Naci Görür'den Olası Depremler İçin Uyarı!
Bilim Akademisi üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür'e göre İstanbul'da beklenen depremin büyüklüğü 7,2-7,6 arası olacak. 6 Şubat depremlerinden ilki 7,7 büyüklüğündeydi, ikincisiyse 7,6. 11 ilimizi etkileyen bu depremlerde neler yaşandığına, sağ kalanların günler süren hayat mücadelesine hep birlikte tanık olduk.
SOKAKLARA GİRİLEMEYECEK VE ÇIKILAMAYACAK’
Prof. Dr. Naci Görür-Bilim Akademisi üyesi ve yerbilimci
6 Şubat sabahı insanlar bir gürültüyle gözlerini açtılar. Bir dakika içinde binaların bazıları çöktü. Düşünün bir bina bile yıkılsa inanılmaz toz, toprak, gürültü ortaya çıkıyor. Binlerce bina aynı anda yıkıldı. Atmosfer tamamen toz oldu, insanlar birbirini göremez hale geldi. Belli bir zaman sonra da etrafı çığlıklar kapladı. Evinden kaçanlar, canını kurtarmaya çalışanlar... Böyle bir ortamda zaten sokak ve cadde kalmıyor. İstanbul’un caddelerini düşünelim... Sokağın bir başından, bir sonundan ev yıkılsa zaten orası kapanacak. Dolayısıyla böyle bir depremde İstanbul’un sokaklarına girilemeyecek ve çıkılamayacak.
Üstelik öyle bir felaket ki sana yardıma gelmesi gerekenlerin de başının derde girdiği bir ortam olacak. Belki itfaiyeciler depremden sonra çıkacak bir yangını söndürmek için derhal yardıma koşamayacak çünkü itfaiyenin olduğu yerler de muhtemelen yıkılacak.
Bunların hiçbiri hipotetik değil, 6 Şubat’ta hepsini gördük. Örneğin Güneydoğu’da hastanelerin çoğu yıkılmıştı. Canımızı kurtaranlar da ortada yok demektir bu. Onlar olsa diyelim, gidecek hastane yok. Havaalanı kapandı biliyorsunuz, dışarıdan yardım gelemedi. Yollar kapandı. Deprem bölgesine giden yolda yüzlerce kilometrelik kuyruk oluştu.
Bunlarla bitmiyor... Kanalizasyon patlıyor, içme suyuna karışıyor. Bütün hepsi toprağı kirletiyor. Topraktan akarsulara, göllere ve denizlere karışıyor. Kirli bir çevre, depremde ölen insanlardan çok daha fazlasını uzun bir zaman aralığında süründürerek öldürüyor. Bunların hiçbiri abartı değil.
ŞEHRİN AVANTAJI DENİZ
Olası bir büyük depremde İstanbul ve çevresine gelmesi planlanan afet yardım ekipleriyle ilgili nasıl bir çalışma yapıldı? Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış bu konuda hurriyet.com.tr’den Selin Irmak Kaçmaz’a şunları anlattı:
Her binaya 12 saat süreli 10 tane arama kurtarma ekibi gerekir. Arama kurtarma ekipleri sayısı her halükârda yetersiz kalacak. O yüzden İstanbul dışındaki illerden itfaiye, arama kurtarma grupları, jandarmanın doğal
afetler taburu ve her türlü maden işçileri gelecek.
Yurtdışından da arama kurtarma ekipleri gelmek zorunda. Bunlara destek olacak hafif arama kurtarma gönüllülerine de ihtiyaç olacak.
İstanbul’un önemli bir avantajı, her tarafının deniz olması. Yollar kapansa da Boğaz ve Haliç avantajı var. Birçok liman ve iskele var. Aynı zamanda şehrin içinden fay geçmediği için havalimanı hasarları da beklenmiyor.
İçişleri Bakanlığı böyle bir afette İstanbul’a giriş ve çıkışları kapatarak afet müdahale ekipleri için yolları açık tutmayı ve hızlıca müdahale edilmesini planlıyor.
‘AİLEYİ BİR ARAYA TOPLAMAK BÜYÜK PROBLEM OLACAK’
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu-İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü
Vatandaş için deprem anı çok farklı olacak. Deprem çok yakında olacağı için binanın sağlamlığına göre evin içinde ayakta durmak, bir yerden bir yere gitmek mümkün olmayacak. İnsanlar çocuklarının yanına koşmaya çalışacak. Elektrik kesilecek. Eğer deprem gece olursa karanlık olacak. Bu yüzden acil durum ışığı olması lazım. Eşyanın devrilmesini, evin gıcırdamasını, yıkılan binaların gök gürültüsü gibi seslerini duyacaklar. Kendi binaları sağlamsa da camlar, duvarlar patlayacak.
Deprem durunca evden çıkmaya çalışacaklar ama merdivenler hasar görmüş olabilir, demir-çelik kapılar sıkışabilir.
Dışarı çıksalar bile evlerinden fazla uzaklaşamayacaklar çünkü içeride değerli eşyaları var. Yiyecek, su ve tuvalet de evde.
Bu arada artçı depremler olacak. Ağır hasarlı binalara girenler içinde kalacak. Dışarıda göz gözü görmeyecek, insanlar şuursuzca koşuşturacak. Afetten sonraki, enkaz altındakilerin sağ çıkma ihtimalinin yüksek olduğu üç güne biz ‘altın saatler’ diyoruz. Bu süre içinde arama kurtarma başlamalı. Ancak 72 saatlik bu zaman dilimi normal şehirler için geçerli. İstanbul’a ise profesyonel ekipler ancak bir haftada gelebilir.
Olası bir İstanbul depreminde profesyonel ekiplerin zaten ilk dakikalarda herkese ulaşması beklenmiyor. Vatandaşlar yakınlarını tırnaklarıyla kaza kaza kurtarmaya çalışacaklar. Ağır hasarlı binaların beton bloklarını kaldıramayacaklar, vinç ve dozer arayacaklar. Yıkılan binalar yolları kapatacak.
Bu arada toplanma alanına gitmek pek geçerli olmayacak çünkü buralarda su veya tuvalet yok. Belli bir zaman sonra afet hırsızları ve yağmacılar ortaya çıkabilir. Bu şekilde en az 5-6 gün geçecek. Belki sonra helikopterle keşif yapılabilir.
Deprem gece olursa bütün aile bir arada oluyor ve bu yine daha iyi bir senaryo. Ama eğer gündüz olursa en kötüsü. Anne, baba, çocuklar hepsi başka yerlerde. Aileyi bir araya toplamak büyük problem olacak. Haberleşme ve ulaşım sorunları yaşanacak. O yüzden aile afet planında haberleşmeden insanların yürüyerek nerede toplanacaklarını ve nasıl iletişim kuracaklarını planlamaları gerek. Şehir dışından bir iletişime geçilecek kişi belirlenmeli; anneanne, babaanne, dede olabilir. GSM operatörlerinin afette çalışmasını beklememek lazım. O sistem afet haberleşmesi için kurulmuş bir sistem değil.
‘KENTİ AĞIR BİR KOKU SARACAK’
Fatih Altaylı’nın 6 Ağustos 2023 tarihli köşe yazısına göre; İstanbul’dan taşınmayı düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Celâl Şengör gerekçe olarak “Çünkü depremden sonra İstanbul’un ne hale geleceğini biliyorum” diyor. Çizdiği senaryo korkutucu: “Kurtarma çalışmaları için sokaklara girilemeyecek. Kente giren çıkan yolların önemli bir bölümü kullanılamaz hale gelecek, ortaya çıkacak kaos ortamında sağ kalanlar günlerce, belki haftalarca bloke olacak. Kentin elektrik, su, kanalizasyon ve doğalgaz altyapısı bitecek. İlk gün her yerde yangınlar olacak... Yeni havalimanı dolgu zemine yapıldığı için muhtemelen hasar alacak ve bir süre kullanılamaz olacak. Zaten o havalimanını kente bağlayan yolların ne olacağını da bilmiyoruz. Atatürk Havalimanı ise en iyi pisti kırıldığı için ancak yarım hizmet verebilecek. Birkaç gün içinde kentte açlık başlayacak. Yağmalar başlayacak. Bunu salgın hastalıklar takip edecek. Enkazlar uzun süre kaldırılamayacak. Kenti ağır bir koku saracak, nefes alınmaz hale gelecek.”