Neler Oluyor Bize?
Gün geçmiyor ki bir silahlı, bıçaklı kavga ya da maganda kurşunu ile yaralanma hatta öldürülüp yol kenarına atılan bir cinayet yaşanmasın hem bu ülke de hem de bu şehirde.
Her akşam istisnasız ulusal televizyonlarda izlediğimiz bu olumsuz olayları, huzur adası olarak bilinen Elazığ’da da sık sık yaşar olduk! Sahi bize neler oluyor?
İşte buyurun size son 24 saatin acı bilançosu:
Çaydaçıra mahallesinde asker uğurlama töreninde havaya rastgele açılan ateş ile bir kadın yaralanıyor.
İlimiz kafelerinden birinde gençlerin bıçaklı kavgaları sonucu 14 yaşındaki bir çocuk vefat ediyor diğer iki kişi ise yaralanıyor.
Aynı gece çöp transfer istasyonu yolunda genç bir kadın cesedi bulunuyor!
Ve bunlar yalnızca medyaya yansıyanlar. Emniyete intikal etmeyen ya da medyaya yansımayan olayların olduğu da düşünülürse insanların rutini haline gelen "cinnet hali" ciddi ciddi büyük bir tehlike arz edip, toplumsal huzursuzluk probleminin olduğunu kanıtlıyor.
Emniyet güçlerimiz bu tür asayiş olaylarını önlemek amacıyla şehirde sürekli uygulama yapıyor ve bu çalışmalarla çok sayıda zanlı yakalanıyor.
Bu tür olayları sırf güvenlik önlemleri ve kontrollerle önlemeye çalışmanın çok da yeterli olmadığı hepimizce malum...
Vasat bir sosyal medya paylaşımı ile daha dört gün önce kutladığımız Dünya Ruh Sağlığı gününden sonra olayların geldiği noktalara bakıldığında insanların ruh "sağlıksız"lığının hiç de vasata alınmaması gerektiği görülüyor.
Elbette bunun birçok sebebi var ancak insanların bireysel olarak tedavi olmalarını beklemek yerine ruh sağlığı hizmeti yapan kurum ve kuruluşların kolektif bir sorumluluk üstlenip ruh sağlığı tedavi ve önlemleri için sahaya inmeleri aciliyet arz ediyor.
Vakit kaybetmeden, benzeri yeni vakalar zuhur etmeden çalışmalar başlatılıp yoğunlaştırılmalı ve de yaygınlaştırılmalı. Öyle ki sokağa düşen bu ateşin her an her yeri ya da herkesi sarması an meselesi... Vakit bekleme ve seyir etme vakti değildir.
Valilik, tüm ilgili kurumları toplayarak ve uzmanların da görüşlerini alarak bu konuda tüm şehri kapsayan bir programı hayata geçirmeli ve yitip giden canları kurtarmak gibi bir gayretin içinde olmalıdır. Bunun için çok paraya pula da ihtiyaç yok.
Kamu kurumlarındaki psikolog, aile danışmanı, sosyal çalışmacı, sosyolog ve diğer uzmanların koordinasyonu ile çok güzel programlar çıkacağına inanıyoruz. Yeter ki yöneticilerimizin böyle bir derdi ve gailesi olsun.