz yirmi bin çıplak nefer,

            Karşıda Rus askeri, arkada Ermeniler…

 

            Acımasız bir kış bu, dünya dondu donacak,

            Ne bilsin Mehmet, bu yer ona, mezar olacak.

 

            Kelime-i Şahadet dudaklarda son hece…

            Akıl dondu, fikir dondu, bu nasıl bir gece?

 

            O gece sabaha kadar kar, yağdı da yağdı.

            Yüz yirmi bin Mehmet'ten otuz bini ancak sağdı.

 

            Sabah ezanı... O gün, bir Harputlu okudu

            Tabiat ilmik ilmik kardan kefen dokudu.

 

            Kalanlar hep bir ağızdan getirdiler tekbir

            Kar altında kaldı doksan bin kimsesiz kabir…

 

            Bu namaz Meleklerin kıldığı bir namazdı,

            Şehitlik mertebesi, onlarda birer hazdı

 

            Kalanlar da sakattı, yarım adam oldular,

            Onlar ki bölük bölük, Rus'a esir oldular.

 

            Kangren olmuştu dizim, acımadan kestiler,

            Götürdüler Rusya'ya, orda esir ettiler.

 

            İşte o zaman dedim 'Keşke ben de ölseydim.

            Bunca yıl esareti, yaşayıp görmeseydim.

 

   Ne olurdu o gün Mustafa Kemal olaydı,
   Umut olaydı orda güneş olup doğaydı.

 

  Boş yere demediler oğul, ona Atatürk,
  O büyük asker, o bir dahi, o en büyük Türk.

 

  SAĞ SANDILAR

 

  Sağ Sandılar Başlıklı bu şiirimde “İnsanın her günü bir olmaz” diyorlar 

ya işte öyle bir günde kaleme aldığım bir şiirdi. Yaşadığım bir hadise beni derinden üzmüştü. Bilgisayarımın başına geçtim ve aşağıda okuyacağınız bu şiiri kaleme aldım.

         Bir gün Manas yayınevinde oturuyoruz. İlimizin yetiştirdiği değerli insan müzisyen (udi) Doğan Sever elinde bir gazete ile yanıma geldi gazetedeki şiiri bana göstererek “Şükrü Bey senin bu şiirin beni bestele diyor. Ne diyorsun besteleyeyim mi?” diye benden izin istedi memnuniyetle kabul ettim.

         Şiir çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandıktan sonra Doğan Sever tarafından Hüseyni makamında bestelendi “Notaların Kanatlarında Elazığ” başlıklı kitapta yer aldı ve Devlet Klasik Türk Müziği Topluluğu tarafından sahneye konularak Suat Kılıç tarafından icra edildi.

         Şu anda bu şiirin TRT repertuarına girme aşamasında olduğunu biz zati bu şiirin bestekârı Doğan Sever tarafından müjdeli bir habere olarak almış bulunmaktayım.

         İşte söz konusu o şiir: 

                  

          SAĞ SANDILAR  

           

Ben yürüdüm o yürüdü,
Dört bir yanım, dert bürüdü.
Canımda canlar çürüdü,
Hala beni, sağ sandılar.

Ümidimi tükettiler,
Yüreğimi erittiler.
İnim inim inlettiler,
Hala beni, sağ sandılar.

İniltimi duymadılar,
Bir kaşık suda boğdular.
Yaramı tuzla oğdular,
Hala beni, sağ sandılar.

Hep gittiler, yalnız kaldım,
Mutluluğa baka kaldım.
Ben kendimi ölü sandım,
Hala beni, sağ sandılar.

**

Esen kalın sevgili okurlarım ve dahi şiirle kalın.

Sizlere şiir tadında bir ömür diliyorum…